Saat öğleden sonra beşi gösterirken Jimin stüdyoya bakıyor Jungkook da tek kaldığı için yanında oyalanıyordu öylesine. Hatta çoğunlukla kenarda oyun oynuyor arada da ofluyordu. "Yanıma gelsene biraz." O gün belki de ellinci kez aynı şeyi söyleyen Jungkook'a bir kez daha göz devirmişti Jimin. "Mesai saatleri içindeyim farkındaysan?" "Eee? Altı üstü yanımda otur dedim?" "Oturamam."Sıkıntılı bir nefes verip pes ederek önüne dönen Jungkook biraz telefonuyla ilgilense de daha sonra sevgilisinden kendine gelen mesaj bildirimiyle kaşları havalanmıştı. Yine de bir şey demek yerine açıp baktığı mesajda şehir dışındaki bir dans etkinliğinden bahseden bir yazı vardı. Mesajı hala incelerken mırıldanmıştı anlamaya çalışır gibi. "Bu ne?" "Birkaç ülkenin daha katılacağı prestijli bir dans etkinliği. Hoseok hyung bizim için de uygunsa katılmamızı istediğini söyledi."
Bakışları Jimin'in yüzünü bulmuştu şimdi. "Wonhoyla mı?" Bilmiyormuş gibi omuz silken sevgilisi onun yanına adımlamıştı cevaplarken. "Wonho'nun ay sonu başka bir planı vardı, buralarda yok yani. O yüzden Hoseok hyung Jaehyun ile çalışabileceğimi söyledi. Uyumlu olacağımızı düşünüyormuş." "Uyumlu?" "Evet, yani daha önce hiç görmedim dansını falan ama Hoseok hyung söylediyse bir bildiği vardır."
Eli sarışın olanın belini bulup kendine doğru çekerken bedenini ona çevirmişti tamamen. "Beraber dans edeceksiniz yani?" "Evet." "Şehir dışına çıkmanız gerekiyor?" Jimin yine ona yaklaştığı an her şeyi boş veriyordu ama bunu da umursamadı ve bedenleri arasındaki mesafeyi minimuma indirip diğerinin dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu. "Evet." "Başbaşa?" "Yani."
Yalan söylemeyecekti, pek de hoşuna gitmemişti bu iş Jungkook'un fakat Jimin'in işine elbette saygı duyuyordu ve herhangi bir şey diyecek değildi, hakkı da yoktu zaten. O yüzden vaktini tatlı dudaklara ayırmayı seçip ona doğru eğilmişti. Birleşen dudaklarıyla eşzamanlı ensesine çıkan el gülmesine neden olurken iyice kavramıştı ince beli.
Jimin o an kafasında dönen hala mesai saatleri içinde ve stüdyoda olduğu bilgisini görmezden gelmeye çalışarak iyice kucağına yerleştiği bedenin ardından kalçasında hissettiği iri ellerle minik bir mırıltı kaçmıştı dudaklarından.Genç olan gülerek ayrılırken tek eliyle Jimin'in çenesini tutup son kez uzun bir öpücük bırakmıştı dudaklarına. "Seni seviyorum." "Çok mu?" "En çok." Şimdi sarışın olanın yüzüne içten bir gülümseme yerleşmiş eli koyu kahve saçlara çıkmıştı.
"Jimin," Cevap olarak sadece hm'lamıştı devam etmesini söyler gibi. "Chaeyoung'a sevgili olduğumuzu söyleyebilirsin. Eğer benim yüzümden gizliyorsan sorun değil."
O an cidden şaşırmıştı aslında. Durup dururken nereden çıkmıştı ki bu? Acaba konuştuklarını mı öğrendi diye düşünse de nereden öğrenecekti ki? Sanmıyordu. "Nasıl yani? Neden..?" Hala çenesinde olan el yukarı çıkmış hafifçe okşamıştı yanağını.
"Senin için ne kadar zor olduğunun farkındayım, sürekli içine attığının da. Yanımda sorun yokmuş gibi davranıyorsun ama çok sorun var. Muhtemelen Chaeyoung bir şeyler saçmalamıştır ve yine içine atıyorsundur. Herkes bir yere kadar buna devam edebilir ve ben endişeleniyorum senin için..sadece kendini düşün istiyorum artık. Kime ne istiyorsan söyle, nerede nasıl davranmak istiyorsan öyle davran. Benim yüzümden başkalarına katlanma, benim yüzümden kimse seni üzmesin..benim için senden değerli kimse yok, anlaştık mı?"
"Seni o kadar çok seviyorum ki, kalbim patlayacak yakında." sıkıca boynuna dolanan kollara aynı şekilde karşılık verip sevgilisinin sırtını sıvazlamıştı Jungkook. "Bir tanem benim,"
Geri çekilip yüzlerini eşitlerken dudaklarını ıslatmıştı Jimin. "Bende kal bu akşam..nasıl fikir?" "Hmm, düşünmem lazım biraz. Annem akşam misafir var geç kalma demişti." "Kimmiş bu misafir?" Genç olanın yüzünde alaylı bir sırıtış vardı şimdi. "Bilmem, Eunha mıydı neydi o ve ailesiymiş." "Hmm..o zaman kesin bana geliyorsun??" "Niye ya? Arkadaş edinirdim belki?"