Boşladığım okuluma ilk adımı atarken kafam yere bakar bir biçimde sınıfa doğru ilerliyordum. İçimi sebepsizce sıkan bir şeyler vardı ama ne olduğu bilinmezdi.
Tarifi edilemeyecek boş bir histi
Çantamı sırama koyarak anında kollarımla kendime yer yaparak kafamı koydum. Uyumak istiyordum.
Tüm gün uyusam hocaların gözüne batar mıydım?
Umrumda mıydı peki? Hayır.
Öylede yaptım zaten uyudum.
Ta ki kafamdan aşağı dökülen soğuk bir şeyi hissedene kadar.
Sinirle ayağa kalkıp bunu yapana koca bir yumruk atacakken elimi 2 kişinin tutması bir oldu.
"Yazık şuna baksanıza çok çaresiz duruyor."
Tabiki Chea'ydı.
Aklı sıra bana kendince zarar vermeye çalışıyordu. Salaktı
Kollarımı tutan kişilerden kolumu kurtarmaya çalışırken karnıma vurulması bir oldu.
İşte bu acıtmıştı!
Ve ardı ardına kesilmeyen sert yumruklar
Tek yapabildiğim sessizce gözyaşı dökerek bırakmalarını söylemek olmuştu. İşe yaradığını pek zannetmiyordum ama sınıf kapısının ardından gelen sesleri duyabiliyordum.
"Benden ne istiyorsun Chea!"
"Ölmeni"
Kafama vurmasıyla son gördüğüm kirli zemin olmuştu.
Yemin olsun ki sana bunu ödeteceğim Chea!
~
Gözlerim istemsizce açılırken bu olanların koca bir kabus olmasını diledim. Uyanacak ve güzelce okuluma gidecektim.
Fakat sızlayan karnım bana acı gerçekleri hatırlattı. Dövülmüştüm
Karnıma giren ağrılar artmaya devam ederken nerede olduğuma baktım. Hala dövüldüğüm yerdeydim.
Kalkamadım
Kemiklerim sanki birer birer kırılıyordu. Hissedemez olmuştum karın bölgesini.
"Uyandın demek,benzini dökün çabuk."
Benzin kelimesi ayağa kalkmam için kırmızı ışık yaksa da hareket edemiyordum. Felç geçirmiş gibiydim
Lanet olsun!
"Benden ne istiyorsun Chea?"
Boğazım öyle kurumuştu ki sesim acınası ve kısık desibelli çıkmıştı
"Ölmeni istiyorum Yoora böylece Min Ho beni sevecek."
Ancak ölmeni istiyorumdan sonrasını duyamamıştım. Bünyem bu kadar ağrıyı kaldıramayınca bayılmıştım.
Ölüyordum,ölecektim
Chea ve arkadaşları benzini her yere yaydıktan sonra çıkmadan önce son kez Yoora'nın resmini çekmişlerdi.
Yandıktan sonraki halini görüp resme bakarak güleceklerdi. Acımasızlardı hemde çok
Yapabileceklerinin sınırları yoktu.
Çünkü her şey para denen illetten geçiyordu. Ver parayı sustur adamı
Ve sınıftan çıkmadan önce son yaptıkları kibriti yakarak sınıfa doğru atmalarıydı
Kibrit benzine değer değmez alevler saçmaya başlamıştı, büyüyordu,tüm sınıfı kaplayacaktı adeta alevler
Küçük kardeşini almaya gelen Hoseok, gelmişken Yoora'ya da bakmak için onun olduğu sınıf katına doğru çıktı. Ancak yolunda gitmeyen işler vardı.
Burnuna gelen dumanlar
Hızlıca Dae Ji'yi arayarak Yoora'ya ulaşmasını sağladı. Fakat telefonu cevaplayan yoktu.
Endişeyle olduğu katın camından aşağı doğru baktı. Herkes belirli bir alanda toplanmış,endişeyle bağırıyorlardı.
Gözleri Yoora'yı seçemesede gördüğü kızların hepsi zayıftı, stresten gerilen elleri korkudan seğirmeye başladı. O yangının içinde olabilir miydi?
Bir an bile düşünmeyerek hızlıca koşmaya başladı. Nereye gidiyordu bilmiyordu ama burnuna gelen dumanlar neredeyse oraya yöneliyordu.
Nefesi düzensizleşti, endişeden eli ayağı birbirine dolandı, mantıklı düşünemez oldu.
Gördüğü sınıf ile koşarak kapıyı kırdı. Onun ölmesine müsade edemezdi.
Ateşlerin arasında gördüğü bedenle tshortünü burnuna doğru tuttu ve içeri daldı. Alevler gittikçe daha da büyüyor, her an içine çekilecek bir hortum atmosferini sağlıyordu.
Önce eğilerek kızın nabzına baktı. Tanrıya şükür ki nabzı atıyordu.
Yaşıyordu!
Gülümsemesini engelleyemeyen Hoseok,güldükçe bir o kadar nefesi tükeniyordu. Alevler arasında nefes almak zordu,hatta imkansız.
Kızın koluna girerek ayağa kaldırdı. Onu kucağına alabilir miydi bilmiyordu ama yavaş gidecekleri kesindi.
Yoora'nın sağ kolunu omzuna alan Hoseok yavaşça adım atarken önlerine alevlenmiş sınıf tahtası düştü. Ve böylece geçecekleri yerde kapanmış oldu.
Aynı zamanda nefesi da daralıyordu, ölecekler gibiydi.
Hadi ama bunu yapabilirdi, Yoora'yı buradan kurtarabilirdi!
Kendinden emin bir şekilde ayağıyla tahtayı kenara itti. Ayağının yandığını hissedebiliyordu.
Ayağını cayır cayır yakan ateşi hissedebiliyordu
Adımlarını hızlandırdı
Ve daha kapının önüne gelemezken gücü tükenen Hoseok yere devrildi. Onunla birlikte Yoora'da
Ateşlerin arasında düşmüştüler
Ancak Tanrı onlara yaşama şansı vermişti,yaşayacaklardı.
İtfayeciler ellerindeki hortumla sınıfa dalarken Yoora'nın gözünden tek bir damla yaş düştü.
Hayatı bir film şeridi gibi gözünün önünden geçiyordu. 23 yıllık hayatı 3 saniyede gözünün önünden geçiyordu
Ne de mutsuzdu her anında
Bir tane güldüğü zaman yoktu.
Tekrar gözünden acı bir damla düşerken ağzından çıkan tek bir kelime olmuştu.
'Gülümse'
Neden böyle bir bölüm yazdım bilmiyorum ama Hoseok ile ilgili bir faciaları olmalıydi. Araba kazasından tutun, sele kadar düşündüm ne yapsam diye sjhshs
Hikayeye yakışır bir bölüm oldu mu derseniz bilemem ama pek içime sinen bir bölüm olmadı
Bu arada bir şey demek istiyorum. Bazı bölümlerde hani eski tarihlerde yazıyorum ya o hoşunuza gidiyor mu yoksa normal düz devam mı edeyim? Okuyucu olarak kararı size bırakıyorum ama ben eski tarihlerden de yazmayı seviyorum
Eeee bu olan olay hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ya da bir önceki bölümde Dae Ji Yoora'ya yalan söyledi sizce neden söylemiş olabilir veya ne yalanı bu?
Ay çok uzattım burayı neys bir sonraki bölümde görüşürük
ŞİMDİ OKUDUĞUN
R✔
Fanfiction*hayrankurgudailk4heheytbeeejdkqjdjs Jeon.jjk: Yoona sensin değil mi? Umutları her aynaya baktığında parça parça yok olan bir kız düşünün. Asla kendini sevemeyeceğini zihninin en başına not eden birini, güçlü duruyordu fakat o aslında naif birinden...