"Jungkook, aynı bana benzemiyor mu sence de?" Jungkook kafasını kaldırıp tuttuğu kediyi yanağına yapıştırmış sorar gibi ona bakan Jimin'e baktı. İkilinin sevimli görüntüsü karşısında gülmemek elde değildi. "Benziyor benzemesine de yüzünden çek istersen," Sarışın olan öpmemek için zor durduğu kediyi yavaşça yere bırakırken alt dudağını sarkıtmıştı üzüntüyle. "Dünyanın en tatlı kedisi." "Öyle."Jimin öylece durduğu birkaç dakikanın ardından ayaklanmıştı aklına gelen şeyle. "Ben tuvalete gidip geleceğim." Jungkook kafasını sallayınca hızlıca odadan çıkıp kapıyı kapattı ardından.
Aslında Jungkook'un odadaki banyo yerine neden diğerine girdiğini sormamasına şükrediyordu o an. O yüzden hemen aşağı indi annesinin salonda olmasını temenni ederek.Şans ondan yana olmalıydı ki kırklı yaşlarının sonlarında olduğunu düşündüğü kadın koltukta kitap okuyordu. "Merhaba Bayan Jeon..?" Çekingen mırıltısıyla kadın kafasını kaldırmış hafif şaşırsa da güleryüzle kitabını masaya bırakmıştı. "Ah, Jimin..nasılsın? Otursana."
Sarışın olan kendine denileni yapıp hemen çaprazındaki koltuğun kenarına oturmuşu sakince. Vazgeçmek ve sormak arasında gidip gelse de merakına yenik düşüp derin bir nefes aldı. "Aslında ben size bir şey sormak istiyordum.." bir çırpıda söyleyivermişti tüm gerginliğine karşı.
Kadın şaşırmış gibi gözüküyordu şimdi. Kaşları hafifçe havalanmıştı. "Yardımcı olabilirsem sevinirim, sor tabii." "Size sormam doğru değil belki..hatta anlatmak da istemezsiniz belki anlarım ama kendimi tutamadım..Jungkook..sanırım önceki ilişkisinde bir şeyler yaşamış..Ama konusu açılır gibi olunca bile çok rahatsız oluyor. Dediğim gibi arkadaşı olarak merak ettim yalnızca, o hiçbir şey anlatmayacağı için size sormak istedim."
Jimin her kelimesini tereddütle söylediği cümleyle gergince nefesini vermiş bir cevap bekliyordu.Fakat onu şaşırtacak biçimde karşısıdaki kadının da ifadesi değişmişti. Sanki Jungkook gibi o da rahatsız olmuştu bu konudan. Hatta bir anlığına yüzünde iğrenir bir ifade olduğuna bile emindi Jimin. "Jimin.." Kararsız çıkan sesle ona baktı hemen. "Bilmiyorum benim anlatmam doğru olur mu," "İstemezseniz hiç sorun değil. Kapatabiliriz hemen konuyu."
Kendine emin olmayan bakışlarla bakan Bayan Jeon'a samimi bir tebessüm sunmuştu. "Jungkook altı-yedi yaşlarındayken taşındık bu eve. O da hemen karşı evde oturuyordu..Chaeyoung. Bahçelerimiz aynı zaten görmüşsündür evi. Jungkook yeni şeyleri pek sevmez, biliyorsundur belki. Taşınma işini de istememişti hiç, sürekli ağlıyordu geri dönelim diye. Birkaç gün sonra bıraktı mızmızlanmayı şaşırdım tabii ama sonra alıştığını düşünüp umursamadım." Buruk bir tebessüm yerleşmişti devam ederken kadının yüzüne."Daha sonra bir baktım her gün aynı saatlerde kayboluyor ortadan. Takip ettim tabii. Meğer oğlum çitlerin arkasından bahçede oyun oynayan kızı izliyormuş. Ertesi gün tanışıp arkadaş olmaları için eve çağırdım annesiyle. Geldiler, Jungkook çok sevinmişti. Öyle işte..büyüyene kadar hep beraberlerdi Jaehyun vardı bir de..üçü her şeyi birlikte yaparlardı. Hatta Jungkook küçükken hep ben Chaeyoungla evleneceğim derdi, oğlum aşık olmuştu kısacası."
Jimin tepkisiz bir şekilde dinliyordu sadece. "Çocuk işte diyerek gülüyordum hep. Fakat büyüdükçe daha güçlenmiş hisleri. On yedi yaşlarındaydı sanırım, birgün evden çok heyecanlı çıktı hatta. Anlamıştım bir şeyler olduğunu. Geri geldiğinde ağzı kulaklarında tabii. Sevgili olmuşlar meğer. İnanır mısın, Jungkook'u hiç o kadar mutlu görmemiştim."
Tuhaf hissetmişti o an. Kendi sürekli üzerken başka birinin onu bu kadar mutlu etmiş olması garip gelmişti. Fakat hissettiği şey kıskançlık mı yoksa imrenme mi çözememişti.