Sandra ne kadar geç yatsada erkenden uyanmış ve hazırlanmaya başlamıştı lila renginde sırtı iki şerit iplerle dolu bir elbise giydi düz bir elbise geliyordu kolları lastikli olup bilek kısımlarını sıkıyordu kırmızı saçlarını güzel bir topuz yapıp tacını taktı işte hazırdı odasından çıkıp kahvaltı için masaya yöneldi Helen ablasıyla aynı anda masaya oturmuştu sandranın aksine Helen esneyip duruyor ve ayakta uyukluyordu Sandra gülümseyerek kahvaltısına başladı annesi kahvaltıda yoktu olmaması sandrayı alakadar etmiyordu kahvaltısından sonra çalışma odasına yöneldi babannesinin eski çalışma odası artık sandranındı piyonosu sandraya kalmıştı Sandra masasına yöneldi bu gün komutan general tomsenla konuşacaktı birde ajan olarak gönderdiği adam olan mikeallada konuşacaktı neticesinde güneyde elçileri olacaktı Sandra herşeyi not almaya başladığında iç işlerini de elden geçirmek için fikirlerini yazıyordu saat öğlene doğru gelirken kapısı çalındığında Sandra dikleşerek kapıya baktı ve gir komutunu vererek ayağa kalktı içeri general ve mikeal girdiğinde Sandra tebessüm ederek koltuklara yönlendirdi
Herkes oturduğunda Sandra söze girdi "tomsen bana askeri alanda açığımızın olup olmadığından bahset, bu ay ki asker masfarları biraz fazla oldu askerler buna alışmamalı" tomsen dikleşerek "hayır kraliçem açığımızı kapattık, askerleri de çok bonkörlük yapmıyoruz. ayaklanmalar olmasın diye çokta zorlamıyoruz, merak etmeyin" Sandra kafasını sallayıp devam etti "pekâlâ o halde askeri alanda herhangi bir şey olursa beni bilgilendirmeyi unutma ufacık şey bile olsa her şeyi bilmek istiyorum" tomsen söz alıp " silverya krallığından bir kaç mülteci belmond krallığına giriş yaptı kraliçem bu bilgi haricinde farklı bir durum yok" Sandra kaşlarını çattı silverya krallığından ilk defa mülteci gelmişti neden şimdi gelmişti ki Sandra generale bakıp "gözün üstlerinde olsun , silverya krallığının bir planı olabilir " tomsen "emredersiniz kraliçem" Sandra mikeale dönüp "güney kralı Jasperla ittifak imzaladık, maddelerden biri de sensin mikeal. Artık güney krallığında, benim adıma elçilik yapacaksın. Beni her zaman bilgilendirecek sin, düzenli mektuplaşacağız. Her şeyden haberim olmalı anladın mı?" "Anladım kraliçem siz merak etmeyin" Sandra gülümsedi "ve tomsen halkın arasındaki adamların nasıl gidiyor " tomsen düşünceli bir şekilde "hepsi oradaki yaşama ayak uydurmuşa benziyor asimile olmaya başlamışlar bilemiyorum kraliçem " Sandra kafasını salladı "onlarla iletişime geç ve mültecilere dikkat etmelerini söyle, her şekilde sana veya bana bilgi vermezler ise cezaları krallığa ihanet sayılacaktır " tomsen kafasını sallayıp "emredersiniz kraliçem" Sandra ittifak hakkında bir kaç bilgi daha verip onları işlerine geri yolladı. Kapının çalınmasıyla Sandra kapıya bakıp gir diye komut verdi içeri bir çalışan girip "kraliçem öğlen yemeğiniz hazır nerde yersiniz " Sandra annesini görmek istemediğinden çalışma odasında yemeğe karar verdi çalışana "burada yiyeceğim" dediğinde çalışan başını eğip "pekâlâ kraliçem hemen hazırlıyıp getiriyorum" diyerek odadan çıktı Sandra arkasına yaslanıp yemekten sonra limanlarında yapılan ticaretinden bilgi almak için sorumlu adamı çağıracaktı birde çarşıdaki ticaretten sorumlu olan adamı da gelmek zorundaydı bir müddet sonra kapı tekrar çalınmış ve içeri elinde yemek tepsisiyle çalışan girmişti sandranın önündeki büyük sehpaya koyup "başka arzunuz var mı kraliçem" Sandra menüye baktı "hayır teşekkür ederim" çalışan gülümseyerek izin istemiş ve odadan çıkmıştı Sandra yemeğini yerken jasperı düşünüyordu elçisi oraya gitmiş olmalıydı acaba onun elçisi ne zaman gelecekti Sandra yemeğini bitirdiğinde zile basıp masasına yöneldi içeri bir çalışan girip masayı toparlarken Sandra çalışana "bana Markı getir " diye emir verdi çalışan sandranın sesiyle afallasada "emredersiniz"diyerek odadan çıktı iki ticaretle uğraşan adamların gelmesi gerekiyordu mark on dakika sonra geldiğinde Sandra marka dönüp çağırması gereken isimleri söyledi ve bu adamlar çıkar çıkmaz baş senyörüde çağırmasını söyledi Sandra elindeki evraklara dönerek işine devam etti babası işleri epey aksatmışa benziyordu savaşta yaşayacağını düşünüp işleri geciştirmiş olmalıydı ama şu işe bak ki yaşamıyordu kapının çalınmasıyla Sandra gir demiş ve başı hala kağıda eğiliyken arkasındaki sesle dikleşip arkasında döndü "kraliçem bizi çağırttırmışsınız " Sandra adamalara bakıp "evet lütfen oturun " diyerek koltukları gösterdi adamlar oturduğunda Sandra elindeki evrakı alıp limanı yöneten adama bakarak "bu elimdekinin ne olduğunu biliyor musun" adam zorla yutkunup "hayır kraliçem nedir" Sandra kaşlarını çatıp "senin kendi çıkarların için bazı krallıklara düşük vergilerle ticaret yapmasını sağladığın belge anlaşılan sadece onunla da yetinmiyorsun yasa dışı şekilde insan ticareti mi ? Benim krallığında bunlara yer yoktur ASKER " adam Sandraya bakarak "lütfen kraliçem çok üzgünüm lütfen bana acıyın " içeri iki asker girip adamı kollarından tutup zorla dışarı sürüklerken Sandra "sana tanrı acısın" demişti askerler adamı zindana götürüp işini bitireceklerdi bunu herkes biliyordu karşısındaki çarşıdan sorumlu adam titrerken zorla "beni niçin çağırdığınız kraliçem " Sandra kafasını yana hafifçe eğip "kraliyetin hazinesinden para çalıyorsun, buda yetmezmiş gibi halkın üzerine baskı uygulayıp onlardan zorla yüksek vergi alıyorsun. Bunun yanına kalacağını mı düşündün" adam sandranın ayaklarına kapaklanırken "lütfen kraliçem lütfen affedin" Sandra "ASKERLER ÇEKİN ŞUNU AYAĞIMDAN, KİMSE BEN KRALİÇEYKEN HALKIMA EZİYET EDEMEZ" askerler içeri girip adamı dışarı sürüklerken adam ağlayarak yalvarmaya devam ediyordu kapı açılıp içeri baş senyör girdiğinde Sandra senyöre gülümseyerek "lütfen oturun" demiş ve oturmasını işaret etmişti adam yutkunarak sandranın karşısına geçtiğinde Sandra adama gözlerini büyültüp "evet senyör halkıma karşı parayla davalara baktığını öğrendim, bu krallığın mahkemesidir siz ne hakla para alıyorsunuz üstüne üstlük birde fazla para vereni haklı bulurken " adam zorla yutkunarak "hayır kraliçem biz öyle yapmayız " Sandra ayağa kalkarak "bana yalancı mı diyorsun sen" adam ayağa kalkarak "hayır kraliçem yanlış anladınız" Sandra "ASKERLER ALIN ŞUNU ŞURADAN " adam Sandraya dönüp "evet leydim biz yaptık özür dilerim bir daha yapmayacağım lütfen lütfen beni affedin" Sandra adamın dışarı çıkışını izledi anlaşılan babası hiç bir işe yaramamıştı isyanın çıkması çok normalmiş diye düşünürken içeri giren üç adama bakıp "hayırlı olsun Beyler , artık sizler onların yerine geçeceksiniz " Sandra onlara yaklaşarak "sakın onların yaptığını yapmaya kalkmayın, yoksa onlardan daha çok acı çekersiniz ANLAŞILDI MI " adamlar zorla yutkunup "evet kraliçem" dediklerinde Sandra gülümseyerek "yeni işleriniz hayırlı olsun, o halde" diyerek onlara baktı hepsi sandraya diz çökerek teşekkür etmiş sonrada odadan çıkmıştı hava kararırken bu işleri hallettiği için mutluydu masasına dönüp evrakları çekmecelerine koyarken kapı çaldığında Sandra kapıya yavaşça dönüp gir diye komut verdi kapı açılıp içeri mark girip "kraliçem Güney'in elçisi geldi " Sandra kaşlarını kaldırarak "içeri al" diyerek kapıya tam bir şekilde döndü. içeriye sarı dalgalı saçları ve Sandradan bir kaç cm uzun olan bir erkek giridğinde Sandra kaşlarını kaldırarak erkeğe baktı erkek Sandraya reverans yaparak "kraliçem" demişti Sandra marka dönüp gitmesini işaret etti mark izin isteyerek dışarı çıktığında sandra adama dönüp oturmasını işaret etti Sandra adamın tam karşısına oturup erkeğe bakarak konuşmasını bekledi erkek "adım James, kralım jasper krallığımızın temsili olarak beni elçi yolladı" Sandra gülümseyerek ayağa kalmış ve zile basarak jamese dönmüş ardından " sana bir oda lazım olacak " kapı çalınıp içeri çalışan girdiğinde "misafirimiz için oda hazırlayın " "emredersiniz kraliçem" James ayağa kalkarak "teşekkürler kraliçe Sandra" diyerek reverans yapmış ardından da izin isteyerek dışarı çıkmıştı. Sandra derin bir nefes alarak cama yöneldi bugün yoğun bir gün olmuştu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZLER
Historical FictionGüçlü bir krallığın ilk kızı olup piyon olmak zordu, özellikle sevilmeyen ve genelde yem olarak kullanılıp ilk yenilen piyon olmak. Hayatım bir satranç oyunu gibiydi. Bazen şah mat olurken, bazen şah mat yapıyordum. Ne kadar fazla zafer kazanırsam...