Sandra kahvaltıdan sonra Sabrinayı Mianın yanında bırakıp. Cerillia ile buluşmak için bahçeye çıktı. Bahçe de güllerin arkasında kalan eski mahzene doğru yürüyüp, kapıyı melodili bir şekilde tıklattı. O sırada etrafı izliyordu ve yalnızdı, bundan emin olduğu sırada kapı açıldığında sandra kapıdan girip, meşalelerle aydınlatılmış mahzene baktı. Adamı Sandranın önünde reverans yaptığında Sandra gülümseyerek "her şey hazır mı?" Diye sordu. Adam başını kaldırmadan "evet kraliçem her şey tam da arzu ettiğiniz gibi" Sandra neşeyle gülüp "o zaman geçelim" dediğinde. Adam dikleşerek meşalesini eline alıp önden ilerlemeye başladı. Bu gizli yeri Jasper bile bilmiyordu. Sandra o zaman nasıl biliyor derseniz? Sandranın adamı mahzende ki alkollerden sorumlu bir insandı. Jasperın babası özel içkilerini saklamak için inşaaettiği yeri sadece mahzen görevlisine söylemişti, bu da nesilden nesile gelmiş bir sırdı. Sandra dar ve dik merdivenlerden aşağı inerken yüzünde tehlikeli bir gülümseme vardı.
Cerillia zindan da taş kayanın üstünde uyuyakalmış bir halde yatarken. Zindan kapısının açılma sesiyle dikleşti. Gelen kişiyi görmek adına demirliklere yaklaştığında, başka bir adamla karşılaştı. Adam Cerilliayı görünce yüzünü ekşilterek "ne pis böcekmişsin sen. Seni böyle kraliçemin önüne çıkartmak istemezdim ama böcek her zaman böcektir" dediğinde. Cerillia üstüne baktı. Buraya atıldığı günkü, kıyafetleri vardı üstünde. Küf kokusu ile diğer bloklardan gelen idrar kokusu üstüne sinmişti. Kendisi bile buna tiksinirken adamın tiksinmesine de hak verdi. Adam Cerilliaya bakıp geri çekil diyerek uyardıktan sonra kapıyı açıp Cerillianın ağzını ve ellerini bağlarken sürüklemeye başladı. Cerillia adama karşı, ne kadar dirense de adamın cüssesi Cerillianın 2 katı kadardı. Adam onu bilmediği yerlerden geçirirken asla gün yüzüne çıkmadan aydınlık bir yere geldiklerinde, Cerillianın gözleri kamaştı. Gözlerini açıp kapatmak zorunda kalırken, anca netleşen görüntüyle etrafına bakınmaya başladı. Burası da neresiydi. Geniş ve yüksek tavanlı bir mahzene benziyordu ama mahzenden farkı ortada büyük bir sandalye olup hiç bir şişe olmamasıydı. Cerilliayı getiren adam dik bir şekilde dik merdivenin yanında hazır ola geçerken. Merdivenden gelen ayak sesleriyle Cerillia merdivenlere döndü merdivenden onu getiren adam kadar iri birisi indiğinde, Cerillia korkuyla sonra ki kişiye baktı. Diğer iri adam da hazır ola geçtiğinde merdivenden Sandra tüm ihtişamıyla indi.
Cerillia ipten dolayı ne kadar açabilirse ağzını o kadar açıp Sandraya bakarken. Sandra ise yüzünde ki soğuk ve keskin gülümsemesiyle Cerilliaya bakıyordu. Sandra merdivenden inmesine bir basamak kala durduğunda o iri yapılı adam Sandraya elini uzatarak tutmasını bekledi. Sandra Cerilliadan gözünü kırpmadan bakarken, adamın elini tutup sandalyesine ilerletmesine karşı çıkmadan ilerledi. Adam tekrar reverans yaparak eski pozisyonuna dönerken, Sandra keyifle sandalyesine oturdu.
Sandra elini sallayarak Cerillianın ağzının açılmasına izin verdiğinde, Cerilliayı getiren adam hemen harekete geçip ağzını açtı. Cerillia hala şokunu üstünden atamamış bir halde Sandraya bakarken. Sandra gülümsemesini genişletip konuşmaya başladı.
"Bu koku -nefes alarak- senden mi geliyor? " Diyip yüzünü buruşturduğunda. Cerillia lafa atlayacakken adamı söz alarak " evet kraliçem temizlemeye vaktim olmadı, sizin önünüze böyle getirmek istemezdim" Sandra kafasını sallayarak "sorun değil neticesinde pis bir böceği yuvasından çıkarttık, kokusunu tahmin etmeliydim." Cerillia dikleşerek "Sen kraliçe olamazsın" küçümseyerek dediği sözcüklerle Sandra alayla gülümseyip "peki nasıl biri olabilir bana söyler misin?" Cerilliaya doğru eğilerek söylediği sözcüklerle. Cerillia zorla yutkundu, çünkü Sandranın gözleri çok keskin ve soğuk bakıyordu. Sanki hemen şuracıkta onu öldürecekmiş gibi. Cerillia "nasıl olabilir? senin gibi aciz bir kız, nasıl olurda bir kraliçe gibi davanabilir." Sandra Cerilliaya alınmış gibi bakıp "ah üzgünüm, senin gibi kraliçeymiş gibi yapıp aslında böcek olmadığım için" Sandra arkasına yaslanarak Cerilliayla göz kontağını kesmeden "asıl konumuza dönelim mi böcek"
Cerillia afallamıştı, bu gerçekten nasıl olurdu? Sandra nasıl bu kadar güçlü olabilirdi. Buna hala anlam veremiyordu. Söz alarak "sen nasıl bu kadar güçlü olabilirsin" Sandra konusunun bi anlık sapılmasına sebep olacak soruyu duymasıyla Cerilliaya baktı ve kafasını hafif yana eğerek " zeka, dirayet, sadakat ve kendim olarak bu kadar güçlüyüm." Sandra Cerilliaya doğru tekrar eğilerek "asıl sana gelelim böcek, nasıl olurda bu kadar aciz olabilirsin. " Cerillia Sandranın aniden eğilmesiyle bir adım geriye doğru sendelediğinde, Sandra yüzüne Cerillianın daha da korkmasına sebep olacak o müthiş gülümsemesini taktı. Cerillia kekeleyerek "benden ne istiyorsun? " Sandra alınmış gibi yaparak "ahh hadi ama bu kadar hızlı olmamalıydı. Nerde senin o boş yere tehdit savurduğun zamanlar, hani herkese üstten bakışların" Cerillia Sandraya bakıp haklı olduğuna kanaat getirip dikleşerek Sandraya üstten baktığında. Sandra neşeli bir kahkaha patlatarak ayağa kalktı. "İşte aradığım şey bu, devam et bakalım" diyerek Cerillianın dibinde bittiğinde. Cerillia gerilememek için kendini çok zor tutuyordu, Sandra Cerillianın yüzünü sertçe tutup kendisine yaklaştırarak.
"Beni öldürmeye kalktığın günü hatırlıyor musun? " Cerillia korkmamaya çalışsa da şuan Sandradan deli gibi korkuyordu. Aurası bile değişmiş gibiydi. Sandranın etrafında o kadar güçlü bir aura vardı ki Cerillia bundan da deli gibi korkuyordu. Aurası bile güçlü olan bir insandan bahsediliyordu şuan. Sandra Cerillianın çenesinde ki elini daha da sıkarak "sana bir soru sordum" Sandranın tıslayarak kurduğu cümleyle, Cerillia kafasını zorla sallayarak evet demeye çalıştı. Sandra sanki bir çöpmüş gibi Cerilliayı yere fırlattığında "ah şuna bak, bende hatırlıyorum. O gün ölebilirdim dimi. Ama bak işte yaşıyorum. Senin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim ama, çünkü ben yarım iş bırakmam " Cerillia yere yapışmış halde Sandraya baktığında "beni öldürecek misin?" diye sordu. Sandra düşünürmüş gibi yapmaya başladığında, bundan hemen vazgeçip Cerilliaya dönerek "evet" dedi.
Cerillia sertçe yutkunarak "ama dünkü adam anlaşma yaparsak yaşayacağımı söylemişti" Sandra kafasını evet mahiyetinde sallayıp "aslında bende öyle düşünüyordum. Ama seni görünce bu fikirden direk vazgeçtim, bu yüzden en son ne diyeceksen de, işim gücüm var benim. " Cerillia ayağa kalkmaya çalışarak "ne istersen yaparım, yapma, öldürme beni " Sandra, Cerilliaya bakıp "zindanda yaşayan biri hiç bir işime yaramaz, üzgünüm Cerillia ama o gün beni öldürecektin" diyerek arkasına döndüğünde. Cerilliayı getiren adama doğru ilerleyerek, "mahzende işini temiz halledin, kimse bir şeyden şüphelenmesin anlaşıldı mı?" Adam kafasını sallayarak "anlaşıldı kraliçem" dediğinde. Sandra adama el işareti yapıp Cerilliayı gösterdiğinde, adam hemen harekete geçip, Cerilliayı sürüklemeye başladı. Cerillia deli gibi bağırıp ağlamaya başlarken, adam ağzını bağlayıp götürmüştü bile. Sandra gayet neşeli bir şekilde diğer adamına doğru dönüp "gidelim" dedi.
Sanra dik merdivenlerden çıkarken aklında kurduğu listesinde ki Cerillianın adının üstünü çizdi, şimdi ki planı Miayı kullanmaktı. Jasperdan daha erken kurtulmak istiyordu ve bunun için Miayı kullanma düşüncesi ona çok cazip geliyordu. Sandra geldiği ana mahzene bakıp adamına döndü. "Her şey temiz mi diye son kontrolleri yap " dediğinde adam reverans yaparak "emredersiniz kraliçem" dediğinde. Sandra eskisi gibi masum gülümsemesini yüzüne takıp dışarı çıktı ve çiçek bahçesinde mis gibi çiçek kokularıyla yürümeye başladı. Ne kadar huzurluydu şuan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZLER
Historische RomaneGüçlü bir krallığın ilk kızı olup piyon olmak zordu, özellikle sevilmeyen ve genelde yem olarak kullanılıp ilk yenilen piyon olmak. Hayatım bir satranç oyunu gibiydi. Bazen şah mat olurken, bazen şah mat yapıyordum. Ne kadar fazla zafer kazanırsam...