•58•

314 48 64
                                    

Aşka en yakın olduğun zaman, kalbini birine koşulsuzca açtığın zamandır. Karşılık vermese bile, bir gün onun da sana aşık olabileceğini umarak sabırla beklediğin zamandır. Birlikte olabilme ihtimalin yoktur. Aşka kural işlemez ama bazen elin kolun bağlı kalır, sen çabalarsın o durur. Dursa bile, senin için hiçbir şey yapmasa bile bıkmadan, usanmadan çabalamaya devam ettiğin zamandır

Aşk; sen ona yeterince yakınlık gösterirsen seni içine alır, sarmalar. Sen ve aşk, tek vücut olursun, bir olursun, tepeden tırnağa aşk olursun. Bu bazen istenecek bir şey de değildir aslında. Beraberinde acı vardır, hüzün vardır, geçmeyen vakitler, bitmeyen karanlık geceler vardır. Ama olsun, aşk seninleyken, senden daha güçlü kimse yoktur. Bu yüzden bütün o acılar, hüzünler ancak aşkla dayanılır olur.

Sevme eylemi farklıdır aşktan, tanımadığına aşık olursun, tanıdıkça ya seversin, ya sevmezsin. Bir arada kavga etmeden duramayan çiftler görürsün bazen. Aralarında aşk vardır kuşkusuz, ama sevememişlerdir birbirlerini. Şarkıda söyleneni başaramamışlardır. “Hayatta en zor olan bir insanı tanımak, kabul etmek huylarını değişmeden bir olmak” diyememişlerdir. Sürünüp giden bir aşktır o. Sevgiyle beslenmediği için bir süre sonra bitecektir.

Herkes ruh eşini arıyor ve bulamamaktan yakınıyor. Senin gibi olan binlercesi var. Sen bulamıyorsun, onlar bulamıyor. Sen, “Bu dünyada beni anlayacak kimse yok” diyorsun, bunu başkaları da söylüyor. Öyleyse sen de kimsenin ruh eşi değilsin. Olsaydın bulurlardı seni değil mi? Tabii öyle hazır beklersen ne sen birini bulabilirsin ne de biri seni. Birlikte olgunlaşmaya ne oldu? Birlikte birbirinizin ruh eşi olmaya çaba göstermeye ne oldu? Tembelleştik değil mi hepimiz?

İlk aşkta yaşadığımız travmalar, daha sonra yaşadığımız aşkların bir yerinde mutlaka gösteriyor kendini. Ya güvensiz oluyoruz ya da canımız acır diye kendimizi aşka rahatça bırakamıyoruz. Ama bu bir süre sonra kısır döngüye dönüşüyor. Biz kimseye güvenmediğimiz için kimse de bize güvenmiyor. Biz kendimizi aşka rahatça bırakmadığımız için kimse de bize kendisini salıvermiyor. Sonra gelsin mutsuzluk, gelsin yalnızlık.

Kendimizi yeterince tanıyamadığımız için aşkta başarısız oluyoruz. İlişkilerimiz yarım yamalak. Karşımızdaki insanı sürekli şaşırtıyoruz, kontrpiyede bırakıyoruz. Değişken kişiliklerimiz bizi mutlu etmek isteyen o insanın önüne aşılması mümkün olmayan duvarlar örüyor. Ve o insan, ‘o duvarlara çarpa çarpa nasır tutuyor...” Tam sen olgunlaştığında artık o katılaşıyor ve maalesef içindeki aşkı tüketmiş oluyor. Kendimizi tanımamız mümkün ama bunda da yine tembelliğin etkisi var. “Beni seven böyle sevsin...” Sevsin de sen ‘öyle’ bile değilsin, sürekli değişiyorsun...

Bir insan uğruna hemde, kendimiz olabilecekken,biz sadece onun aklında ki profil olmaya çalışırız. Kendimizi o uğra sokar sonunda ise ya pişman oluruz ya da sahte bir sevgi döngüsünün içine gireriz.Hayatta asıl erkek yoktur asıl seçim vardır.Sen kimi seçersen,kalbine kimi seçersen o senin hayatın olur. Onca yazılmış şiirler,romanlar,şarkılar,ağıtlar, türküler hepsi yanlış seçimin ardın da ki hatalardır.

Kendimizi tanıyamıyorken ruh eşimimizi mi tanıyacaktık?

Acınasıyız, bizi sarmalayan bu duygunun kölesiyiz.En kötüsü de kölesi olmamıza rağmen mutluyuz ya

Peki ya diğer hatalarımız?

Küçücük bir sevgiyi aşk zannedip karşımızdakine umut veririz,sevgili olursunuz sonra anlarsın bir heves olduğunu. Heves uğruna birbirimizi üzüyoruz keza zaten de bizi üzünlere aşık olmaz mıyız?

Doğanın en büyük kanunu bu,

Kim sana kötü davranıyorsa ondan hoşlan.

Kalp öyle alışmış ki üzülmeye seni sevebilecek birinden hoşlanmıyorduk.

Bir insanı uzun süre hayatınızın merkezine koymak yapılabilecek en büyük hatalardandır.

Neden mi? Çünkü her filmin bir sonu olduğu gibi her aşkta bir gün biter herkes gider. Elimizde kalansa sadece bir avuç anıdan fazlası olmaz çoğu zaman. Her gözünüzü kapattığınızda saçları, gözleri, gülüşü, elleri beliriyorsa o kara boşlukta ya da eski bir fotoğrafa gözünüzü kırpmadan saatlerce bakmaya başladıysanız muhtemel sonunuz acı dolu günler belki haftalar belki aylar…

Peki o kişi değer mi kendinizi bu kadar yıpratmanıza, siz gece yastığınızda onun için göz yaşı dökerken büyük ihtimalle giderken olduğundan daha da umursamaz bir şekilde kendini eğlendiriyor ve siz aklının ucundan bile geçmiyorsunuz.

Biraz zor aynı zamanda da acı olsa da yapılabilecek bir şey var kendini toplamak ve her şeyin karşılıklı olduğunu kabullenmek. Sizi umursadığı kadar umursamak, çabaladığı kadar çabalamak Ve muhtemelen en zoru sevildiğiniz kadar sevmek.

En önemli şey teraziyi eşitlemek bu konuda. Hiç kimse en iyi, kusursuz ve vazgeçilmez değildir. Ancak daha iyi olmak kişinin elindedir. Kimisi farkına varır gerçekten çabalar uğraşır kimisi de değiştiğini iddia ederek gerçek kişiliğinin üstünü yalanlarla örter.

İnanmayın ikiside verilecek bir şansta sizi daha çok yıpratmak için elinden geleni yapacaktır.

Yoora bu yolların tümünden geçti sonuç olarak ise kendi benliğini kaybetti,Jungkook için.

Hayat onu böyle olmaya zorladı, insanlar ona kötü davrandıkça içine attı,hüzünler biriktide birikti.

Hoşlandığı kişi ablasıyla çıktı...

Daha ne olabilirdi ki?

Şimdi ise sinsilikten gözü dönmüş bir biçimde sarhoşça ağzındaki iğrenç tat ile gözlerini açtı.

Aşk ile ilgili çok paragraf okudunuz, tahmin edebiliyorum Yoora ise hem hayatının kaybedeni hemde ucu bucağı görünmeyen bu aşkın, bu sevginin içindeki girdabın kaybedeniydi.

Teselliler yetmez bazen duygularınıza,olaylar tepenize bindikçe biner o ise bunlardan sıkılmıştı.

Kötülüğe kötülükle karşılık verecekti doğru değildi fakat zorunluluk hissiyatı içindeydi.

Hala sarhoştu, zihnini kontrol edemeyecek kadar.

Eli usulca yanında ki Jungkook'un telefonuna gitti. Şifresiz telefon bunu bekliyormuşçasına açıldı.

Ezberinde ki telefon numarasına girerek kamerayı açtı.İşte şimdi her şey zıvanadan çıkacaktı.

Jungkook'un göğsüne yaslandı, uykunun en derinlerinde ki Jungkook ise yanındakinin kim olduğunu unutarak sıkıca kollarını Yoora'ya sardı.

Bir gülüş oluştu Yoora'nın yüzünde, şeytani bir gülüş...

Sarhoş olmasına rağmen bu plan öyle aklına yatmıştı ki bilinçsizce yapıyordu. O bu hikayenin masum sarışın aptal rolündeki kız olmayacaktı.

Salağa yatmak bu kadar yeterdi.

Çünkü bıkmıştı,ilerisi mi vardı?

Sayamayacağı çok fotoğraf çekti. Jungkook'a sarılırken,onu öperken,saçlarının arasına kafasını koyarken...

Ve hepsini de birer birer Jungkook'un telefonundan Yoona'ya gönderdi

Asıl hikaye başlıyor hazır olun, zırhınızı giyin çünkü bundan sonra burası hiç güvenli olmayacak. Savaşı aratmayan kaoslar bizleri bekleyecek

Hazır olun...

Alıntılarla karışık bir bölüm oldu, hem alıntı hem de kendi cümlelerimi kattım araya

Yakıştı mı hikayeye pek emin değilim ama umarım beğenirsiniz. Ve son olarak sizlerden ricam hayalet okuyucu olmayın.Bu bölüme fazlasıyla emek verdim, saatlerim geçti

Kafa dağıtmak için yazdığım doğru ama emeklerinin karşılığı hakkım

Neyse çok uzattım bundan sonra bir vote için bu kadar yazmayacağım

Bir sonra ki bölümde görüşürük <3

Sizleri seviyorum ♡

Diğer kitaplarıma da bakmayı unutmayınız.

R✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin