10

4.8K 455 385
                                    



     "Tamam alırım, görüşürüz." Jungkook telefonunu kapatıp cebine attığında otoparka doğru ilerliyordu. Soyoung eve geçmeden Namu'nun yeni eşyalarını almasını rica etmişti ve her ne kadar yorgun hissetse de kabul etmişti.

Tam arabasını görmüş kilidi açmışken ileride telefonla konuşan sarışın çocuk gözüne çarpınca durakladı. Hararetle bir şeyler anlatsa da üzgün gözüküyordu. Jungkook anlayamayıp tekrar kitlediği arabasıyla, ona doğru ilerlerken bulmuştu kendini.

Yanına yaklaşmışken Jungkook'u fark eden Jimin çok geçmeden telefonu kapatıp gelmesini bekledi. "Jimin?" "Jeongguk.." Kaşları çatılmıştı uzun olanın. "Bir şey mi oldu?" Omuz silkmişti Jimin. "Önemli bir şey değil, gidelim mi?" Jimin'in hızlı geçiştirmesi Jungkook'da pek işe yaramamıştı açıkçası. Sarışın olan karşısında ısrarla dikilip bir şeyler öğrenmeden de pes etmeyecek gibi duran çocuğa ne kadar gerçekci durduğu tartışılır olsa da gülümsedi genişçe. "Dondurma yiyelim mi?"

Jungkook sıkıntıyla nefesini verip ellerini Jimin'in yanaklarına çıkardı tereddütle. Çekinir gibi o kadar hafif tutuyordu ki, Jimin bir an gerçekliğini kavrayamamıştı. Yüzünde dolaşan sıcak ve endişeli bakışlar ona nedensiz bir güven aşılarken neredeyse oturup istediği her şeyi anlatacaktı. "Ne oldu,"

"Jungkook...şimdi değil, hem cidden önemli bir şey değil." Cidden değildi..babasıyla artık alıştığı ve vazgeçilmezleri olan tartışmalardan birini yaşamışlardı sadece. Bu konuda konuşup boşuna baş ağrıtmak istemiyordu.

Jungkook ise hala ikna olmamış ve endişesinden bir şey kaybetmemiş bir şekilde ellerinin arasındaki yüzü izliyordu. Bebek gibiydi. İlk defa fark ettiği yanağındaki belli belirsiz çillerde gezindi baş parmağı. "Peki, hangi dondurmacı?" Jimin'den bu sefer samimi ve tatlı bir gülümseme almıştı. "Her zamanki." "Gidelim o zaman,"

İkili hızlıca arabaya binmiş yaklaşık beş dakikada çok da uzak olmayan dondurmacıya varmışlardı. Jungkook kendinin ısmarlayacağını söylemiş dondurmayı alıp geri banka gelmişti. "Jungkook karışık dedim diye yüz kilo da yaptırmana gerek yoktu sanki.." "Ye işte, iyilik de yaramıyor." "Tamam tamam."

Jimin tam elindeki külahı ağzına götürecekken vazgeçip Jungkook'a uzattı. "Bak yemedim daha, tadına bak." Jungkook gülmüştü bu tatlı haline. "Her dondurma yiyişinde yaşayacak mıyız bunu?" "Ama tadına bakmanı istiyorum.." "Hiç sevmiyorum.." Jimin kaşlarını çatıp yemeye başlamıştı dondurmasını. "Yemezsen yeme."

Tripli tripli yemeye devam ettiği birkaç dakikanın sonunda Jungkook dayanamayıp konuştu. "Yüzünün her yeri dondurma oldu." Kısa olan çatık kaşlarını düzeltmeden mırıldanmıştı. "O kadar çok almışsın ki her yerden eriyor yetişemiyorum." "Bir kere de memnun ol ya." "Memnunum ben." "Belli."

Jimin'in dondurma yediği, Jungkook'un ise etrafa bakındığı ama daha çok Jimin'i izlediği yaklaşık on dakikanın sonunda kalkmışlardı. "Yarına hasta olursam bana sen bakarsın ama." "Sanmam ya." Jimin gülse de kaşları çatıktı. "Böyle kötü bir arkadaşsın işte." Jungkook da gülmekle yetinmişti.

  Arabaya bindiklerinde mırıldandı Jungkook. "Yarın ne yapıyorsun?" Kemerini takmaya uğraşan Jimin cevaplamıştı hızlıca. "Stüdyoya gideceğim, yeni bir koreografi üzerinde çalışmam lazım. Belki hyungwon gelir ziyarete, beni dans ederken izleyebileceğini söylemişti."

Jungkook'un dudaklarına bu sefer alaylı bir gülüş yerleşirken arabayı çalıştırdı. "Daha ben izlemedim." Jimin bunu anlayamamıştı açıkcası. Ama üstüne çok da düşünmeden omuz silkti. "İstersen sen de gel." "Yok, almayayım. Flörtünle mutluluklar sana. İzlesin bol bol." Birden oluşan garip tavrı Jimin'in de kaşlarını çatmıştı. İlk onu çağırmadığı için trip mi yapıyor diye düşünse de böyle bir çocukluğu Jungkook niye yapsındı ki?

art loversHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin