Herkese iyi akşamlar...
Geçmişin sırrının çözüldüğü o bölüme geldik. Olaylar bölüm içinde birbirleri ile bağlantılı bir şekilde birbirlerini tamamlayarak açığa çıkacak.
Rekor uzunlukta bir bölümle geldim. 2.part ile beraber 20. bölüm yaklaşık 18 bin kelime oldu. Sıralamalarda üst sıralara çıkmak için etkileşim çok önemli. O yüzden oy ve yorumlarınızı bekliyor olacağım.
Bu bölüm benim için çok özel, çok önemli... Rica ediyorum, hikayeyi okuyup da bu bölüme yorum yapmayan kimse kalmasın. Bu bölüme gelecek yorumları hep heyecanla bekledim. Herkese açık yorum bırakmak istemeyen olursa da en azından özelden bölüm hakkındaki düşünceleriyle ilgili bir şeyler yazarsa sevinirim. İlk defa bir bölüm için bu kadar heyecanlıyım. Lütfen, yorumlarınızla heyecanıma ortak olun : )
Oy vermeyi de unutmayalım. Keyifli okumalar...❤
🍃 2. Kısım 🍃
''Eski patronunuz Erkan Yıldırım'ı öldürüp cesedini kayalıklardan denize atmak ve sırf bu cinayete tanık olduğu için Dilara Çakır'ı öldürmek suçlarından tutuklusunuz.''
Gözlerim duyduğum şeyin şokuyla sonuna kadar açıldı. Elimi ağzıma doğru kapatıp Defne'ye baktım, o da aynı ifadeyle bana bakıyordu. Gözlerim dolarken Melih'e doğru baktım. Hüznün baskın olduğu bir yüz ifadesiyle bana bakıyordu. Dilara'nın mezarındaki o ağlayışının arkasında bilmediğimiz acı bir gerçek olduğunu tahmin ediyordum ama bu kadarı... Bu kadarı aklımdan geçmemişti.
Peki sen bu adamı nereden tanıyorsun Melih, sen bu gerçekleri nasıl öğrendin?
Komutanın ağzından dökülen cümlelerden sonra kalabalık içinden uğultular yükselmeye başladı. Bazıları kendi aralarında bir şeyler konuşuyordu, bazıları ise şok içinde birbirlerine bakıyordu. Kısa süre sonra, tüm bu karmaşık sesleri bastıran ve bütün gözleri o noktaya çeviren bir çığlık duyuldu.
Dilara'nın annesi, acı dolu bir feryadın ardından gözyaşları içinde ağlamaya başladı. ''Kızım, yavrum... Sen bu yüzden mi canından oldun?'' gibi cümleler söyleyerek ağlamaya devam etti. Dilara'nın kardeşi Didem, gözyaşları içinde yanındaki birkaç insanla beraber annesini sakinleştirmeye çalışırken babası hiç kımıldamıyor ve hiçbir şey söylemiyordu. Donmuş gibiydi, sanki mimikleri yüzünden çekilmişti. Kızına zamanında sahip çıkmamanın, onu yapayalnız bırakmanın acısını yaşıyor olmalıydı. En azından o kadarcık vicdanı ve babalık duygusu olmalıydı. Sonunda sessizliğini bozup, ''Dilara, uyuşturucu çetesine bulaştığı için kim vurduya gitmedi mi? Bu adam, uyuşturucu ticareti mi yapıyor?'' diye sordu.
Komutan, Dilara'nın babasına kınayan bakışlar attı. ''Kızınızın ölümünün uyuşturucuyla filan bir alakası yok.'' dedi net bir sesle. ''Ayrıca kızınız çete üyesi filan da değilmiş, sadece yanlış zamanlarda hep yanlış yerlerde olduğu için bu kızın başına gelmeyen kalmamış. Bu adam...'' derken gözleriyle Serhat denen adamı işaret etti. ''Yanında koruma olarak çalıştığı patronuyla tartışınca işten kovulmuş. Eski patronunun buralarda yüz dönüm kadar bir arazisi varmış. O arazinin satışından bayağı yüklü bir miktar para alacağını bildiği için adamı takip etmiş. Adam parayı aldıktan sonra bir şekilde o kayalıklara getirmiş. Adamı öldürdükten sonra da arkasında iz bırakmamak için cesedini kayalıklardan atmış. Adamın parasını gasp ederek yurt dışına kaçmış ve yıllarca o paraların sefasını sürmüş.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLDEN YANAN ATEŞ
Ficção GeralAyakta durmakta bile zorlanıyordu ama ağır adımlarla bana doğru yaklaştı. Tam karşımda durduğunda, odadan içeriye sızan ay ışığı sayesinde gözlerini net bir şekilde görebiliyordum sadece. Beklemediğim bir şekilde bana sarıldı, yüzünü boynuma doğru g...