Herkese iyi akşamlar... Umarım bölümü beğenirsiniz, keyifli okumalar :)
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum... ❤
''Ben.'' dedim hıçkırarak. ''Ben, onu sevmeyi unutamıyorum.'' Barış'ın yanaklarımı tutan elleri boşluğa düştü ve ben sanki mümkünmüş gibi daha çok ağlamaya başladım.
''Bunu duymayı bekliyordum.'' dedi saniyeler sonra bana baktığında. ''Gecenin bu saatinde burada, bunu duyacağıma kendimi alıştırmaya çalışıyordum sadece.'' Dolan gözlerini gökyüzüne çevirdi. Üzgündüm, üzgündü. Ama bu konuşmayı yapmak zorundaydık. Bir başkasını yıllar geçse bile unutamayan birini beklemekle zamanını daha fazla tüketmemeliydi.
''Ben çok üzgünüm.'' Ardı sıra akan gözyaşlarım artık görüşümü bulanıklaştırmıştı. Elimin tersiyle yanaklarımı silmeye çalıştım.
Belki dakikalar geçti ama biz sessizce bekliyor, gözyaşlarımızın tükenmesini bekliyorduk. Konuşurken sesimiz titresin istemiyorduk. Bir an sonra, ''Dök içini.'' dedi kısık bir sesle. ''Ben her şeyi duymaya hazırladım kendimi. O sahnedeyken ona nasıl baktığını gördüm. Ertelediğimiz o sonuç konuşmasını değişmeden yapacağımızı bana bu akşam sonuna kadar hissettirdin.''
''Barış...'' dedim sesim titreyerek.
Benim konuşmama izin vermedi. ''Bir saniye.'' dedi. ''Öncelikle seni suçlamadığımı bil. Kendim yapamadığım bir şeyi senin yapmanı beklemekle ben hatayı en başında yaptım. Sen onu unutamadın diye sana hiçbir şey söylemeye hakkım yok. Çünkü aynı şeyi ben yaptım. Beni sevgili olarak hayatında istemediğini bile bile ben senden vazgeçebildim mi? Ben senden umudumu kesip kendi yoluma bakabildim mi ki seni, benden önce hayatına girmiş birini unutamadığın için suçlayabileyim? O yüzden benim için kendine eziyet etme.''
''Elimde değil.'' dedim hüzünle. ''Şu yıkılmış halinin sebebi benim.'' Kendimi suçlamaktan vazgeçemiyordum. Belki olur diyerek ona o umudu en başında vermeyecektim. Ama o sıralar öyle yalnızdı ki sanki tüm hayatını benden gelecek tek bir ışığa bağlamıştı. Hayatının ışığının benim yüzünden sönmesine de dayanamazdım. O yüzden kendi hislerimi bir kenara bırakıp ona inanmayı seçmiştim.
''Sebebi sen değilsin, benim.'' dedi net bir sesle. Sonra beklentiyle bana baktı. ''Ben ne düşündüğümü söyledim, sıra sende. Anlat hissettiklerini, kimseye içini rahatça dökemediğini biliyorum. Anlat ki hafiflesin yükün, anlat ki taşıyabilesin.''
Ne diyeceğimi, kendimi nasıl açıklayacağımı bilemedim. Ayakta duruyor olmamız nedeniyle ilerdeki bahçe salıncağını işaret etti. ''Gel oturalım, daha fazla ayakta yorulmayalım. Sonra sen konuş, ben dinleyeceğim.''
Başımı salladım. Yavaş adımlarla salıncağa yürüdük, yan yana oturduk. Birkaç saniye sonra, ''Hadi...'' diyerek konuşmam için beni cesaretlendirmeye çalıştı.
''Onu zamanında çok sevdiğimi biliyorsun. Kendimi bildim ve onu sevdim, sonra da sevildiğimi sandım. Çok kırıldım, üzerinden çok zaman geçti. Bir gün karşılaştığımızda ne olur diye hiç düşünmemiştim. Hislerimden arınmıştım. Onun yokluğuna ve beni sevmediğine kendimi alıştırmıştım. Belki de sadece alıştığımı sanarak kendi yoluma baktım. Sonra, hiç beklemediğim bir anda karşıma çıktı. Kendime ezberlettiğim tüm cümleler aklımdan uçup gitti, geriye sadece anılar kaldı. Yıllardır acımayan kalbim tekrar acımaya başladı. Çok direndim, direnmek istedim ama olmuyor. Kalbim onu sevmeyi hatırladı bir kere. Kaçamıyorum artık onun tek bir bakışının etkisinden, tek bir sözünü defalarca düşünmekten. Hayatımda sen varsın, ben bu düşüncelerle sana ihanet ediyormuş gibi hissediyorum ve kendimden nefret ediyorum. Seni de ne kadar istesem de arkadaştan öteye sevemedim, olmuyor. Bitsin mi, Barış?'' Yeri geldi duraksayarak, yeri geldi sesim kısılarak söylediğim her şeyi sonuna kadar dinledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLDEN YANAN ATEŞ
General FictionAyakta durmakta bile zorlanıyordu ama ağır adımlarla bana doğru yaklaştı. Tam karşımda durduğunda, odadan içeriye sızan ay ışığı sayesinde gözlerini net bir şekilde görebiliyordum sadece. Beklemediğim bir şekilde bana sarıldı, yüzünü boynuma doğru g...