Kontes gideli on dakika olsa da içeriye girmek istemiyordum. Şuan çok mutluydum ve içeri girip moralimi bozmak istemiyordum ama daha çok dikkat çekmek istemediğimden ve annemin hakaretlerini duymakta istemediğimden balkondan çıkıp salona girdim. Bazı leydiler kadehlerini almış yudumlarken, bazılarıysa eşleri de aralarına katıldığından çalan hafif müzikle dans ediyordu. Gözlerim babamı bulurken moralinin bozuk olduğu her halinden belli oluyordu. İsyan büyüyor olmalıydı. Yavaş bir şekilde annemle babamın yanına ilerlerken, adımın seslenilmesiyle oraya döndüm. Bazı lordlar yanıma gelip benimle konuşmaya başladıklarında şok olmuştum. General bana bakıp "leydim isyan hakkında size bir şey sormak istiyorum. Benimle gelebilir misiniz?" çaktırmadan babama baktığımda olağan davrandığını gördüm ve generale dönüp "tabii" dedim. Sesten ve topluluktan biraz uzaklaşıp durduk. General bana dönüp "İsyanı biliyor olmalısınız leydim." Kafamı evet anlamında salladım.
General iç çekip devam etti. "İsyan büyüyor ve size fikir danışmak istiyorum. Buradaki lordlardan ve komutanlardan daha bilgelisiniz. Eğitimlerinize güveniyorum. Sizi kraliçe Ofelia eğitti." Gülümsedim. Bir generale yardım edersem.. Gözlerimi generala dikip "İsyan neden çıktı." General rahatlamış ve konuya girmişti. İşler detaya girmeye başladığında generali bahçeye çıkarttım. Elime tahta çubuk alıp kumun üstünde planlarımı tekrarladım. "Onlar isyanı özgürlük ve biraz da para için yapıyor. Bu yüzden onları daha çok kıstırırsanız iyilikten çok kötülük olur. Yapmanız gereken sivil adamlarınızı halkın içine salıp onlara yardım etmelerini sağlamak ve arkadaş gibi davranmalarını emretmek" General kafası karışmış şekilde bana baktı. "Fark ederlerse daha kötü olmaz mı?" Silkelenip ayağa kalktım. "Hayır fark etmezler, etseler bile krallığın onlar için yardımda bulunduğu imajını veririz ama adamlarımız üst kaliteden olmalı çünkü bu isyanı çıkartan belli değil ve güney bize savaş açmak için bekliyor. Dikkatsizliği göze alamayız." General tamam manasında kafasını salladı.
Generale son kez baktım "Güney kısmına bir ajan göndermeni istiyorum. O ajandan sadece siz ve ben haberdar olacağım." General tedirgin olurken "tamam mı?" diye yeniledim. "Bakın general, güneye giden ajandan sadece benim haberim olması lazım, babamın yanındaki adamlara güvenmiyorum. Bu da demek oluyor ki içerde ajan olabilir. Bu yüzden güneye göndereceğimiz ajan güneyin kulağına gitmemeli aksi halde her şey aleyhimize döner. Güney bizim için ne hazırlıyor bilmeliyiz. Bu sırrı da ne kadar az kişi bilirse o kadar güvenli olur." General dikleşerek "evet leydim haklısınız, son zamanlarda kulağıma çalınana göre güney bir şey hazırlıyor, öğrenmek şart." Generale dikkatle bakıp "en güvenilir ve çok dikkatli bir adam gönder. Unutma sende dikkatli olmalısın general."
General alayla gülümseyip "leydim o çantada keklik." "Tamam o halde bana gelişmelerden haberdar edersin. Gizli bir şekilde." General kafasını sallayıp yanımdan uzaklaştı. Güney'in ne planladığını öğrenmeliydim yoksa işler daha çok sarpa sarabilirdi. Yere çizdiğim planı ayağımla dağıtırken babamın sesiyle döndüm.
"Küçükken de üstünü pisletirdin" gülümseyerek babama baktım. "Dalgınsın lordum." Babam gözlerini bana dikip "evet " dedi. Esneyerek "Josephin söylediği isyan büyüyor ve yakın bir zamanda savaşa girmem lazım."
"Jacartus krallığı için mi?"
Babam bana döndü "evet" dedi. Bu onun için tehlikeliydi savaşı kazanma riski ile kaybetme riski eşit gibiydi. Babama döndüm. "Kaybetme riskiniz var." Babam bana gözleri kısık bakarak "evet ama kazana da bilirim." Gözlerimi kaçırdım. Kazansak bile Jacartus kralı babamdan nefret ederdi. Bu yüzden babamı her şekilde öldürebilirdi. Babam bana döndüğünde ona baktım. "İlk çocuğumuzsun Sandra ve yaşın geldi. Bana bir şey olursa şayet başa sen geçeceksin." Gözlerim fal taşı gibi açılırken annemin buna nasıl izin verdiğini düşünüyordum. Ne olmuş olabilirdi ki, babam beni kraliçe yapsın.
Babam önüne dönüp konuşmaya devam etti. "En bilge öğretmenler seni eğitti, siyaseti ve ekonomiyi çok iyi biliyorsun. Annem Kraliçe Ofelia seni hep bu konularda desteklerdi. Bu konulara da eğilimli ve meraklısın." babamın bana söyledikleri beni gerçekten çok şaşırtıyordu. Beni övüyor muydu? Babam dikleşti "Bu konu sadece aramızda kalacak Sandra." Kafamı tamam anlamında salladım. Babam konuyu değiştirip "lordlar seninle ne konuşuyordu." Dikleşip babama baktım. "İsyan hakkında konuştular. Bir kaç fikir verdim bastırmalarıyla ilgili pek anladıklarını sanmıyorum yine de." Babam kafasını ağır ağır salladı "tamam öyleyse" demiş ve arkasını dönüp içeri girdi.
Bende kendimi toplayıp içeri girdim. Bu gün benim günümdü anlaşılan. Planım işlemeye girmişti bile, bu beni mutlu ediyordu. Yüzümdeki gülümseme silinmeyecek cinstendi. Annemin bakışları bana dönse de onu umursamadan yanımda duran leydilerin yanına gidip sohbet etmeye başladım. Saat gece yarısına gelirken, herkes dağılıyordu. Bende babama başımla veda
selâmı yollayıp odama doğru yol aldım. Odama girdiğim gibi kapımı yavaşça kapatıp sessizce kilitlemiş ve dolabıma yönelip. Dolabın üstündeki gizli bölmemden kağıtları çıkartıp masaya oturdum. Doğum belgeleri, ölüm tarihleri.. Kağıtları küçük küçük katlayıp yatağımın üstüne koydum. Pijamalarımı giyip cebime kağıtları sıkıştırdım. Kilidi sessizce açıp sakin bir şekilde sarayın mutafağına ilerledim. Mutfakta yeni sönmeye yüz tutmuş korları ateşleyip kağıtları içine attım. Gülümseyerek yanışını izliyordum. Kağıtlardan bir şey kalmadığını gördüğümde, korları söndürüp ellerimi yıkarken arkamdan kardeşimin sesiyle irkildim. Gülümseyerek ona döndüm "Ne oldu ablacım." Helen bana bakıp bir gözü kapalı bir şekilde "Sen de mi susadın" gülümsedim. "Evet dur sana da bir bardak vereyim." Helene su doldurup uzattım. "Geç yatma olur mu? Ben yatmaya gidiyorum." Helen "merak etme abla ben de yatacağım şimdi.. " tamam o zaman miniğim." Odama doğru hızla yol aldım. Odama girip kapıyı yavaşça kapatmış ve kendimi yatağa atmıştım. Her şey yolundaydı veya öyle olmalıydı.Sabah kapımın çalmasıyla dikleşip "gir" dedim. Hizmetli içeri girip. Leydim kral bir an önce hazırlanıp tarih dersine girmeniz gerektiğini vurguladı. Tamam demiş ve çıkmasını bekliyordum, hizmetli başıyla reverans yapıp çıktığında ayaklanıp banyoya girdim. Yüzümü yıkadığımda Kendime gelip mutlulukla odama geçtim. Dolabımdan kahverengi bir etek çıkartıp giydim, üstüne de beyaz bir gömlek giyip içime geçirdim. Gömleğin üstüne kahverengi eteğimin yarım ceketini giyip ayakkabılarımı ayağıma geçirdim hazırdım. Hızla odamdan çıkıp ilerlemeye başladım. Dışarı da hızımı yavaşlatsam da yine de çok yavaş değildim. Sarayda bulunan arşiv yazan kapıyı tıklattım. İçerden gir komutuyla girip "günaydın lord Darren" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZLER
Historical FictionGüçlü bir krallığın ilk kızı olup piyon olmak zordu, özellikle sevilmeyen ve genelde yem olarak kullanılıp ilk yenilen piyon olmak. Hayatım bir satranç oyunu gibiydi. Bazen şah mat olurken, bazen şah mat yapıyordum. Ne kadar fazla zafer kazanırsam...