"Cidden yetiştireceğim diye canım çıktı..uyuyamadım." "Son dakikaya bırakmasaydın ya," Taehyung arkasındaki ağaca yaslanırken mırıldanmıştı Namjoon'a cevap olarak. "Bu ilham işi, hadi şimdi çizeyim diyince çizemiyorsun?" "İyi bir şey demedim."Cevap vermek yerine göz kırpıp önüne döndü Taehyung. Bu okulun tek iyi yanı yeşil bahçesiydi ona göre. Küçüklüğünden beri sevmemişti okulu. Anasınıfında bile gitmek istemediği için ağlarmış her sabah, annesi öyle anlatırdı yani. Yine de şu an sevdiği bir bölümde olduğu için şanslıydı.
Henüz lisedeyken bile defterinin bir kenarına yaptığı kıyafet tasarımları okul hayatı boyunca aşırı iyi karşılanmamış olsa da o mutluydu. Onu bu konuda en çok yüreklendiren kişilerden biri de Jimin'di. Taehyung'un çizdiği her şeye hayranlıkla bakar bir sürü iltifat ederdi sürekli. Hatta onun çok yetenekli olduğuna ve ileride çok başarılı biri olacağına başından beri emindi.
Taehyung cidden Jimin'e minnettardı. Annesinden sonra yanında en çok duran ve destekleyen kişiydi o. Bazen çoğu konuda zıt olan karakterleri yüzünden kavga etseler de çok uzun sürmezdi barışmaları.
O sırada gözü arkadaşına kayınca kaşlarını çattı. Önündeki dondurmayı bile yememiş ileride bir yere bakıyordu düşünceli bir şekilde. "Jimin?" Beklediği birkaç dakika herhangi bir yanıt alamayınca uzanıp yere yasladığı elini çekti. Dengesini kaybeden Jimin kendine gelip ona bakmıştı. "Ne oldu?" "Niye daldın? Dondurman bile eridiyse konu ciddi demektir?" "Hiç, öylesine düşünüyordum."
"Ne düşünüyordun?" Omuz silkti sarışın olan. "Genel." Taehyung'un gözü az önce Jimin'in baktığı yere takılınca gülmüştü. "Jungkook'a bakarak mı genel düşünüyordun?"
Jimin yakalanmanın verdiği öfkeyle kaşlarını çattı. "Ne alakası var ya? Görmedim bile ben onu," "Eminimmm öyledir." "Çok sinirimi bozuyorsun ya," "NEFES ALDIM??" Sarışın olan göz devirip önüne dönerken Taehyung kafasını salladı umutsuzca.
Arkadaşı her ne kadar bu ara ona bir şey anlatmasa da anlıyordu neyi kafasına taktığını. Jimin hiçbir zaman hayatından kolay insan çıkaran biri olmamıştı. Her ne kadar çok sosyal biriymiş gibi gözükse de insanlara güvenip gerçek bir şeyler paylaşması uzun zamanını alıyordu. Aynı zamanda hiç değer verdiği kişileri hayatından kolay çıkarıp birden komple silemezdi. İmrendiği bir özellikti hatta bu.
Şu anda da aslında Jungkook ile konuşmak istediğini anlayabiliyordu Taehyung. "Kendini sürekli tutuyorsun," birden konuşan arkadaşıyla tekrar ona baktı sarışın. "Ne?" "Diyorum ki..biraz akışına bırak, konuşmak mı istiyorsun? Git konuş. Muhtemelen haklı olarak ters bir cevap verecek ama burada kendi kendini yiyip bitirmekten iyidir." "Söylemesi kolay." Ardından bu konuşmayı kısa kesmek ister gibi ayağa kalkmıştı Jimin. "Acıktım, bir şeyler alacağım kafeteryadan." "Bana da su al." Kafasını sallayıp telefonunu cebine koydu.
Yürüdükçe girişin yakınında oturmuş ikisi kız ikisi erkek olan arkadaşlarıyla konuşan Jungkook'a yaklaşıyordu. Kaç gündür bir kez bile onunla konuşmayan çocuğu cidden anlayamıyordu. Birden sevdiğini söyleyip sonra geri çekilmesine bir anlam verememişti.
Düşündüğünden de kısa sürede mi hevesi gitmişti yani? Hayır cevabı aldıktan sonra her anlamda bu kadar kolay bırakabilinecek biri miydi Jimin onun için? En azından Jimin öyle olduğunu sanmamıştı ama şimdi sorgulamaya başlıyordu bu durumu.
Tabii ki peşinde koşmasını isteyip beklemiyordu ama şimdi birden bu kadar geri çekilip tanışmıyorlarmış gibi davranmasına da anlam veremiyordu. Özür bile dilemişti ve başka ne yapması gerektiği hakkında bir fikri yoktu. Ya da Jungkook'un ondan ne beklediği hakkında.