İyi akşamlar... Alıntı paylaşmayalı uzun zaman olmuştu. Bölümü yazıyorum ama çok fazla sahne var, yarısını yazdım diyebilirim. Arayı açmayalım istedim. Benim için yazması zor iki sahne var, onları halledebilirsem nasipse yakın zamanda bölüm de gelecek.
🍃 Alıntı🍃
Normal zamanda hiç yapmayacağım bir şeyi yapıp bir meyhaneye gittim. İçeri adımımı attığım an, hepsi belli bir yaşın üzerinde olan adamlar dönüp bana baktı. Bu bakışları umursamadan geçip boş bir yere oturdum. Zaten onlar da gözlerime bakıp, gözlerimde taşıdığım acıyı görünce birkaç saniye sonra önlerine döndüler.
Belki hissettiğim acı kısa süreliğine de olsa geçer, birkaç saatliğine de olsa unuturum diye midem bulanana kadar içtim. Ama olmuyordu. Ne içki ne de başka bir şey... Hiçbiri bana geçici de olsa Neva'yı unutturamıyordu. Çünkü benden öteydi.
Virane bir haldeydim. Sırtımda taşıdığım vicdan azabından dolayı omuzlarım çöküktü, içim yıkık döküktü. Hayatımın sonuna kadar bu yükü taşıyacaktım. Altında ezilecektim belki ama yine de kurtulamayacaktım. Düştüğüm yerden kalkıp taşımaya devam edecektim. Çünkü Dilara bir daha asla geri gelmeyecekti.
Kabullenmesi ne kadar zor olsa da ölümün hiçbir şekilde geri dönüşü yoktu. Gözlerimin önünde toprağın altına koymuşlardı, üzerine toprak atmıştık. Annesinin feryatları, kız kardeşinin hıçkırarak ağlayışları kulaklarımdan bir türlü gitmiyordu.
Konuşmam gereken yerde susmam, hayatımdaki tüm ışıkları almıştı benden. Umut ışığım benden gitmişti.
Zamansız susuşlarım, ömürlük pişmanlık olarak bana iade edilmişti.
Boğuluyordum sanki. Üzerimdeki gömleğin yakalarını çekiştirdim, fakat bir işe yaramadı. Nefesim kesiliyordu. Başım dönüyordu. Kalbim ağrıyordu. Kalbim çok ağrıyordu...
Sonra bir şarkı çalmıştı. Şarkının sözleri benim dilimin dönüp de söyleyemedikleriydi. Şarkıyı dinlerken bir ağlıyordum, bir gülüyordum. Şarkıda da geçtiği gibi... Acıya gülüyordum.
Şarkı ilerledikçe ben daha da kötü oldum. Yan masadaki adam sigara uzattı. Bir adama bir elindeki sigaraya baktım ve bana uzatılan sigarayı aldım. Adam elinde tuttuğu çakmakla sigarayı yaktı. Daha birkaç gün önce olsa elimin tersiyle iteceğim sigarayı içmeye başladım. Zehir dediğim o dumanı ilk içime çekişimde afallatsa da umursamadım, yanan ciğerlerimdeki ateşi daha da harlayarak o zehri içmeye devam ettim.
Gözyaşlarım suyuyla beni boğup öldürene kadar ağlamak istiyordum. Yalnız kalmak istiyordum. Üzerimde hissettiğim bakışlara aldırmadan ağır adımlarla meyhaneden çıktım. Nereye gideceğimi bilmeden, arabaya bindim ve yavaş diyemeyeceğim bir şekilde arabayı sürmeye başladım.
Ağladığım için görüşüm bulanıktı. Saatten dolayı yol boş olsa da daha fazla böyle araba sürmeye devam edersem başka insanların da hayatını tehlikeye atabilirdim. Arabayı ani bir frenle durdurdum. Arabadan inip dalga seslerine doğru ilerledim. Uçurumun aşağısında yakamozla parlayan denizi gördüğümde durdum.
Aşağısı uçurumdu ama bu beni hiç korkutmadı, hatta o karanlığa kendimi bırakmak istedim.
Yorumlarınızı buraya yazabilirsiniz...
Yeni bölümde görüşmek üzere...❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLDEN YANAN ATEŞ
General FictionAyakta durmakta bile zorlanıyordu ama ağır adımlarla bana doğru yaklaştı. Tam karşımda durduğunda, odadan içeriye sızan ay ışığı sayesinde gözlerini net bir şekilde görebiliyordum sadece. Beklemediğim bir şekilde bana sarıldı, yüzünü boynuma doğru g...