Şimdiiii prim zamanı, diğer kitaplarıma da bakın ayrıca beni takip edin.Elinize yapışmaz ayol hsjwhsjw
İyi okumalar~
Şimdi bana inanmayacaksınız fakat doğruydu,Jungkook yanıma oturmuştu ve bununla yetinmeyip kafasını omzuma koymuştu.
Benim yanımda benim omzuma kendi kafasını isteyerek bakın altını çiziyorum kendi rızasıyla kafasını koyuyordu.
Ben ise o rahatsız olmasın diye yerimden tek gram hareket edemiyordum.Uyumuş muydu ondan bile emin değildim.
Böyle kafası omzumdayken bana bir bebeği anımsatıyordu,tatlı kocaman tavşan olan bir bebek.
Geleceğim yere kadar camın aynasından onu izledim.Onunla temas halindeydim ve kokusu buram buram üzerime sinmişti.
Kokuyu alıp böyle saklamak istiyordum,böylelikle onu özlediğim zaman koklayabilirdim.
Gerçi onun sesini duymak bana yetiyordu fakat gerisi yoktu. Hayatımda ki en büyük dileğim onunla sevgili olmaktı.
Bunun için her şeyimi verebilirdim, Tanrı'dan tek isteğim buydu.
Eve girerken bile sadece onu düşünüyordum.Yolda bile onu düşündüğüm için zaman kavramını unutmuş sanki bir anda kendimi evde bulmuş gibiydim.
İstemsizce o benim hayatım olmuştu, hayatımın tam orta yerinde merkezindeydi ve o yıkılırsa ben yaşayamazdım.Keşke seveceğimiz kişiyi seçme şansımız olsaydı, istisnasız Min Ho'yu seçerdim.
Ama kalpti bu işte
Hem ben onu sevmek için neden aramıyordum sesi yetiyordu kalbimin gümlesine.
Tek bir harfi,tek bir kelimesi,tek bir cümlesi,tek bir sözü yeterdi onunla sevgili olmam.
Bu sevginin takıntı olmadığını adım kadar biliyordum,belki aşk deneyimlemediğim bir duygu olabilirdi fakat bunun aşk olduğuna emindim.
Bir insan aşkı bilmese bile nasıl onun en dibini bile yaşardı ki?
Bazen aşk iki lafı bir araya getirememektir.Seni dersin tükenir nefesin
Her bir zerrem aşıktı onun her zerresine
Elimden bir şey yapmak gelmiyordu en çokta bu koyuyordu bana, yani benden nefret eden birini nasıl kendime sevdirebilirdim?
Gözümde imkansız gibi bir şeydi artık ama bugün omzuma kafasını koymuştu ya artık benden nefret etmiyorsa bu bir işaret olabilir miydi?
Ah...hadi ama kimi kandırıyorum ki sadece ümitlenmek için bahane arıyordum,bir sebep arıyordum beni sevebilmesi için.
O kadar mı çirkindim?
O kadar mı kötüydüm?
O kadar mı nefret edilesice biriydim?
Ben neydim ki öyle benden nefret ediyordu? Bende bir kusur vardı ki illa benden nefret ediyordu.
Derin derin nefesler alıp verdim, kendi kendime triplere girip sinirlenmek istemiyordum.Yoksa çok kötü şeyler yapabilirdim.
Piyanomun başına geçtim,kolum ağrıyordu fakat söz konusu piyano ise gerisi tefarruattı.
İçimden geldiği gibi çaldım.Sessiz çığlığım buydu işte benim.
Sesim duvarlara vuruyor tekrar bana geri dönüyordu,kimseye duyuramıyordu sesini.
Piyano güzeldi fakat çalmasını bilene, o eşsiz seslerin böyle tuşlardan çıkması insanı mest ediyordu.
Zarif sesi insanı hayallere daldırıyordu.En çokta bana hayallerimi görmeme yardımcı oluyordu.
Gözlerim kapalı olmasına rağmen parmaklarım sanki ne çalacağını biliyor gibiydi
Daldım sonra hayalime,bir güzel ev hayal ettim.İçinde ben ve o, kimsenin olmadığı bu bölgede sadece ikimiz başbaşa.Kalplerimiz ikimiz için atıyor.Onun adını sayıklıyor adeta.
Sevdiğim insan ile herkesten uzakta güzel bir hayat üstelik o beni seviyorken sizcede güzel değil miydi? Dudaklarımdan istemsizce tebessüm firar etti.
Benden nefret eden birini hayalimde var edecek biriydim oysa beni seven Min Ho vardı.Gözüm ondan başkasını görmüyordu sanki tüm erkekler benim için hiç gibiydi.
Kalbim görünmez bir ip ile ona bağlanmıştı ve asla da bırakmaya niyetim yoktu.
Son dokunuşlarımla birlikte piyanoyu çalmayı bıraktım.Bugünlük bu kadar yeterdi,kendimi daha fazla yormak istemiyordum.
Sıcacık yatağıma girerek onu rüyamda görmeyi diledim,en azından başka bir evrende en güzel halimizle onunla olmak istiyordum. (Şarkıyı bilenler hemen anladı burayı ;) seni dert etmeler)
~
"Hoşgeldin Hoseok-sshi."
"Hoşbuldum Yoora-ah."
Ayakkabısını çıkararak ev terliği giydi. Sabahın bir köründe gelmiş bir şeyler anlatmaya çalışmıştı,uykulu olduğum için dediklerinden tek gram anlayamamıştım.
"Evet,şimdi tane tane anlatacağım Yoora iyi dinle."
"Ben kahve içtikten sonra konuşalım mı bunu? Kendime geleyim."
"Hayır,zamanım yok şimdi beni iyi dinle."
Boğazını temizleyerek ellerimi tuttu.
"Bana yardım etmen gerek ama farklı bir şekilde,dans akademisine girmek istiyorum ve partner lazım bana. O sen olur musun? Belki dansı sevmiyor olabilirsin ama etrafım da ki şu an tek kız sensin.Yabancıya güvenmektense seni tercih ederim hem güzel vakitler geçirmiş oluruz."
Gülümsedim,elbette onunla partner olurdum benim için bir sorunu yoktu fakat acaba bir ihtimal Jungkook'un da istediği o okul olabilir miydi?
"Hoseok-ah buralarda kaç tane dans akademisi var?"
"Aslında çok fazla var,biliyorsun ki bizim sanatçılarımızın hepsi mutlaka dans ediyor o yüzden düzinelerce var fakat daha akademik daha disiplinli dans okulu sadece 3 tane var. Ve üçüde en iyisi.Oraya gidinler kısaca zirvede sayılmış olurlar çünkü oraya çok zor girilir."
"Madem bana böyle bir teklif yaptın kabul etmekte benim görevim, benim için zor yok o yüzden kazanacağız!"
"İşte bu be!"
Ellerimiz havada kendimize tezarrüat yapmaya başladık,heyecanlı görünüyordum fakat aslında içim buruktu.Onunla geçirdiğimiz saatleri hatırladığımı söylememe gerek yoktu değil mi? Benim için unutulmazdılar.
Umarım kötü şansım bunda etki göstermezdi ve biz aynı okulda denk gelmezdik.
Ahey ahey aheeey bitti bölüm bsjajdjsj
Size spoi vereyim mi ehuhehhe hoşuma gidiyor
"Seni kalbinden öptüm artık benimsin."
"Seni anlından öptüm artık benimsin."
Ay bu kadardı spoi, hadi bakem neler olacak acabaaaa
Heyecanlandım bskwhdjs
Neyse hadi bir sonraki bölümde görüşürük,öptüm ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
R✔
Fanfiction*hayrankurgudailk4heheytbeeejdkqjdjs Jeon.jjk: Yoona sensin değil mi? Umutları her aynaya baktığında parça parça yok olan bir kız düşünün. Asla kendini sevemeyeceğini zihninin en başına not eden birini, güçlü duruyordu fakat o aslında naif birinden...