Hoş geldiniz! Umarım severek okuyacağınız, bittiğinde de iyi ki okumuşum diyeceğiniz bir hikâye olur. Bölümleri okurken oy ve yorumlarınızı, özellikle de benim için çok kıymetli olan yorumlarınızı eksik etmezseniz beni çok mutlu edersiniz.
Yazdığım ilk hikâye, ilk heyecan... Bu yüzden özellikle de ilk bölümlerde yazım anlamında bazı acemilikler olabilir, hoş görün lütfen :)
Hikâyenin ana teması her ne kadar aşk olsa da belirlediğim başka temalar da var. Değinmek istediğim başka şeyler de var, bölümler ilerledikçe bahsettiğim şeylerin ne olduğunu fark edeceksiniz. Salt aşk hikâyesi olmayacağına inanıyorum, umarım bunu başarabilirim.
Bir de şöyle küçük bir dipnot bırakayım. Bazen her şey göründüğü gibi değildir.
✨ Murat Göğebakan-Kalbim Yaralı
Keyifli okumalar... ❤
Yine memleket yolları, yine bir araba yolculuğu... Bu asfaltlı yollar kaç hissime kol kanat germişti, kaç duyguyu benimle beraber yaşamıştı? Bir zamanlar bu yollardan geçerken yol kenarındaki tabelalara bakarak kilometreleri sayardım. Şimdi ise bu yolculuk esnasında hissettiğim belirgin bir duygu yok. Yıllar önce hissettiğim heyecan, bir siyah-beyaz fotoğraf kadar eski sanki. Öyle uzak, çok uzak... Sonra hissizlik... Belki alışmışlık... Alıştığı zaman mı hissizleşiyordu insan?
Annemle benim aramda oturan yengemin, ağabeyimin eşi, kıpırdanmasıyla ona doğru döndüm. Bir eli belirgin göbeğinin üzerindeydi. ''Yenge, iyi misin?'' diye sordum.
Bana doğru baktı ve gülümsedi. ''İyiyim canım, bir sorun yok. Her zamanki tekmeler işte.'' dedi karnını şefkatle okşarken.
''Anne karnında böyle yaramazsa benim torunum, demek ki doğduğu zaman bizi çok uğraştıracak. Ama babaannesi sabırsızlıkla bekliyor onu, bir doğsun da önce. Torun heyecanı da bir başka oluyor, değil mi Ferit?'' Annemin sesindeki ilk torun heyecanı babama ulaştığında o da neşeyle gülümsedi.
''Öyleymiş gerçekten. Oğlumuz büyümüş de onun çocuğu oluyor. Zaman su misali.'' diyen babam şoför koltuğundaki ağabeyimin omzuna dokundu.
Ağabeyimden dudaklarından şen bir kahkaha döküldü. ''Sıra artık Neva'ya geldi. Bakarsınız yakında evlenir, bir iki seneye de Neva verir torunu kucağınıza.'' diyen ağabeyimin gülmeye başlamasıyla ilk başta ne diyeceğimi bilemedim. Benimle uğraşmasa olmuyordu sanki?
''Ha ha ha'' diye sahte bir şekilde gülünce ağabeyim dikiz aynasından bana baktı.
''Niye kızıyorsun ki Neva'm? Dünyanın düzeni bu.'' dedi az önceki neşesinin aksine ciddi bir ses tonuyla.
Ağabeyimin bu sözleriyle annemden onu onaylar mırıltılar yükselince o konuşmadan ben bu konuyu kapatmak istedim. ''Ben daha düşünmüyorum öyle evlilik filan. Gerçekleştirmem gereken başka önceliklerim var.''
''Başka önceliklerin?'' dedi sorarcasına annem.
''Yani evlenmeden önce yapmak istediğim şeyler var. Ayrıca böyle bir sorumluluğa da hazır değilim. Evlilik bana şu anda çok uzak.'' dedim annemin daha fazla bir şey söylememesini umarak.
''Neva.'' diye bana seslenen ağabeyimin sesiyle dikiz aynasından ona baktım. Onun da dikiz aynasındaki gözleri benim üzerimdeydi. ''Sana bir şey söyleyeyim mi? Demetle tanışana kadar bana da evlilik çok uzak geliyordu.'' Ağabeyimin gözleri dikiz aynasından bu sefer yengemi buldu ve ona bakarak sözlerine devam etti. ''Sonra biri giriyor hayatına, öyle bir anda. Ondan sonra bütün düşüncelerin sıfırlanıyor. Yapmam dediğini yapıyorsun. Uzak dediğin yakın oluyor. Farkında olmadan başka birine dönüşüyorsun. Her hayalin hep onunla oluyor.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLDEN YANAN ATEŞ
Ficción GeneralAyakta durmakta bile zorlanıyordu ama ağır adımlarla bana doğru yaklaştı. Tam karşımda durduğunda, odadan içeriye sızan ay ışığı sayesinde gözlerini net bir şekilde görebiliyordum sadece. Beklemediğim bir şekilde bana sarıldı, yüzünü boynuma doğru g...