"Yani..alıştım gibi. Çoğu kişi sıcakkanlı. Birkaç kişiyle arkadaş oldum bile. Her an unutabilirim sizi." Jungkook, bir eliyle tek omuzuna astığı çantasının askısını tutarken diğeriyle telefonu tutmuş Yoongi ile konuşuyordu bahçeye ilerlediği sırada. "Biliyor musun..senin olmadığın bir hayat fikri çok güzel geldi nedense bir anda." Kendi kendine göz devirmişti Yoongi'nin alaylı sesine. "Bisikletten düştüğümde iki gün başımda ağladığını hatırlatmama gerek var mı???" Jungkook göremese de Yoongi'nin yüzünü buruşturduğuna emindi. "Her şeyde on yıl önceki olayı söyleyip beni utanç krizine sokman..yoruyorsun beni." "Tamaamm ağlama, kapatmam lazım şimdi." "Akşam uğrarsın." "Bakarız." Ardından telefonu kapatıp cebine atmıştı gözlerini bahçede gezdirirken.Soyoung'u göremeyince arayacak olsa da biraz ileride çöp konteynerine eğilmiş birini görünce kaşları havalanmıştı. İçinden normal bir insan niye okul çöpünü karıştırır diye düşünürken normalde yapmayacağı bir şekilde istemsizce birkaç adım atmıştı oraya doğru.
"Neredesin ya?" Kulağına gelen çaresiz sesle daha da karışmıştı kafası. Çöpte birini mi arıyordu yani? Jungkook bulaşmak istemeyip uzaklaşacakken kafasını çöpten kaldıran çocukla eş zamanlı olarak şaşkın ama keyifli bir gülüş belirmişti yüzünde. "Sen..Jinho muydu?" Karşısındaki sarışın çocuk etrafa bakınırken "Hayır." Diye yanıtlamıştı ters ama sabırsız bir tonda. "Jihoon?"
En son göz devirip konuşmuştu ona bakmadan. "Cidden seninle uğraşacak bir saniyem bile yok." Jungkook omuz silkmiş gitmek için arkasını dönse de "Hişt!" sesi duyunca tekrar kısa çocuğa bakmıştı sorar gibi. "Burada küçük bir köpek gördün mü? Kahverengi?" Jungkook gözlerini kısmıştı düşünür gibi. Yoongiyle konuşmadan önce arka tarafta sevdiği köpek aklına gelince sırıttı keyifli bir şekilde . "Sanırım.."
Sarışın olanın yüzünde beliren heyecan Jungkook'un daha da işine gelirken bekledi bir şey demesini. "Nerede? Az önce falan mı gördün?" "Senin miydi yoksa?" "Hayır, söyle hadi." "Madem senin değil niye arıyorsun?" Jungkook'un sakince soru sorması karşısındaki sabırsız çocuğun sinirle konuşmasına yol açmıştı. "Söyleyecek misin söylemeyecek misin?" "Söyleyeceğim ama önce merakımı dindirmen gerek..nereden bileyim köpeğe kötü bir şey yapmayacağını?" Kısa olan söylediğine kendinin de inanmamasına rağmen niye saçma bir şekilde uzattığını anlayamazken sıkıntıyla nefesini verdi. "Bak..insanların sinirini bozmayı çok seviyorsun anladım ama cidden acelem var. Ya söyle şunu ya da gideyim."
"Çok önemli yani bu köpek?" "Evet." "Biliyor musun..ben de ödevimi yapacak birini arıyordum..." Jungkook birkaç saniye düşünür gibi yapıp devam etmişti keyifle. "Jisung?" Sarışın olanın da yüzünde alaylı bir gülümseme oluşurken üstüne basarak mırıldandı. "Jimin." Ardından devamını getirdi cümlesinin. "Ortak dersimizse tamam, köpeği bulursan yaparım." Jungkook bu kadar kolay kabul etmesini beklemiyordu açıkcası. Yine de uzatmaması işine gelirken mırıldandı. "Takip et beni."
Jimin Jungkook'un hızlı adımlarına yetişmeye çalıştı yerdeki tasmayı alırken. Arka tarafa doğru gitseler de Jimin oraya baktığına emindi. "Beni kandırmıyorsundur umarım?" "Niye yapayım bunu?" "Böyle saçma sapan hareketler tam senlik de, onun için." Jungkook kafasını çevirip birkaç adım gerisinde kalan Jimin'e alaylı bir bakış atarken konuşmuştu önüne dönüp. "Üçüncü görüşünde mi tanıdın beni?" "Olabilir."
Genellikle öğrencilerin gizli ve kişisel işler için geldikleri boş ve dar alana göz gezdirdi Jimin. "Ee yok?" Jungkook cevap vermek yerine biraz ileride duran büyük kutunun arkasındaki köpeği kucağına aldı. Jimin muhtemelen oraya girebileceğini düşünmemişti. Jungkook kucağındaki köpeği severken mırıldanmıştı. "Artık bu köpeğin ne işine yarayacağını söylersin herhalde." "Bay Kim'in köpeği. Birkaç saatliğine bana verdi ama kaçtı işte birden." "Ha bir de sorumsuzsun yani?" Jimin sinirle gülümsedi. "Alabilir miyim artık şu köpeği?"
Jungkook omuz silkip köpeği Jimin'e verirken konuştu telefonunu açıp. "Numaran?" "Ne?" Jimin anlamamış boş boş bakınca Jungkook yinelemişti sabırsız bir şekilde. "Telefon numaran?" "Telefon numaram mı?" Jimin'in yüzüne alaylı bir gülüş yerleşince Jungkook, onun nereden vuracağını anlayıp güldü dişleri ortaya çıkarken. "Çok heyecanlandın anlıyorum ama ödevi atmak için istedim."
Jimin karşısındaki ukala çocuğun nasıl bu kadar sinir bozucu olabileceğini düşünse de bozuntuya vermeyip elindeki telefonu aldı sakince. Numarasını kaydedip telefonu geri verince bir şey demeden ayrılmıştı oradan hızlıca.
—————————-
"Taehyung düzgün iç şunu." Namjoon yüzünü buruşturmuş pipetine üfleyerek neredeyse biten kahvesinde baloncuklar çıkartan Taehyung'a kızsa da aldığı cevap aynı şeyi daha sesli yapması olunca kafasını salladı umutsuzca, Taehyung'un son on beş yıldır aynı yaşta kaldığına emindi.
"Hani benim kahvem?" Jimin elindeki kitapları masaya bırakırken sormuştu sahte bir üzüntüyle. İkili şaşırmış gibi gözükürken Taehyung konuşmuştu ilk. "Dersin vardı senin?" Jimin ise boş olan sandalyelerden birine otururken omuz silkmişti. "İptal olmuş."
Havanın güzel oluşu yüzünde gülümseme oluştururken etrafa bakınmıştı neşeyle. Çimlerde, ağaçların altında gülen insanlar onu da mutlu ediyordu. "Haberimiz yokken aşık mı oldun acaba?" Namjoon'un alaylı sesiyle ona çevirdi bakışlarını. "Nereden çıktı?" "Etrafa bakarken sırıtıyorsun da boş boş." Ardından gözlerini kısıp devam etmişti sahte bir şüpheyle. "Ayrıca bugün daha bir tatlısın sanki??" Jimin yüzünü oldukça sevimli bir hale sokup kafasını hafif yana yatırmıştı. "Ben hep tatlıyım Joon.."
İkisi de gülse de Jimin'in gülümsemesi çok geçmeden silinmişti gördüğü kişiyle. Bu çocuk etrafımdayken en fazla bu kadar mutlu kalabilirdim zaten diye geçirdi içinden. Soyoung olmasa ona bir saniye bile katlanabileceğini düşünmüyordu.
İkili yanlarına geldiğinde yuvarlak masada Jungkook Jimin'in karşısına, Soyoung ise yanına oturmuştu. "İnanamayacaksınız ama bu sene tüm derslerden geçeceğim sanırım." Soyoung'un abartılı ve aşırı neşeli sesi onları da güldürmüştü. "Öğretmenin benim sonuçta." Namjoon'un kendini beğenmiş tavrıyla Soyoung öpücük attı ona. "Sen olmasan ne yapardım.."
Jimin ikiliye gülse de aklına gelen şeyle hazır konu açılmışken Jungkook'a baktı. "Ee Jungkook? Sen ödevini verdin mi?" Eğlenir tondaki sesi Jungkook'u daha da keyiflendirirken konuştu oturduğu yerde iyice yayılarak. "Verdim. Hatta Bay Kang şu ana kadarki aldığı en iyi ödevlerden biri olduğunu söyledi." Jimin'in kaşları çatılmıştı anlamamış gibi. Hatta içinden acaba yanlışlıkla ona kendi ödevini attığını bile düşünmüştü.. "Nasıl yani?" Jungkook cevap vermek yerine omuz silkti umursamaz bir şekilde.
"İçinde küçük bir inek yattığını biliyordum." Soyoung'un şaşkın sesine ise göz devirmişti Jungkook. Jimin hala anlamamış bir şekilde telefonundan Jungkook'a attığı ödeve baksa da doğru olanı atmıştı. Daha sonra Jungkook'un onu kandırıyor olabileceği aklına gelince öyle olduğunu düşünerek omuz silkti. Başka türlü o ödevle o sözleri duyamayacağına emindi çünkü.
——————————
DM
jungkook: cidden salak gibi mi duruyorum
jimin: ?
evetjungkook: o ödevi hiç bakmadan hocaya vereceğimi mi düşündün gerçekten
jimin: evet???
her ödevinle bu kadar ilgiliymişsin gibi konuşma??jungkook: bir de ilk kısımları düzgün yazmışsın oralara bakıp bırakırım diye:D
jimin: OFF
O ZAMAN KENDİN YAZSAYDIN EN BAŞINDA
BANA NİYE YAPTIRDINjungkook: uğraş diye
görünüşe göre amacıma ulaşmışım da
o kadar saçmalamak için en az iki saat uğraşmış olman gerekirjimin: biliyor musun..
o kadar sinir bozucu ve salaksın kijungkook: 👍🏻👍🏻👍🏻
neyse benim gidiyorum
dergimi okuyayım:Djimin: siktir git.
