"Yani şimdi ciddi ciddi sen oradan alıp odana mı getirdin temelli?" Jimin'in alaylı sesiyle koltuğun kenarına otururken göz devirdi Jungkook. "Ne yapsaydım zaten küçücük üzerine falan basarlar bir şey olur senden kurtulamam sonra. Gözümün önünde duruyor burada."Yüzündeki alaylı sırıtışı bozmadan kucağındaki kediyi yerine bırakıp Jungkook'a ilerlemişti sarışın olan. "Ha yani kıyamayıp odanın temizliğini boşvermedin de benden kurtulamayacağın için getirdin?" Tam dibinde durmuştu cevap bekler gibi. "Aynen öyle."
Burnunu kırıştırdı konuşmadan hemen önce. "Yalancı." Jungkook karşısındaki çocuğun tatlılığı karşısında gülmesini engelleyememişti. "Niye yalan olsun ya?" "Şimdiden çok sevdiğini biliyorum çünkü, hem kesin gece kalkıp kontrol de etmişsindir sen." Bu sefer şaşırırken mırıldanmıştı anlamayarak. "Annem mi söyledi yoksa?" "CİDDEN ETTİN Mİ? Jungkook inanamıyorum bu kadar tatlı olmana..şakasına söylemiştim ben."
Kırdığı potun farkına varan Jungkook yüzünü buruşturdu pişmanlıkla. "İki oldu ama bu ya," "Güzelliğimden başın dönüyor ve düşünemiyorsun çünkü??" Jimin'in flörtöz tavrına sırıttı alayla. "Öyle miymiş?" "Öyle."
Jungkook çoğunlukla böyle davranmasına herhangi bir anlam veremiyordu. Ne yapmaya çalışıyor, ne değişti, neden soruları kafasında dönüp duruyor içinden bir ses hemen kanmamasını söylüyordu. Fakat konu Jimin olunca iradesi zayıftı.
Örneğin şu an bir şey soracakmış da soramıyormuş gibi tereddütle ona bakan çocuk o an kendine ne dese yapabilecek kıvamdaydı.
"Söyle artık," Jimin ilk anlayamasa da daha sonra kaşları havalandı. Nereden anlamıştı ki bir şey söyleyeceğini? Yine de bunun üstünde fazla durmayıp boğazını temizledi hafifçe. "Yanlış anlama sakın, sadece merak ettim?" Jungkook onaylar gibi kafasını salladı yavaşça. "Dün..Minhee'yle mi buluştun?"
Jungkook bunu beklemiyordu işte. "Nereden çıktı bu?" Sarışın olan bir şey diyecek olsa da sustu. Şimdiden bu konuyu açtığına pişmandı bile. Bu konunun onu ilgilendiren en ufak tarafı bile yoktu ama içindeki saçma merak dünden beri peşini bırakmamıştı bir türlü.
Dün de o yüzden birden Jungkook'a çıkışmıştı işte.Utançtan kızaran yüzünü saklamak ister gibi kafasını eğdi hafifçe. Hayatında hiç birinin ne yaptığı önemli olmamıştı şimdiye kadar. Hatta Hyungwon'u bile sorgulamamıştı bir kere bile. Bu durum da diğer tüm duyguları gibi garip ve yeniydi onun için.
Geçen birkaç saniyenin ardından tekrar Jungkook'a baktı. "Bir yerden çıkmadı, hatta önemli de değil zaten. Buluştuysan buluştun benlik bir şey yok. Sormamam gerekirdi." Geri çekilip oradan gidecekken birden tutulan eliyle durakladı.
Jungkook'un tuttuğu elinden vücuduna yayılan sıcaklık tuhaftı. "Cidden, nereden çıktı?" Gözlerini birleşmiş ellerinden çekip yüzüne çıkardı. Neyse ne diye düşünüp konuştu tereddütle. "Dün bir arkadaşıyla konuşuyordu. Heyecanlıydı, randevu gibi bir şeyler söyledi. Ben de seninledir belki dedim." "Anladım."
Anlamamış gibi diğerine baktı birkaç saniye. Niye evet veya hayır dememişti? "Seninleydi yani?" Jungkook kafasını yana yatırdı hafifçe. Dün tüm öğleden sonra Mingyu ve Yugyeom'la evde olmasına rağmen Jimin'in tepkisini ölçmek ister gibi omuz silkti. "Olabilir."
Karşısındaki çocuğun ilk önce havalanan kaşları sonra çatılmıştı. Aralanan dudaklarını ilk önce kapatsa da ikinci seferde ikisinin de beklemediği bir çıkış yapmıştı. "Hani beni seviyordun?"
Ne Jimin böyle bir şey söylemeyi ne de Jungkook duymayı bekliyordu o an. Jimin pişmanlık ve utançtan ne yapacağını bilemeyip gözlerini kaçırdı.