Herkese iyi akşamlar...
Medya, benim için Melih ve Neva...❤ Karşıdan bakan herkes, onların sadece yan yana durduğunu sanıyor ama onlar aslında hep el eleler...❣
📢 Her hissin olduğu dolu dolu bir bölüm oldu. Bol bol yorum bekliyorum. Yorum yapmayan kalmasın, şurada biz bizeyiz.🤗
Lütfen, oy vermeyi unutmayın.
Umarım bölümü beğenirsiniz. Keyifli okumalar...💖
Dört Gün Sonra...
Halam ve Melda teyzenin konuşmasına şahit olmamızın üzerinden dört gün geçmişti. Bu süreçte halamı daha iyi anlamıştım. Buraya yazın gelmek istememesi, yıllarca hayatında kimseyi istememesi, kimseye güvenmemesi, kendi kabuğuna çekilmesi... Bunların hiçbiri sebepsiz değilmiş. Ama halam artık mutlu olduğunu, geçmişi unuttuğunu belirtmiş ve ona karşı bakışlarımda hiçbir şekilde üzüntülü bir ifade olmamasını istediğini söylemişti. Anlamıştım ki halamın da dediği gibi Ekrem eniştem, ona hoş gelmişti. Onunla telefonda konuştuğunda bile çok mutlu oluyor, yüzünde güller açıyordu. Eniştem ile ben de telefonla konuşmuştum, iyi bir insan olduğunu telefondan bile hissetmiştim. İzmir'de psikoloji profesörü olduğunu ve akademisyenlik yaptığını söylemişti. Haftaya o da burada olacaktı.
Ayrıca Melda teyzenin tuhaf hallerinin, geçmişteki sözlerinin gizemini de çözmüştüm. Bencil olduğu kadar aynı zamanda usta bir yalancıymış. Herkesi İhsan amca ile arasında büyük bir aşk olduğuna öyle çok inandırmıştı ki... Bizdeki akşam yemeğinde konusu açılmıştı ve utanmadan sıkılmadan, pişkin pişkin halamın onların aşkına vesile olduğunu söylemişti. O sırada Melih'in alaylı gülüşünün sebebini de böylece anlamış olmuştum.
Geçmişte Melih ile beni, hiç öğrenmemesi gereken kişi öğrenmişti. Bizim bir arada olmamızı istemediğine dair tek bilgim, Dilara ve Melih arasında arkadaşlıktan çok daha fazlası olduğuna dair imalı sözleriydi. Ama içimden bir ses, sadece bu kadarla kalmadığını söylüyordu. Ve bu ses beni fazlasıyla rahatsız ediyordu. Çünkü her ne olursa olsun o, Melih'in annesiydi ve her koşulda arada kalan Melih olacaktı.
Aklım çok karışıktı. Düşündüğüm, ihtimal verdiğim şeyler vardı. Ama Melih bana karşı, halamdan dolayı o kadar mahcuptu ki böyle konuları hiç açmak istememiştim. Sadece onu sevdiğimi hissetmesini istemiştim. Eksik bir çocukluk geçirmişti. Vicdan azabıyla yaşayan bir baba ve bencil bir annenin ihmal edilen çocuğuydu. Bana çocukluğuyla ilgili daha önce hiç anlatmadığı birkaç anıdan bahsetmişti fakat gözlerinde çok daha fazlası vardı. Yaralıydı, hem de çok yaralıydı. Bir de buradan gidişi vardı. Orada nasıl bir mecburiyeti vardı, kim bilir? Biraz daha sabretmeliydim. Onu zor durumda bırakmak istemediğim için şimdilik susuyordum.
Bu dört gün içinde, yüz yüze çok görüşememiştik. Halam muhteşem yazlarına hasret kaldığı memleketinde gezmek istemişti, ben de ona eşlik etmiştim. Melih de Selin'in gözü sürekli üzerinde olduğu ve ailesi de gelmek üzere olduğu için daha dikkatliydi. Ara sıra bahçede karşılaşıyorduk ve sadece onu görmek bile bana o kadar iyi geliyordu ki... Bir gülüşü bana yetiyordu. Tabii bir de her gece uyumadan önce, görüntülü konuşmalarımız vardı. Gizli saklı bir şekilde aşkımızı yaşamaya çalışıyorduk.
Dün akşam da Selin'in ailesi gelmişti. Henüz onları görmemiştim. Ama bu akşam görecektim. Çünkü Nadide teyze tarafından, bu akşam için ailece yemeğe davet edilmiştik. Bir yanım Melih'i göreceğim için çok heyecanlıyken, bir yanım ise şu amca yüzünden fazlasıyla gergindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLDEN YANAN ATEŞ
Fiction généraleAyakta durmakta bile zorlanıyordu ama ağır adımlarla bana doğru yaklaştı. Tam karşımda durduğunda, odadan içeriye sızan ay ışığı sayesinde gözlerini net bir şekilde görebiliyordum sadece. Beklemediğim bir şekilde bana sarıldı, yüzünü boynuma doğru g...