CESARET(+18)/ Geçmiş

6.8K 293 100
                                    

Hepinize güzel ve etkileyici okumalar dilerim..

ALT BAŞLIK: KAYBOLAN SEVGİ.

🍷

Her zaman adil bir savaşın içinde olmazdık. Bazen, hiç beklemediğimiz kişiler bize savaş açardı. Kendi ittifakımızın içindeki insanlar, bir anda yön değiştirebilirdi. Bunu yaşamak zordu. Benim için çok daha fazlaydı çünkü sırtımı dayadığım insan, annemdi ve o bir anda, değişmeye karar vermişti.

"Hey, mama!"

Evimizin merdivenlerini valizim yüzünden zorlukla inerken, ona seslendim. Hazırlanmak için geç kalan bendim güya ama kendisi neredeydi?

"Alexsandra! Are you ready?"

Merdivenler bittiğinde kapıya ilerledim ve sesinin nereden geldiğini çözemediğim anneme cevap verdim.

"Yes. Where are you, ı dont see..."

Olduğum yerden evin içine kısa bir bakış attım ama göremiyordum ki salonun kapısında bir anda bedeni gözüktü.

Tanrım! Bu kadın bedenini kullanmayı çok iyi biliyordu. Bembeyaz tenini açığa çıkaran siyah, ince askılı elbisesi ile adımlarını birbiri önüne atarak yanıma geldi. Önümde bir tur dönüp, bedenini sergiledi ve gülümseyerek konuştu.

"How Am I?"

Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp, kafamı olumsuz anlamda salladım. Gözlerim vücudunda hızla gezinirken konuştum.

"A terrifying beauty!"

Yüzünde kusursuz gülümsemesi oluşurken, haddinden fazla mutlu gözüküyordu. Onun mutluluğu beni de mutlu ediyordu, annemdi o benim. Tanrı'nın benden almadığı tek şeydi. Kusursuz kadın! Annem olmasa, aşık olabilirdim.

"Eee, Türkçe konuşmak lazım, okey!"

Söylediklerinin türkçe olduğunu biliyordum ama onun kadar tecrübeli değildim. Hatta tecrübenin yanından geçmiyordum çünkü annem dışında konuşan birini daha duymamıştım. Ama bu gece, fazlasıyla duyacağım bir dildi. Babalığım olacak adam yüzünden Türkiye'ye gidecektik. Zoruma gidiyordu, bunca yılımı verdiğim ülkemi, bir adam yüzünden terk etmek. Yine de annem mutlu olacaksa, boyun eğmekten başka çarem yoktu. Kariyerim için de güzel bir fırsat olacağını söylemişti. Adam yalancının teki çıkmazsa, sayılı şirket zincirlerinden birinin sahibiymiş ve staj şansım olabilirdi. Bu güzel fırsat, kaçırmaya gelmezdi. Kendimi de düşünmem gerekiyordu.

Anlamadığımı fark eden annem, aynı şeyi anlayacağım şekilde söylediğinde göz devirdim ve mırıldandım. Kızacağını biliyordum.

"He should speak English!"

Gözlerini büyüttüğünde, uyarmak için ağzını açmasına gerek kalmadan valizimi aldığım gibi dışarı çıktım ve bağırdım.

"Okey mama! Okey! Ben Türkçe konuşmak gerek, tamam."

Bekleyen taksiye ilerlediğimde, annemde peşimden geldi siniri yatışmış bir şekilde. İstediğini kabul edince çabuk sakinleşirdi. Ama kabul etmezsen, cinnet geçirirdi. Bu yüzden istediği olmalıydı, her zaman.

"Akıllı kız!"

Dediğini anlamadığım için göz devirdim ve taksi şoförüne valizimi verdim. Taksiye binip, yerime yerleştiğimde annemde peşimden bindi. Heyecanlı gözüküyordu, kıpır kıpırdı ve sürekli konuşma gereği duyuyordu.

Türkiye'ye gelene kadar da böyleydi. Heyecanı bir an duraksamamıştı. Yolda sürekli Türkçe çalışmış, dili öğrenmeye odaklanmıştı. Beni de zorluyordu ama birkaç kelime dışında aklımda bir şey yoktu. Kendimi yine savunmuştum, o adam ingilizce konuşmalı diye ama nafile. Sanki zorundaymışız gibi benden bekliyordu adım atmayı. Bir tane annem vardı ve inanın benim düşüncemi yok sayarak o adam için bir şeyler yapmama zorlaması aşırı zoruma gidiyordu.

C-ESARET+18 (2020)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin