Koluma bağlanan kablo ile kendimi sıkmamaya çalıştım. Dayanabilirdim, en fazla ne olabilirdi ki dimi ama?
Kafamı başka yere çevirerek kan hariç başka şeyleri düşünmeye başladım. Düşen kedi videolarını mesela
Kolumda hissettiğim iğne ile gözlerimi iyice sıktım, midem bunalıyordu, Tanrım!
Diğer kolum ile ağzımı tutarak kusmamı engelledim. Ne kadar kendimi engellemeye çalışsamda düşünmeden edemiyordum.
Boğazımda ki genzimi yakan kusmuk ile kendimi biraz daha sıkmaya başladım. Kilolu olduğum her ana lanet gelsin, buraya geldiğim için her şeye lanet olsun.
Tanrım!
Daha fazla tutamayacağım
Hemşire iğneyi yavaşça çıkaracakken bir anda iğneyi kendim çekmiş ve koşarak gördüğüm lavoboya girmiştim. Zaten girer girmezde girdiğim kabinde kustum. Kan tutan insanlar normalde bayılırmış yani ben öyle biliyorum ben ise şiddetli bir mide bulantısı çekiyorum ve emin olun hasta olduğum her ay bu çekilemez bir çile.
Sonunda midemde bir şey kalmadığını hissederken derin bir nefes verdim. Ağzım leş gibi kokuyordu ve o koku bile benim kusmamı sağlayacak cinstendi. Kolumdan akan kanı görmezden gelerek ağzımı çalkaladım. Bu koku eminim ki 10 tane nane şekeriyle bile geçmezdi.
İğrenç
Kadınlar tuvaletinin kapısı bir hışımla açılırken içeri erkek birisi girdi. Acaba bir ihtimal ben erkekler lavobosuna girmiş olabilir miydim?
Kolumdan tutarak hiçte nazik olmayacak şekilde kan alınan yere tekrar beni getirtti.
"Beyefendi ne yapıyorsunuz?"
"Gerekeni yapıyorum, kan alınırken kaçmakta ne demek!"
"Ah şey yanlış anladınız sanırım, beni kan tutuyor ve eğer gitmeseydim burada kusardım."
"Oh, üzgünüm ben çok yanlış anlamışım,genellikle buraya gelen bayanlar hep kaçmaya çalışır. Sizi onlardan biri zannettim."
Neden buraya kendi isteğimle gelmişken kaçayım ki?
Saçma
"Kolunuz kanıyor. Bayan Oh, bu bayanla ilgilenebilir misiniz?"
"Tabi Bay Min"
Hemşire kolumu bandajlamaya başlarken kendimi telkin etmeye çalışıyordum. Düşünmemeliyim, düşünmemeliyim
İğneyi çok hızlı çektiğim için damarın patladığını söylüyordu ama hemşireyi dinleyecek gibi değildim. Tekrar böğürdüğümü hissederken elimi biri tuttu.
Adını bile tam öğrenemediğim Bay Min
"Benimle konuş ıııı-
"Yoora"
"Benimle konuş Yoora, en azından biraz daha iyi olabilirsin belki."
Boğazımdaki tatsız tadıyı yok sayarak ona doğru baktım.
"Adınız nedir?"
"Min Yoongi"
Sonrasındaysa güzel bir gülüş göndermiş ona hayranca bakmamı sağlamıştı. İlk defa böyle gülümseyen birini görüyordum. Gözüken damağı bir bebekten farksızdı.
Oysa ben öyle kocaman gülsem çok çirkin gözükürdüm ya
"Bitti." hemşirenin sesiyle kendime gelmiş, oturduğum koltuktan kalkmıştım. Gülüşü beni öyle cezbetmişti ki ne kan gelmişti aklıma ne de iğne.
Tek düşündüğüm o ve damakları olmuştu
Jungkook'un da gülümsemesi güzeldi, ne kadar yakından kendim bizzat göremesemde onun o tavşanlığına en güzel gülüş yakışıyordu. İnce dudakları gerilerek ortaya güzel bir şölen bırakıyordu.
Gerçekten sanırım öldüğümde cehennemde yanacaktım. Adamın dudaklarını düşünüyordum!
"Bayan Yoora, sonuçlar için 3 gün sonra tekrar burayı ziyaret etmenizi öneririm."
"Teşekkürler Bay Min"
Ve tekrar gülümsemiş yanımdan ayrılmıştı. İyi ki Kore gibi bir yerdeydim, dalga geçilme konusu benim için ızdırap olsa da yakışıklı erkekler çok iyiydi.
~
"Anne, sana bir şey sormak istiyorum."
"Tabi kızım seni dinliyorum."
"Beni gerçekten seviyor musun?"
"O da laf mı tabiki seviyorum."
"Gerçekten mi?"
"Gerçekten"
"Bunun için yemin edebilir misin?"
"Sen sevgimden şüphe mi ediyorsun?"
"Evet."
"Neden peki?"
"Birde soruyor musun? Sana gerçekten bazen anne demeye utanıyorum. Güzel bir anne, güzel bir ebeveyn olamayacaksan neden beni doğurdun?"
"Sen çok fazla olmaya başladın bakıyorum. Karşında annen var, düzgün konuş."
"Ne anne ama! Beni kızın olarak bile tanıtamıyorsun."
"Anlaşıldı derdin, gerçekten buna mı alındın? Seni kendinle barışık biri bilirdim."
"Konu kendimle barışıklığım değil, konu benden utanmam."
"Bak sana bir kez anlatacağım. Ben Kore güzeliyim eğer o tacı taşıyorsam hakkıyla yapmalıyım. İnsanlar bana özeniyorken seni kızım olarak tanıtmam şevkimi düşürür, insanlar beni ciddiye almaz. Ayrıca seni neden tanıtma ihtiyacı duyayım? Kızım varsa var, bu milleti neden ilgilendirir? Senden utanmamamı bekliyorsun, o zaman zayıfla! Güzelleş!"
"BEN ZATEN GÜZELİM"
"Değilsin Yoora, saçın o kadar pis ki sana bakınca çöpçünün kızıymışsın gibi hissediyorum. Yüzün o kadar şiş ve çirkin ki sana bakarken iğreniyorum. Vücudun o kadar iğrenç k-
"Yeter!"
"Değil Yoora"
"Beni bir kere daha sakın arama."
"Gerçekler çok mu ağrına gitti Bayan Yoora?"
"Göreceksin Bayan Hye, o çok sevdiğin tacı elinden alacağım. O zaman da ben sana güleceğim!"
Sinirle cırlayarak telefonu kendimden uzak bir yere attım. Kendimden beklemeyeceğim bir şekilde ağzımdan hıçkırık dolu bir bağırış çıktı. Gözyaşım hiç değmeyecek birine aktı ve o an sadece tek birini düşünebildim. Sadece onu
Krize girmiş gibiydim, kendimi kaybediyor gibiydim ama aklımda o vardı.
Y.oora: Bana yardım et
ŞİMDİ OKUDUĞUN
R✔
Fanfiction*hayrankurgudailk4heheytbeeejdkqjdjs Jeon.jjk: Yoona sensin değil mi? Umutları her aynaya baktığında parça parça yok olan bir kız düşünün. Asla kendini sevemeyeceğini zihninin en başına not eden birini, güçlü duruyordu fakat o aslında naif birinden...