Sandra ayağa kalkıp, lorda baktı ve "Sizinle anlaşmak güzeldi Alexandre. Umarım emirlerimden çıkmazsın, sonucu krallığınız için hiç iyi olmaz." Lord ayağa kalkarak "Çıkmayız" dedi. Sandra gülümseyip izin isteyip, odadan çıktı. Sonrada çıkışa ilerleyip arabasının yanına geldi. Arabacısı sandrayı gördüğünde kapıyı açıp binmesine yardımcı oldu. Sandra çok keyifliydi her şeyi tam da istediği gibiydi .
Kral kendisini koltuğa attı. Bu kız o kadar tehlikeliydi ki karısının ilk adını bile bilip, ona karşı kullanmıştı. Oysaki oğlu bile bu adı bilmiyordu. Oğlu söz alıp "Baba Suzan kim annem mi??"
Kral derin bir nefes alıp, oğluna baktı. "Evet oğlum." Prens kaşlarını çattı "Bunu ben neden bilmiyorum " diye çıkışınca. Kral oğlundan gözlerini ayırmayarak konuştu, "Önemli bir şey değildi. Annen o adı kullanmıyor diye bilmiyorsun. Bizde o adını unutmuşuz neredeyse," prens tereddüt etse de başka bir soru yöneltti. "Peki lord Henry meselesi ne?" dediğinde kral bakışlarını çekti, bu mesele onun için bile çok karışıktı. hem de çok..
Derin bir nefes alıp, söze girdi. Gözleri dalmış bir şekilde "Deden kralken, Belmond krallığında o zamanlar kraliçe Ofelia vardı. Deden oraya ajan gönderdi. O ajan da lord Henrydi. Deden lord Henryi çok sever ve saygı duyardı. Güvendiği nadir adamlardandı. Bizimle düzenli mektuplaşırdı. Sonra birden mektup atmayı kesti. Deden fırsat bulamamıştır dedi ama bir ay geçti. Deden yıkıldı. Lord Henry ihanet etti diye düşünmeye başladı. Yada öldürülmüştü. Onun üstünden iki ay daha geçti. Sonra deden çok hastalandı ve öldü. Bu gün leydi Sandra o mektubu getirmeseydi. Hala haberimiz olamayacaktı. Tabi gerçekse ama sahte olduğunu düşünmüyorum. Kraliçe Ofelia tahttayken, Sandra daha on yaşındaydı. Onun hakkında çok söylenti vardı ama bu kadar zeki olacağı aklıma gelmezdi. Kraliçe Ofelia çok iyi iş çıkarmış." Prens ayaklanıp babasının karşısına oturdu, "O mektuptaki küçük kız Sandra olabilir mi diyorsun baba?" kral oğluna baktı "Olasılıklarla işim yok. o kız kesinlikle Sandra yoksa nasıl bu kadar bu konu hakkında bilgi sahibi olabilir." Prens nefesini tuttu. Bu kız gerçekten çok büyüleyiciydi. Sandra onun olmalıydı. Tahta çıktığında onun yanında olursa, çok güçlü olabilirlerdi. Prens kararlı bir şekilde gülümsedi. Evet Sandra kesinlikle onun olmalıydı.
Sandra arabası durunca, kapısının açılmasını bekledi. Ardından kapısı açılınca ağır bir şekilde arabadan indi ve onu karşılamak için orada olmayan ailesine karşı güldü. Ne zaman olmuşlardı ki şimdi olacaklardı. Derin bir nefes alıp ilerlemeye başladı. Saraya girdiğinde, yemek alanında kahkaha sesleri yükseliyordu. Sandra durdu kalbi sıkışır gibi olmuştu.
Bağırmak, çağırmak istiyordu. Onun yanında ailesi tebessüm bile etmiyorken, o yokken kahkaha atıyorlardı. Sandra ellerini yumruk yaptı, hayır dedi içinden. Hayır şimdi değil, az kaldı. Sonrada dikleşip neşeli bir şekilde içeri girdi. Bazen kendisi bile kendine inanamıyordu, bu durumlarda çok profesyonel davranıyordu. Annesiyle babası Sandrayı görünce şok olurken, kardeşi ayağa kalkıp Sandraya sarıldı. Babası lokmasını zorla yuttu, nasıl olurda kızı hala yaşıyor olabilirdi. Sandra kardeşine baktı ve "bana servis açmaları için hizmetlilere söyler misin?" dedi. Kardeşi hemen kabul edip içeri koştu. Sandra ailesine döndü ve konuşmaya başladı. Rahat bir şekilde sandalyesine kurulurken. "Savaş olacak ve yeri onlar belirledi. Bu bilgileri size iletmem içinde beni yolladılar." Babası ellerini masaya dayadı. Bu gerçekten çok kötü bir haberdi. Sandra gülümseyerek annesine döndü ve ben bu hafta sonu Sarahla kıyafet almaya gideceğim. Annesi çıtını çıkartamıyordu. Planları yıkılmakla kalmamış her şey lehine dönmüştü. Kardeşi içeri girdi ve ablasının yanına oturup, sohbet etmeye başladı. Sandra yemeği bittikten sonra kalkıp odasına girdi ve kapısını kilitleyip yatağına ilerledi. Her zaman ki gibi pijamaları oradaydı Sandra onları giyip yatağına uzandı ve sadece kendisine şunları söyledi.
'Güçlü olmalıyım. Çünkü başka seçeneğim yok. Düşersem tutanım olmayacak, biliyorum.' Gözleri dolsa da umursamadı ve sağ tarafına dönüp gözlerini yumdu.
Sabahın ışıklarıyla uyandı ve banyoya girdi. Soğuk su vücuduna değdiğinde umursamadı, bu kalbine giren soğuktan daha sıcaktı. Banyodan çıkıp odasına girdi ve altına mavi bir kumaş etek giyip üstüne beyaz bir badi geçirdi. Ardından üstüne eteğiyle aynı renk ve kumaşta olan ceketini geçirdi. Kırmız uzun saçlarını serbest bıraktı. Banyodan sonra daha bir dalgalı duruyorlardı. Dudağına hafif bir ruj sürdü. İşte hazırdı. Kapısındaki kilidi yavaşça çevirip, dışarı çıktı ve ilerlerken. Birden Markın Sandraya seslenmesiyle, Sandra durdu. Mark Sandranın yanına gelip. Hızlı bir şekilde "lord gri bir takım giyecek ve maskesinde gri bir çiçek olacak, sağ üst cebinde ise kırmızı bir gül." Sandra gülümsediğinde Mark reverans yapıp uzaklaştı. Tamam bu da hallolmuştu. Neşeyle ilerleyip kahvaltı için yemek alanına ilerledi. Ailesi daha gelmemişti. Sandra yavaşça oturdu ve gülümsedi.
'Kaldırabildiğin yük kadar değil, hedeflerin kadar güçlüsün!'
Evet dedi! zihninde beliren sözlere, bu gerçekten ona aitti ve hedefleri çok güçlüydü. Kardeşi masaya gelip, ablasına selam verdi. Sonrada yerine geçti. Ardından annesi ve babası da geldi. Annesi ile babasının iyi uyuyamadığını düşündü. İkisinin de göz altları çökmüştü. Sandra onlara selam verip kahvaltısına başladı.
Kahvaltısı bitince ayaklandı ve üst kattaki babannesinin, odasına girdi. Oradaki koltuğa gidip oturdu ve gözlerini yumdu. Kapı çalındığında sinirlendi ve kim o diye seslendi. İçeri Sarah girip "Özür dilerim leydim ama diyeceklerim önemli." Sandra sinirle nefes alıp, gözlerini açtı ve Saraha bakıp oturmasını işaret etti. Sarah karşısındaki koltuğa oturduğunda konuşmaya başladı, "sorun ne Sarah?"
Sarah derin bir nefes alıp, dün kraliçe benimle konuştu ve sizinle hafta sonu kıyafet alışverişine gideceğimizi söyledi.. Sandra kaşlarını kaldırdı ve evet dedi. Sarah nefesini verip devam etti, "Bende bildiğimi bana neden böyle şeyler sorduğunu sordum. Oda bende gelebilirim diye sorduğunu söyledi." Sandra kaşlarını çattı. Ah annesi her şeye katılmak zorunda mıydı sanki.. Sandra Saraha dönüp "Gelmemesini sağlayabilirsin diye düşünüyorum." dediğinde Sarah dikleşip "tabii ki leydim " dedi. Sandra kafasını tekrar yaslayıp "Tamam öyleyse sana güveniyorum" dedi. Sarah ayaklanıp "Sizi hayal kırıklığına uğratmam leydim merak etmeyin."
Sandra Sarah çıkınca derin bir nefes aldı. Annesi ona hep ayak bağı oluyordu. Sinirlenmeye başlıyordu. Umarım Sarah halledebilir diye düşündü. Yoksa kendisi halletmek zorunda kalacaktı. Sandra ayaklanıp karşısındaki duvarda asılı duran portreye ilerledi. Babannesinin bir portresiydi. Ne kadar da genç ve güzel duruyordu. Babannesinin annesi hakkında söyledikleri aklına gelince kıkırdadı. Annesini hiç sevmezdi. Babannesi Sandranın annesi için çok aptal diyip, ona benzememesini söylerdi. Sandra gülümsedi. Babannesini çok özlüyordu...
![](https://img.wattpad.com/cover/238910404-288-k291514.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZLER
Исторические романыGüçlü bir krallığın ilk kızı olup piyon olmak zordu, özellikle sevilmeyen ve genelde yem olarak kullanılıp ilk yenilen piyon olmak. Hayatım bir satranç oyunu gibiydi. Bazen şah mat olurken, bazen şah mat yapıyordum. Ne kadar fazla zafer kazanırsam...