Elimdeki kağıda bakıyor bir de Hoseok'a bakıyordum. Dna testi sonuçlanmıştı ve ben hala nedensizce inanamıyordum.
"Hoseok,bizim bir anne ya da nebileyim bir akrabamız var mı?"
Onlara söylecek bir kaç çift lafım vardı,bir insan neden çocuğunu çöpe atardı, bir insan çocuğuna kıyabilir miydi ki?
"Hiç kimse yok Yoora,hepsi öldü."
"Hepsi mi?"
"Evet"
En azından haketmişlerdi
"Bana biraz hayatından veya kendinden bahsetsene."
"Pekala sonuçta hakkın."
Bir kaç kere öksürmüş sözüne devam etmişti
"12 yaşımdan sonra yetimhanede büyümeye başladım. Annemiz yani o alçak kadın aslında bana bakmayacaktı fakat yattığı adam zorlayınca 12 sene yanlarında kaldım. Onlar ayrılıncalar da beni kimsenin istememesi üzerine yurda konuldum. Reşit olana kadar hayatım, çocukluğum orada geçti. Reşit olunca zaten tanıştığım arkadaşlarımla bir eve yerleştik ve hayatımıza oradan devam ettik. Sonrasındaysa arkadaşım kendisi polis ve biraz bizdan yaşça büyük,bana kardeşim olduğunu söyledi çünkü o kadın ve adamdan başka birini tanımıyordum ailemden. Senden gizlice dna için bir şeyler alıp test yaptırdım. Hatta bunu uzun zamandır biliyorum yani, sarhoş olduktan sonra seninle karşılaşmam felan da kesinlikle tesadüftü sonrasındaysa seni hep uzaktan korumaya başladım. Konuşmaya cesaret edemedim ta ki o gün işte."
"Gerçekten ne diyeceğimi bilemiyorum Hoseok."
"Biliyor musun? Bende bilmiyorum. Belki de bundan sonra abi-kardeş olabiliriz."
"Kaç yaşındasın?"
"25"
"2 yaş pek fark yok aslında."
"Olsun,sonuçta abinim."
"Olsun,sonuçta abimsin."
Gülerek yolumuza devam ettik. Sabah o rüyanın etkisinden kalkar kalkmaz tüm sorunları halletmek için Hoseok ile buluşmuştum ve ne şans ki buluştuğumuz an dna testini sonuçlarının çıktığına dair mesaj almıştık.
Şimdi ise hastaneden ayrılıyor yollarda ilerliyorduk.
"Üniversite okudun mu Hoseok?"
"Bilgisayar mühendisiyim."
"Woah! Çok güzel bir meslek."
"Sende hala liselisin"
"Yah!"
"Peki peki sustum."
"4 5 ay içersinde sonunda liseyi tamamlayabileceğim."
"Düşünsene tekrar sınıfta kalıyormuşsun"
"Ya öyle deme Hoseok düşüncesi bile korkunç."
"Sen çok akıllısın Yoora,sana güveniyorum sen liseyi tamamlayabilirsin."
"Bu dediğine eminim ki sen bile inanmamışsındır."
"Hayır Yoora eminim,sende kendine güven."
"Pekala,o zaman en azından bir şeyler deneyeceğim."
"Ha şöyle"
Gülerek saçlarımı karıştırdı. Pis saçlarıma elini değdirdi. İğrenmiyor musun? Diye sorardım ama bunu ona sormuş olmam garip olurdu.
"Eeee nereye gidelim?"
"Aslında bugün zamanım biraz kısıtlı, spor salonuna gideceğim ve yıl sonu gösterisi için bir koreografi öğreniyoruz onunla alakalı bir şeye gitmem gerek."
"İlk önce hangisine gideceksin?"
"Spor salonu"
"Saat kaç gibi?"
"Sanırım 2 buçuk gibi,bir saat kaldı spora gitmeme"
Gerçi gidebilir miydim? Bilmiyordum. Yoongi'yi görmek istemiyordum ve umarım ki oradan çıkmıştır aksi halde şikayet edecektim,orada bulunmaması için elimden geleni yapacaktım. Hoseok'a söylememiştim fakat spor salonuna gitmeme daha 3 saat vardı,kalan yarım saatte ikisini şikayet edecektim
Korkmalıydılar benden
"2 saatimiz var yani bu süreci güzel geçirebiliriz."
"Pekala Hoseok-sshi ne yapalım ya da nereye gidelim?"
"Oyun salonuna gitmeye ne dersin? Ya da nebileyim sinema,lunapark,kafe."
"Sinema gözüme oldukça cazip geldi, oraya gidelim."
"O zaman sıradaki durağımız sinemaaaaaa!"
İstemsizce tekrar gülerek Hoseok'un peşine takıldım. Sevgilisi yüzünden ona önyargılıydım fakat biraz konuşunca aslında iyi birine benziyordu. Yoongi'den sonra sanırım artık kimseye güvenemezdim
Beni para uğruna satmıştı!
Hain.
Ne kadar düşüncelerle doluysam bir o kadar da Yoongi'ye içimden sövüyordum. Para uğruna adam satabilecek kadar düşmüş müydü?
Yazık.
Birde bana yalan söylemesi yok mu?!
Rezalet.
Kapısı görünen mavi sinema yeri görürken hızla Hoseok'a döndüm. Iyi güzel gelmiştik fakat ne izleyecektik?
"Hoseok biz ne izleyeceğiz?"
"Bilmiyorum belki 7.koğuştaki mucize'yi izleyebiliriz veyahut daha farklı bir şey."
"Hüzünlü şeyler izlemek istemiyorum. Gülmek varken neden ağlayalım değil mi? O yüzden konusu komik olan bir film seçelim."
"Pekala o zaman karar sizin leydim."
Gülerek içeri girdik,kocaman bir yerdi
Fazla kalabalık olmaması da sanırım bizim şansımızdı
Gişe yerine doğru ilerledik. Afişlerin gişenin arkasındaydı
Uzaktan afişlere ışık hızıyla göz gezdirmiş seçeceğim filme karar vermiştim, dediğim gibi zaten neden ağlıyalım ki bir film için?
Zaten ağlayan biri olarak gülmek istiyordum. Kahkahalar atarak gülmek...
~
1
2
3
4
5
Ve sayamayacağım çok kez kahkahalar atarak gülmem.
Kriz tutmuştu artık
Benimle birlikte Hoseok'un da gülmesi benimde gülmeme neden oluyordu ve gülüyordum.
Mantıksız olabilirdi belki ama hayatımda hiç gülmediğim kadar gülmüştüm.
Kendime çok güzel bir anı edinmiştim, beynimin içinde olacaktı hep bu olay.
Çıkışa doğru ilerlerken artık bu işe bir son vermek adına derin derin nefesler vererek ağzımın kenarlarını dişlerimle ısırdım.
Yoksa bu gidişle millete rezil olacaktık
Hoseok'un da gülmesi durunca birden olduğu yerde durdu. Gülmesini durdurması gerekliydi ki zaten de yapmıştı yürümesini değil.
Fakat bende oraya bakınca durdum
Şaşırmıştım
Çünkü karşımızda el ele tutuşan Jungkook ve Dae Ji vardı
Jungkook!
Beyaz atlı prensim!
O onun elini tutuyordu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
R✔
Fanfiction*hayrankurgudailk4heheytbeeejdkqjdjs Jeon.jjk: Yoona sensin değil mi? Umutları her aynaya baktığında parça parça yok olan bir kız düşünün. Asla kendini sevemeyeceğini zihninin en başına not eden birini, güçlü duruyordu fakat o aslında naif birinden...