•67•

252 42 44
                                    

"Belki klişe olduğunu düşüneceksin fakat yarın Namsan Kulesine gidelim ne dersin?"

"Bak Yoora seni anlıyorum fakat hayalim oraya Yoona ile gitmek."

"Tamam işte ilk benimle gel sonra onunla da gidersin."

"Anlamadın heralde ilk onunla gitmek istiyorum."

"Beni ilgilendirmez yarın saat 10'da beni otelimden gel ve al."

"Çok gıcıksın Kang Yoora!"

"Sende çok yakışıklısın Jeon Jungkook."

"Bana bilmediğim bir şey söyle."

"Şu egonu çekte anlaştık değil mi? Namsan kulesine gidiyoruz."

Sıkıntılı bir nefes verdi ve eli ensesine doğru gitti,sanırım kararsız kalmıştı.

"Tamam" dedi derin bir nefes vererek "geleceğim."

"Harika! O zaman yarın görüşürüz."

El sallayarak oradan uzaklaştım, umarım dediği gibi gelirdi.O kadar da yapacağını sanmıyordum fakat o potansiyel vardı.

~

Günün akşamına doğru gitmediğim eve gitmiş Namsan Kulesi için hazırlık yapmıştım,sonrasında da otelime geri dönmüş ve uyumuştum.Gitmişken de tüm kıyafetlerimi almıştım oradan, başka bir eve yerleşecektim ve evi bulduktan sonra eşyalarımıda aldırtacaktım.

Uzaklara bir yere taşınacaktım 10 buluşmamızdan sonra.Herkesin hayatından çıkacaktım ve yaşlanana kadar orada kalacaktım,şu an ki gayem oydu.

Ertesi gün çantama yerleştirdiğim eşyalarımla saçımı yapmakla meşguldüm,Jungkook 10 dakikaya burada olurdu ve ben saçımı yapıyordum hala

Dün gece heyecandan asla uyuyamamıştım,Namsan Kulesine genellikle sevgili olan çiftler giderdi. Oradan manzara aşırı fazla güzeldi ve isimlerimizin yazılı olduğu kilidi oraya kilitleyecektim.

Umarım bir aksilik olmazdı.

Saçımı yaptıktan sonra hırkamı da giydim ve Jungkook'u otelin telefonuyla aramaya başladım. Bir kaç şey zırvalamış asansörde olduğunu söylemişti.

Neyse ki gelmişti,gelmese ciddi anlamda onun başına bela olurdum. Kararlıydım ya oraya gidecektik ya da gidecektik.

Düşüncelere dalıp giderken kapı çaldı, düşüncelerim daha çok gelmeseydi neler yapardım gibisindendi ve sanırım galiba kendimden bile öte şeyler yapardım.

Kapıyı açıp kapattıktan sonra beraber ilerlemeye başladık.Ne o konuşuyordu ne ben bu böyle taksiye binene kadar devam etti.Gerekli otobüse gidecektik ve biraz ama çok kısa bir yolculuk yapacaktık.

Taksiye binmemizin 5 dakika sonrası yüzümü Jungkook'a doğru döndüm.

"Günaydın ve yanağımdan öp."

"Neden her gün bunu yaptırıyorsun?"

"Fırsatçılık işte."

Kıkırdadı ve yine yanağımdan öptü, anın utangaçlığı ile başımı eğdim. Onun yanında aşırı fazla mutluydum. Beni öpüyordu,eğlendiriyordu, mutlu ediyordu,huzurlu olmamı sağlıyordu, onun yanındayken kendim olabiliyordum.Ondan daha ne istiyebilirdim ki?

Tek eksiğimiz aşk,o da benden hoşlansa tam olacaktı fakat inadı tutmuş bebek gibi illa Yoona'dan hoşlanıyordu,artık ne yaptılarsa(!)

Tabikide ablam dediğim kişiye sürtük  demeye çalışmıyordum,haşa yani ben kimdim ki?

"Yoora sana bir şey sormak istiyorum."

"Evet seni dinliyorum."

"Sen kimsin? bana meyve suyu veren kızsın fakat küçükken yapılan partide ki kıza da benziyorsun.Kafamı karıştırıyorsun Yoora."

"Neden kim olduğum önemli ki? Ona göre bana olan tutumunu mu değiştireceksin?"

"Evet,sana daha değerli davranacağım arkadaşın olarak."

"Ben senin arkadaşın olmak istemiyorum."

"Pekala sadece anlat gitsin işte"

"Sana bunu tam 10.buluşmamızda anlatacağım o zamana kadar sadece benimle Yoora olduğum için konuş, rica ediyorum."

~

Otobüs biletini en kazık yerden almış, hayatımın en berbat yolculuğunda seyahat etmek üzereydim.

Gelmeden önce internetten alabilirdik ama bizim zekamız ona yetmediği için otogara geldikten sonra alabilmiştik. En sona kötü yerler kaldığı için mecbur onu almıştık.

Yan yana oturmamıza bile sevinemiyordum çünkü otobüs eskiydi,her an bir parçası dökülecekmiş gibiydi.Ayrıca otobüste ki insanlar farklıydı,gördüğüm kişiler internette gördüğüm adının dolma olduğu yemeği dondurma kutusunun içinden yiyorlardı,ne kadar farklı tarzlar desem de biz de sonuçta ahtopat yiyorduk pek karışma hakkım yok denilebilirdi.

"Evet sayın yolcularınız kaptanınız konuşuyor,ben Halil Çakmak.Çakmak gibi ateş ederim o nedenle güvenliğiniz emin ellerde merak etmeyin."

Woah demek Türk bir şoföre denk gelmiştik,umarım yolları iyi biliyordur daha fazla aksilik kaldıramam.

"Bu arada bizi seçtiğiniz için thank you veri much gavur arkadaşlarım, otobüsün yıkık olduğuna bakmayın iyi gider kereta.Hem bizde birer yıkık değil miyiz? Bu arabada bunun simgesi."

Bahanesi öyle inandırıcı ki beni bıraksanız buna inanırdım.

Ondan sonra zaten araba kalktı bizde yolu izlemeye başladık arada arkamızda ki teyzelerin dedikodusunu dinledim,yanımız da ki teyzeler ise bize zorla dondurmalı dolma yedirdiler.Neyse ki önümüzde koreli biri oturuyordu yoksa daha fazla yaşlı teyzelere dayanamayacaktım.

"Tanrım,biz nereye geldik böyle?" Fısıldayarak konuşuyordum çünkü geldiğimizden beri ağlayan bebek beynimi kemirmişti ve daha yeni uyumuştu.Birde sesli konuşarak onu uyandıramazdım.Kafamıza yazık.

"Senin suçun." dedi kulağıma doğru fısıldayan Jeon,dil çıkardım bende. Gelmek istedim ve gidiyoruz işte o kadar.

"Aigo şu kıza bak,suçunu biliyor nasıl da konuşamıyor."

Hafifçe omzuna vurdum. "Salak! Çocuk uyanmasın diye susuyordum. Sende sus uyanmasın."

"Haklısın o zaman ben uyuyayım."

"Yah uyuma,beni tek bırakma bunların içinde dondurmalı dolma yemek istemiyorum!"

Bu sefer de o dil çıkardı ve kafasını omzuma koyarak gözlerini kapattı. Anında nefesimi tuttum,o benim omzuma mı yatmıştı? Siktir!oha!

Ve bu biz Namsan'a varana kadar devam etti,o uyudu bende bir sürü dolusu resim çektim.Fırsattan istifade saçlarını okşadım, yanağından binlerce kez öptüm etrafta ki bakışlar umrumda değildi.

İyi ki hayatıma girdin Jeon Jungkook.

R✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin