Bölüm 6: Davetsiz Misafir

1.3K 172 162
                                    


Herkese iyi akşamlar... 

Satır arası yorumlarınızı bekliyor olacağım, onları okumayı çok seviyorum :) 

Ayrıca, hikayeyi severek okuyan herkesten çevresine önermesini rica ediyorum. Umarım bölümü beğenirsiniz, keyifli okumalar :)



Bir hafta sonra...

Melihle yaptığımız o konuşmanın üzerinden bir hafta geçmişti. Bu bir hafta boyunca, ne yan yana gelmiştik ne de onu görmüştüm. Defnelere de hiç gitmemiştim, o ara sıra bize uğramıştı. Zamanımı daha çok ailemle geçirmiştim, en çok da dedemle.

Dedemin dizlerine yatıp, her zamanki gibi babaannemle onun güzel sevdasını dinlemiştim. O, bıkmadan usanmadan yine anlatmıştı. Anlatmasını ondan her istediğimde; dili, 'Yine mi aynı şeyleri anlatmamı istiyorsun?' diye sahte bir sitem ederdi ama gönlü, 'Her anlattırdığında, onu sevmenin güzelliğini yeniden yaşıyorum. Sen yeter ki anlat de ben hep anlatırım.' derdi. Bunu açıkça söylemezdi ama ben bilirdim, hissederdim. Yüzündeki o gülümsemenin anlattıkları, bin cümle söylemesine bedeldi.

Hayat kısa bir yolculuktu ve bir kum saati gibi işliyordu. Bazılarının kum saati büyüktü, bazılarınınki ise küçüktü. Bazen veda ettiğimiz insanların arkasından 'Yaşayacağı kadar yaşadı.' diyorduk, bazen ise 'Çok zamansız, erken gitti.' diyorduk. Ama arkasında onu seven insanlar olduğu sürece her veda, her ölüm geride kalanlar için zamansızdı. Babaannemle geçirdiğim anlar için bu bilinçten yoksundum. Onun ölümünden sonra; dedemle vakit geçirmeye, onun gönlünü hoş tutmaya, hayır duasını almaya özen göstermiştim. Sonra, keşke demenin bir faydası olmuyordu. Zaman, ileri doğru hızla akan bir nehre benziyordu ve geri akmayacak kadar kararlıydı ayrıca bir o kadar acelesi vardı.

Şu günlerde, kalan vakitlerimi de yanımda getirdiğim kitapları okuyarak değerlendirmiştim. Bu sakin günler, bir hafta önce yaşamış olduğum kafa karışıklığına iyi gelmişti.

İki gün önce bahçede oyalanırken, Melih'in annesi Melda teyze ve babası İhsan amcanın geldiğini görmüştüm. Onların da gelişi üzerine annem, bu akşam için onları ailecek yemeğe davet etmişti. Onlarla ziyafeti aratmayan yemek sofralarına alışkındım. Bu, bizler için her sene neredeyse gelenek haline gelmiş bir alışkanlıktı. Karşılıklı yemek davetleri, mükemmel sofralar, şen kahkahalar, geç saatlere kadar süren muhabbetler...

Bu yemeğin diğerlerinden farkı, sekiz yıl aradan sonra onun da aramızda olacak olmasıydı. Bu nedenle kendimi son derece gergin hissetmekten alıkoyamıyordum.

Şimdi ise bahçede bir meyve ağacının gövdesine sırtımı yaslamış elimdeki kitabı okuyordum. Esen hafif rüzgarın dokunuşları tenimde can bulurken ben, okuduğum kitaptaki karakterin dünyasına ortak olmaya çalışıyordum. İçimdeki huzursuzluk, okuduğum kitaptaki kahramanın anlattıklarını hissetmeme bile engel oluyordu.

Daha fazla okumaya devam edemeyeceğimi anlayınca, kitabın kapağını kapatıp dizlerimin üzerine koydum. O sırada yanıma doğru gelen Defne'yi fark ettim. Gülümsemesine gülümseme ile karşılık verdim.

''Selam.'' diyerek eğildi ve o da benim gibi bağdaş kurarak yere oturdu. ''Selam.'' dedim.

''Ne yapıyorsun?''

''Kitap okuyordum.'' Gözüm istemsizce yanına bıraktığı poşete takıldı. ''Bir yerden mi geliyorsun?'' diye sordum yanına koyduğu poşete bakarak.

KÜLDEN YANAN ATEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin