Sandra derin bir nefes alarak ilerlerken, yaptığı sıralamasına göre sıra Cerilliadaydı adamlarını yönlendirmişti bile. Sandranın adamı zindana gardiyan olarak girerek Cerillianın kaldığı yere gitti. Cerilliaya bakmadan önce odayı incelemeye başladı. Karanlık, küf kokan ve her yeri taş olan oda. Hem basık hem de soğuktu. Odanın bir köşesine pısmış Cerilliaya dönen gardiyan. Dikkat çekmek adına öhöm öhöm derken Cerillia korkarak kafasını kaldırıp adama baktı.
Adam gülerek "nasılsın hamam böceği, bakıyorum hakkettiğin gibi pısmışsın bir yere " Cerillia bozularak "ne diyorsun sen be!" diye cırlamaya kalksa da sesi sonlara doğru kısılmıştı. Adam daha çok kasılarak "sana bir mesaj getirdim" dediğinde. Cerillia heyecanla kalkıp "kraldan mı ?" diye sorarken. Adam dayanamayarak gülmeye başlamıştı. "Kral senin gibi bir böceği ne yapsın dışarda gerçek bir kraliçe varken" Cerillia daha da bozularak "kraliçe de kim? " Kinayeli sorduğu soruyla adam dikleşerek "kraliçemin kim olduğu seni ilgilendirmez, sadece sana iletmem gereken bir mesajı var o kadar" Cerillianın kafası karışmıştı. Adamın neden kraliçesinin adını söylemediğini anlamaya çalışıyordu. Anlaşılan saklanan birisiydi ama kim olabilirdi. Gardiyan şeklinde adamını zindana sokup bir mesaj iletmesini isteyen bir kraliçe mi? Bu kadar güçlü bir kraliçe mi vardı? Cerillia daha çok meraklanırken adamın mesajını iletmesini bekliyordu. Adam yandan küçük düşürücü gülümsemesiyle Cerilliaya bakıp "yarın seni küçük bir geziye çıkartacağım, orada kraliçemizi göreceksin. O izin verirse yaşayacaksın, vermezse burada ölüme terk edileceksin. Her gün bu küf kokusuyla zehirlenerek" Cerillia adama bakıp gülerek "yaşayacaksın derken?" adam Cerillianın kraliçesini küçümsediğini fark ettiği için sinirle demirliklere vurup "haddini bil BÖCEK o izin vermeseydi şuan ölü olurdun" Cerillia adamın ani hareketiyle geriye sıçrayıp, duvarla bütünleşerek, korkuyla adama bakıyordu. Gerçekten bu kraliçe bu kadar güçlü müydü ? Cerillia zorla kafasını sallayıp "pekala, özür dilerim " dediğinde adam geriye gidip "yarın seni almaya başka bir adam gelecek" diyerek arkasına dönüp ilerlemeye başladı. Cerillia derin bir nefes alırken yere oturdu. Ne olursa olsun yarın kraliçeden yaşama onayı alması gerekiyordu. Yoksa ölmese bile öldürülürdü bunu hissediyordu.
Adam kraliçesine haber yollayıp ortalıktan yok olurken arkasında iz bırakmamıştı. Tek iz vardı o da her an ölebilirmiş gibi duran had bilmez bir kadındı. Sandra gelen haberle yarın için neşelendi. Akşam yemeğinden sonra Jasper haber yollatıp Sandrayı odasına çağırdığında Sandra üzgün bir şekilde odasına gidip hazırlanmaya başladı. Tenine süreceği zehri daha kuvvetli yaparken belirli bölgelerine sürmeye başladı. Gerçekten Jasperdan nefret ediyordu.
Sandra kapıyı çalıp onay beklerken, içerden Jasperın gel komutuyla içeri girdi. Jasperın banyodan yeni çıktığını belli eden üstsüz vücudu ve ıslak saçları. Sandranın sertçe yutkunmasını sağladı. Kendine gelmeye çalışarak kafasını çevirdi. Jasperdan her ne kadar nefret etse de yakışıklı ve karizmatik oluşu Sandarayı her zaman etkilemişti. Jasper Sandraya doğru ilerlemeye başladığında Sandra fark edip, nefesini tutmak zorunda kaldı. Sandra geri geri gidip, kapıya yaslanırken. Jasper yüzüne yerleştirdiği pis sırıtışıyla Sandranın dibine girerek boynuna eğildiğinde Sandra kafasını hızla çevirdi. Jasper bundan hoşlanmamış olacaktı ki Sandranın boynunu sertçe düzeltip öpmeye başladığında, Sandra bacaklarının titrediğini hissediyordu. Jasperın arada bir ısırmasıyla inleyen Sandra farkında olmadan Jasperı daha çok tahrik ediyordu. Jasper bir anda Sandrayı kucaklayıp yatağa yatırdığında Sandra irkilerek Jaspera baktı. Jasper Sanranın yavaşça üstüne çıkıp kaldığı yerden devam ederken. Sandra farklı şeyler düşünmeye çalışıyordu.
Jasperın Sandrayla işi bittiğinde arkasına dönmüş uyurken, Sandra yavaşça yataktan kalkıp banyoya girdi. Her yerini köpürte köpürte yıkarken bu günlerin geçeceğini umut ediyordu. İlk Jasperla ilişkiye girdiğinde ki kesiği iyileşmiş ama arkasında iz bırakmıştı. Sandra için iyi olmuştu, geçtiği zorluğu simgeliyordu bir nevi. Yanıkları da geçmek üzereydi her gün doktorun verdiği kremleri sürüyordu. Yanıklarla cildini lekelemek istemiyordu çünkü. Bari bunlar iz kalmasın diyordu. Bu yüzden iyi bakmaya devam edecekti. Sandranın banyoda işi bittiği için odaya sessizce girip her zaman onun için bırakılan kıyafetleri giydi. Gecenin bir yarısıydı, bu yüzden Jasperı terk edemezdi. O da sessiz adımlarla odada bulunan koltuğa gidip uyumaya çalıştı. Yanından kalktığı Jasperın yanına bir daha gitmek istemiyordu.
Jasper daldığı rüyasından yüksek bir ses sayesinde uyanıp direk dikleşirken, etrafa bakındı. Sandranın koltukta uyuya kaldığını bu yüzden de yandaki sehpandan bir objeyi düşürdüğünü fark etti. Jasper yatakta oturur vaziyette Sandrayı izledikten sonra ayağa kalkıp bir örtüyle Sandrayı örttü. Elleriyle saçlarını okşamaya başladı. Güzel başlayan ilişkileri şimdi ne haldeydi. Jasper Sandraya zorla sahip olmuştu, hem fiziksel hem ruhsal olarak. Hala da olmaya devam ediyordu. Sandranın artık ondan hoşlanmadığının farkındaydı hatta nefret ediyordu ama Sandranın bu tutumu onun canını çok yakıyordu. Ona böyle yapmasının nedeni hep büyüklerinden böyle görmesiydi. Ölen annesi de böyle kraliçe olmuştu. Annesi kendisini doğurduktan sonra babasına tekrar aşık olmuştu. Jasper da Sandranın anne olduktan sonra ona tekrar aşık olacağını ümit ediyordu. Çünkü Jasper, Sandraya olan aşkından hiç vazgeçmemişti. Sandra da vazgeçsin istemiyordu. Jasper ani acıyan boğazıyla lavaboya gitti. Öksürmeye başladığında kan öksürdüğünü fark etti. Bu nasıl olurdu, afallayarak odaya girdi başı da dönmeye başlamıştı. Yatağa yığılırken gözleri karardı.
Sandra gün ışığıyla uyanırken, üstünde ki örtüyle şaşırmıştı. Jaspera baktığında hala uyuduğunu gördü, sessizce ayağa kalkıp Jaspera baktığında ağzının kenarında kan olduğunu fark etti. Zehrin bu kadar hızlı etki etmesiyle gülümsedi. Lavaboya hızla girip bir bezi ıslatırken, içeri tekrardan girip Jasperın ağzındaki kanı silmeye başladı. Jasper uyanmadan işini bitirip banyoya girerek lavaboyu yıkamaya başladı. Bezi de atarak işini bitirdiği kanaatine varıp içeri girdi. Kullandığı zehir sadece direk temas ettiği dakikalarda net tepki gösteriyordu, diğer türlü yavaş yavaş işliyordu. İçeri girdiğinde Jasperın uyandığını ve aynaya baktığını fark etti. Sandra merakla "bir sorun mu var lordum?" Diye sorduğunda. Jasper yüzüne ve boğazına bakıyordu. Hiç bir sorun yok gibi gözünküyordu kafası karışmıştı. Dün akşam hayal mi görmüştü yoksa? Yada rüya alemindeyken mi bunları yaşamıştı? Düşüncelerinin arasındayken Sandranın sesiyle kendine gelip. "hayır bir sorun yok" diye yanıt verdi. Kendini iyi hissediyordu. Hayal gördüğünü varsayarak odasından çıkıp, çalışma odasına ilerledi. Çok üstelemeye gerek olduğunu düşünmüyordu çünkü.
Sandra keyifle odadan çıkan Jasperın arkasından baktı. Zehrin bu kadar hızlı etkilemesi Sandrayı sevindirmişti. Sandra da odadan çıkıp Sabrinanın odasına neşeyle ilerlerken, direk odaya girdi. Sabrinayı giyinirken yakalayan Sandra gülümsedi. Aniden odaya giren biriyle korkan Sabrina ise istemsiz bir çığlık atmıştı. Karşısında leydisini görmesiyle kendini durdurup elleriyle ağzını kapatarak "özür dilerim leydim sizin olduğunuzu bilmiyordum" dediğinde. Sandra gülerek "sorun yok giyin sen, odaya aniden giren benim " diyerek Sabrinanın yatağına ilerleyip üstüne oturdu. Sandra oturduğu yataktan Sabrinayı süzmeye başladı. Çok güzel bir leydiy di gerçekten. Sarı saçları daha da uzamış gibi duruyordu, belinden aşağı sarkan saçları giyinmesine engel oluyor gibiydi. Sandra ayağa kalkıp Sabrinanın saçlarını tuttuğunda, Sabrina irkilse de leydisinin ne yapmak istediğini hemen anlayıp daha hızlı giyinmeye başladı. Sabrinanın giyinmesi bittiğinde Sandra gülümseyerek "saçlarını örmemi ister misin? " diye sordu. Sabrina utanarak "yok leydim zahmet olmasın" Sandra kafasını olumsuz anlamda sallayıp yatağa tekrar oturup "bana toka getir hemen" diyerek Sabrinayı beklemeye başladı. Sabrina tokayı getirdiğinde önüne oturmasını işaret edip saçlarını örmeye başladı. Sandra bitirdiği şaheserine bakıp gururla gülümseyerek ayağa kalktı. "hadi kahvaltıya gidelim" diyerek önden ilerlerlemeye başladığında. Sabrina leydisinin hemen peşine takılıp "teşekkür ederim leydim" dedi. Sandra kafasının olumlu anlamda sallayıp "önemli değil bozulunca gelirsin tekrar örerim" diyerek sağ tarafa dönüp ilk kapıdan içeri girdi. Yemek alanına gelmişti, diğer leydilerin oturduğunu görmesiyle Sabrinayı yönlendirip Mia'nın yanına oturttuğunda. Mia korkuyla irkilerek Sabrinaya baktı. Sabrina gülümseyerek "korkmana gerek yok, sana bir şey yapmayacağım" kulağına eğilerek "kraliçem istediği sürece, bu yüzden anlaşmayı bozmaya sakın kalkışma" Mia korkuyla kafasını sallayıp "bozmayacağım" dediğinde Sabrina gülerek kraliçesine bakıp olmuş bu kız bakışı atıyordu. Sandra gördüğü bakışla sinsi gülümsemesini yüzüne taktı. Kalın dudakları ince bir çizgi olup yukarı kıvrılmıştı. Gözlerinde ki tutku ise her açıdan görülecek cinstendi.
Bu bakış ve gülümseme planının tıkır tıkır işlemesinden aldığı haz dan kaynaklı bir gülümsemeydi. İşte Sandra tam olarak bu hazdan hoşlanıyordu. Uğruna ölebileceği bir hazdan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZLER
Historical FictionGüçlü bir krallığın ilk kızı olup piyon olmak zordu, özellikle sevilmeyen ve genelde yem olarak kullanılıp ilk yenilen piyon olmak. Hayatım bir satranç oyunu gibiydi. Bazen şah mat olurken, bazen şah mat yapıyordum. Ne kadar fazla zafer kazanırsam...