Hava kararmış, zorla çıktığı Jungkook'un yatağında yüzüstü uzanmış rastgele aldığı bir dergiyi okuyordu Jimin. "Aferin kızıma," Kafasını kaldırıp büyük bir sabır ve sevecenlikle kediyle oynayıp bir şeyler öğretmeye çalışan Jungkook'a bakınca gülümsemeden edememişti.Dirseklerini yatağa koyarak destek alıp ellerini yanaklarına yerleştirdi onları izlemeye başlarken. Onlarla birlikteyken nerede oldukları fark etmeksizin huzur dolu hissediyordu. Gerçek, saf huzur yirmi dört senelik hayatında pek de yer almamış olsa da artık bulmuş gibiydi ve bu hem tuhaf hem de fazlasıyla güzel hissettiriyordu.
Jungkook'a bakınca evinde, olması gereken yerdeymiş gibi hissediyordu kısacası.
"Jimin bak," Düşüncelerinden sıyrılıp kendine seslenen çocuğa verdi dikkatini. Elindeki ip yumağını havada sallıyor minik kedi de uzanıp yakalamaya çalışıyordu. Gülümsemesi genişlerken mırıldanmıştı neşeli bir şekilde. "Bravo, harika bi ikilisiniz."
Jungkook da gülerken kediyi öpüp yerine koydu yavaşça. Yatağa ilerleyip kendini sırtüstü Jimin'in yanına bırakmıştı. Öylece tavanı izlerken yüzüne konan öpücüklerle gözlerini sarışın olana çevirdi. Bir yandan saçlarıyla oynarken bir yandan da ara ara minik öpücükler bırakıyordu yüzüne.
"Uykum geldi," Jimin kıkırdarken oyuncu bir tavırla burnunu diğerinin yanağına sürttü hafifçe. "Uyumak yok." Duvardaki saate baktığında dokuzu geçtiğini görmüştü. "Saat de dokuz olmuş." "Beraber uyuyalım derdim de annemler gelir birden."
Daha önce hiç beraber uyumadıkları aklına gelince dudakları büzüldü. "Bendeyken uyuruz."Jungkook uzanıp büzülen dudakları öptükten sonra konuşmuştu Jimin'i biraz daha kendi üstüne çekerken. "Çok tatlısın bugün," Sarışın olanın küçük gözleri alayla kısılmıştı şimdi. "Her gün böyle diyorsun." "Her gün daha da tatlılaşıyorsun işte." "İnandım.."
İkisi de gülerken oyuncu bir tavırla tamamen üstüne çıktı Jungkook'un. "Ben de bekliyordum, nerede kaldı bu diye." "İneyim istiyorsan??" "Kal ya bir şey demedim." Uzaklaşmayacağını garantiye almak ister gibi kolunu da ince bele sararken uzanıp aldığı yastığı kafasının altına koymuştu.
Jimin birkaç saniye üstten gözlerine baktığı çocuğa gülümseyip burnunu onunkine değdirdi eğilerek. "Bir tanem benim."
Jungkook'un dişleri gözükmüştü gülerken. Cidden pek alışamamıştı hala onunla böyle olmaya. İster istemez yadırgıyordu arada.Belki de uzun zamandır biri kalbini böyle çarptırmadığı içindi, bilemiyordu ama yıllardır boş olan kalbinin şimdi onunla dolup taşmasını hayattaki en büyük şansı olarak görüyordu.
İkisinin de sessizce birbirlerini izlediği birkaç saniyenin ardından mırıldanmıştı birden bire.
"Sevgilim olsana," Sarışın olan doğru duyup duymadığını kestiremeden şaşkın şaşkın Jungkook'a bakıyordu şimdi.En son beklediği şey böyle bir cümle duymakken oldukça ciddi gözüken Jungkook da ona yardımcı olmuyordu. Ne diyeceğini bilmiyordu açıkcası..ona zaman vermesini istemiş o da kabul etmişti fakat şimdi niye birden böyle dediğini anlayamamıştı.
Yine de eğer bir ilişkide korktuğu şey sorumluluk ve bir şeyleri haber verip anlatmaksa tüm bunları onunlayken kendi isteyerek seve seve yapıyordu. Fakat biliyordu tüm korkularının bundan ibaret olmadığını.
O her ne kadar görmezden gelip sorun yokmuş gibi davransa da gerçek öyle değildi.
Kafasında bir yerlerde bir şey onu sürekli rahatsız ediyordu.Hatta geceleri kafasının içinden, tam anlamıyla ona bağlandığında bir şey olacağını ve Jungkook'un onu bırakacağını, zaten gerçekten sevmediğini bağıran sesle baş edemiyordu bazen.