Hepinize güzel ve etkileyici okumalar dilerim.
🍷
Adımlarını yavaşlatmış olman, zamanı yavaşlatmaz. Senin yavaşlıyor olman, başkasının da yavaşladığı anlamına gelmez. Sen bilinçsiz bir yavaşlık gösterirsen, kaybedersin. Senden hızlı olmalarına izin verdiğin ilk an, tepetaklak olursun. Bu yüzden adımlarını sık ve hızlı tut, nefes aldığından emin olduğun sürece...
Sık ve hızlı adımlar ile hastane bahçesinde adımlıyordum. Olduğum yerde kaldığım sürece ne kadar hızlı veya yavaş olduğumun bir önemi yoktu. Hareket edebilmeliydim, bir denizin ortasında gereksizce çırpınıp durmamalıydım. Şimdi bir denizdeydim ve ortasında boşboş çırpınıyordum. Aslında, çırpınmıyordum! Tadını çıkarıyordum. Dinlenmemin zamanı gelmişti, bilinçli bir yavaşlığın tam zamanıydı.
Gülümseyerek, yanımdan geçen ruh hastasına baktığımda, elinden tuttuğu hayali arkadaşına beni işaret ederek, el salladı. Daha çok gülüp, dizlerimi biraz kırarak yanındaki boşluğa eğilip, el salladım.
Ortama ayak uydurmak, sizi onlardan biri sanmalarına neden olurdu. Şimdi yaptığım tam bir ruh hastası tavrıydı fakat dışarıdayken yaptığım tamamen ortama adapte olmak içindi. Kendi yaşam alanımı bulmuş sayılmazdım, bu yüzden başkalarının alanına adapte oluyordum. Ama kanunlarını ben belirlerdim...Onlar bunu bilmesede. Başkalarının hakkınızda karar vermesine izin veriyorsanız, ölmek daha iyi bir seçenektir.
(Araya giriyorum, metafor kullandığım zaman ne demek istediğimi az ya da çok anlıyor musunuz? Başından beri belli kesimler böyle çünkü ve öncekileri de anlamadıysanız, kitap saçma gelecek size. Ben yazar olduğum için, sizin tam olarak ne anladığınızı kestiremiyorum haliyle, sadece önceki bölümlere biraz baktım ve zor paragraflar gördüm. Ne demek istediğimi bende sonradan anladım buralarda. Düşünce anlatımları ağır bir kitap olduğu için, anlaması zor.)
Kadının yüzünde daha büyük bir gülümseme oluştu. Yerinde zıplayıp, sekerek ilerlemeye başladığında, dik duruşuma geri dönüp, yüzümdeki aptal gülümsemeyi bozdum. Yeterince eğlendirmiştim kendimi. İki gündür burada kalarak da dinlenmiştim, artık yorulmanın ve daha fazla yormanın zamanı gelmişti.
"Alex!"
Biraz ileriden, bahçenin birkaç ağaç barındırdığı kısmından gelen doktorumun sesi ile başımı oraya çevirdim. Gözgöze geldiğimizde eliyle 'gel' işareti yaptı. Gözlerimi bedeninde gezdirerek yanına adımladım. Önümdeki taşın üzerinden atlayıp, yanına gittiğimde gülümseyerek baktı yüzüme. Bana olan hayranlığını hiç saklamamıştı ki. Tıpkı korkusunu saklayamadığı gibi.
"Söyle doktor-um."
O bana hayrandı bende onun hoşuna gitmeye hayrandım. Sırf biri sizi öyle bir anda sevdi diye, sanki hep öyleymişsiniz gibi davranmak gibi. Derin bir nefes aldı, biraz bekledi.
Başaramamıştı. Tıpkı iki gündür beni boş boş belirttiği gibi.
"Bulamadım."
En azından lafı uzatmaması gerektiğini, uzattığı zaman daha da sinirlendiğimi biliyordu. O söylemeden anladığım için sinirim hazır bir halde yükselmeye başladı. Gözlerimi kapatıp sinirle alt dudağımı dişleyerek bıraktım ve sabırla bir nefes alıp verdim. Gözlerimi tekrar açtığımda, benden biraz uzaklaşmış olduğunu fark ettim.
"Sana iki isim söyledim, birini istedim! Neden böyle yapıyorsun doktorum?.."
Sakin fakat patlamaya hazır sesim, aramızda dönüp durdu ve o kendini açıklamak adına dudaklarını araladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
C-ESARET+18 (2020)
ChickLit17.YAŞIMA HİTABEN, İnsanlara güvenini kaybetmiş, delirmemek için çabalayan, hayata tutunmaya çalışan genç kız adına... ... ⚠️Kimse kitap içinde ahlak bekçiliği yapmasın, senin tarzın değilse okumayabilirsin. ⚠️Okuyabilmen için felsefe ne demek bilme...