"Jimin hadi artık!" Jimin son kez koridordaki aynada saçlarını düzeltip salona, yaklaşık yarım saattir onu bekleyen Namjoon ve Taehyung'un yanına gitmişti. "Açlıktan bayılmak üzereydim." Jimin Namjoon'a masumca bakmıştı konuşurken. "Geç haber verdiniz, ben suçsuzum." "Bir saat önce söyledim?" "Erken işte. En az iki saat olmalıydı.""Soyoung arıyor, tartışmak yerine çıksak mı diyorum???" Taehyung'un uyarısıyla ikili susup kapıya ilerlemişti hızlıca. Namjoon'un arabasına bindiklerinde Jimin arkadan ön tarafa uzanmış kollarını ön koltuklara uzatmıştı. "Umarım o salak çocuk orada değildir." "Kim?" "Jungkook. Başka salak biri mi var orada olabilecek???" "Biz anlaştık gibi." Göz devirmişti Jimin. "Taehyung sen herkesle iyi anlaşıyorsun. Ayrıca senin benim tarafımda olman lazım??" "Doğru, pardon. Salağın teki zaten."
Namjoon umutsuzca kafasını sallarken zaten çok uzak olmayan eve gelmişlerdi bile. Jimin hızlıca inmiş, ezbere bildiği evin arka bahçesine doğru ilerlemişti koşar adım. Soyoung ve annesini bir şeyler konuşurken görünce yanlarına ilerledi hemen. "Günaydın!" Soyoung'un yüzü aydınlanmıştı Jimin'i görünce. "Geldiniz sonunda." Jimin kısaca Namjoon'un ona geç haber verdiğini söyleyip kibarca annesine dönmüştü. "Merhaba Bayan Jeon." "Hoşgeldin, özlemiştim seni." Jimin karşısındaki ellili yaşlara yakın olmasına rağmen oldukça genç gözüken kadının sarılmasına samimi bir şekilde karşılık vermişti. Jimin'e bayılanlar kulübüne Soyoung'un ailesi de dahildi kısacası.
Bayan Jeon, yanlarına gelen Taehyung ve Namjoon ile de selamlaşıp "Afiyet olsun size," diyerek ayrılmıştı yanlarından. "Hala mı şansım yok?" Jimin Soyoung'un sesiyle seslendiği tarafa dönünce boynunda kamera asılı bir Jungkook beklemiyordu açıkcası. "Maalesef." Soyoung sinirle göz devirmişti aldığı cevaba.
Jimin ile masaya ilerlerken ise yanaklarını şişirmişti konuşmadan hemen önce. "Bir türlü fotoğraflarımı çektiremiyorum? İnsanları çekmiyormuş, özellikle istekle?? Kuzen torpili bile yapmadı..." Jimin'in kaşları havalanmıştı şaşkınlıkla. "Fotoğrafçılıkla mı ilgileniyor?"
Hafifçe kafasını sallamıştı Soyoung. "Aşırı seviyor çocukluğundan beri. Şu an da bayağı iyi olan kurs gibi bir şeye gidiyor." Jimin'in dudakları büzülmüştü düşünür gibi. O çocuğun sinir bozmak dışında herhangi bir şeye yeteneği olabileceğini düşünmemişti hiç.
🎣
"Senin? İki yıl?" Jungkook'un her zamanki alaylı sesiyle göz devirmişti sarışın olan. "Aynen. Benim, iki yıl." Jungkook aşırı saçma bir şey söylemişler gibi konuşmuştu tekrar. "Bir insan neden iki yıl senin peşinden koşar?" Jimin'in yüzüne kendinden emin bir gülümseme yerleşmişti. "Aşırı güzel, tatlı, sevimli ve harika biri olduğum için?" Uzun olan neredeyse kahkaha atacak bir halde konuştu gülerek. "Kendinden bahsediyorsun değil mi? Güzel tatlı falan??" Soyoung çatılan kaşlarıyla Jimin'i kendine çekti. "Jimin'im gayet güzel ve tatlı?"
Jimin kahvesinden minik bir yudum alırken mırıldanmıştı umursamaz bir tonda. "Ayrıca inanır mısın..benim hakkımda ne düşündüğün biraz bile umurumda değil." "Kendini savunmaya geçen sendin??" "Soru sordun ve açıkladım??" Jungkook onunla baş edemeyeceğini düşünerek kalkmıştı yanlarından. "Size iyi eğlenceler." Soyoung'un kaşları çatılmıştı. "Kalsaydın, nereye bu saatte?" Jungkook göz devirirken mırıldanmıştı. "Yoongilerin yanına. İdare edersin artık." "Senin sıkı yönetiminin cezasını niye ben çekiyorum acaba.." Jungkook montunu giyerken sevimli bir şekilde sırıtmıştı. "Süper bir kuzen olduğun için?" Soyoung umutsuzca kafasını sallayıp önüne dönmüştü. Cidden hiç değişmeyecekti..
Jungkook'un gidişinin ardından Jimin de konuşmuştu esnerken. "Uykum geldi." "Uyuyalım biz de." Jimin Soyoung'un ısrarlarına dayanamayıp orada kalmayı kabul etmişti. Gerçi birbirlerinde kalmak sık sık yaptıkları bir şeydi zaten.