Odada ki tüm koku yanık et ve kıyafet kokarken Sandra hala küle dönmüş Jaspera bakıyordu. Hala ondan o kadar nefret ediyordu ki beyni ona kolay ölüm verdiği için kendisini suçluyordu. Oysa ki onu diri diri yakmıştı, acılı bir ölümdü ama yine de Sandranın içinde ki öfke hala harlamaya devam ediyordu. Sandra gözlerini Jasperın küllerinden ayırmadan Josephe dönüp "planımı gerçekleştirip gösterişli girişime yardım ettiğin için teşekkürler. Sana güveneceğimi başından beri biliyordum. Her şey için teşekkür ederim dostum." Joseph gülümseyerek " bu planı sen kurdun Sandra kendine teşekkür etmelisin. Ben sadece seni ziyarete gelip yükselişini yakından izlemek için buradayım." Sandra minnetle Joseph bakıp kardeşine döndü. "Hoş geldin Helen." Sandra ağır adımlarla Jasperin yanmış cesedine basıp kemiklerinin kırılma sesiyle daha çok keyiflenerek koltuğa oturdu. Ardından tekrar kardeşine dönüp "diyorum ki bugün her şey için yeni bir başlangıç olsun yeni bir düzen." Joseph her şeyi bildiğinden rahat bir şekilde Sandranın karşısına oturduğunda Helen anlamayarak "olsun abla " dediğinde Sandra kafasını salladı "olacak zaten. Ama ilk önce oturmaz mısın? Ayakta kaldın " Helen ortamda ki auradan oldukça gerilirken Josephin yanına oturdu. Niye bir anda ortam gerilmişti ki sonuçta Jasper ölmüştü.
Sandra gülümseyerek konuşmaya devam etti. "Ailemin bana karşı olan sevgisizliğinin nedenini ortaya çıkarmak için o kadar bekledim ki hazır hayatımı yükseltirken neden açıklamıyorum dedim ve buradayız." Sandra dikleşerek "beni küçüklüğümden beri babaannem hep senden çok sevdi, nedeni her şeye aykırı olmamdı. Doğduğumda bile aykırı doğdum. Hiç bir zaman da pişman olmadım. Ne de olsa nadir olan kırmızı saçlarım ve zeka seviyemin üstünlüğü başlıca sebeplerdi, babaannemin beni fazla sevmesinin . Birde biliyorsun ki kırmızı saçlı kadınlar cadı diye anılarak öldürülürken babaannem beni koruyup yaşamamı sağladı. Bende ona zekamı kullanarak teşekkürlerimi ilettim. Ama asıl soru şu ki küçükken beni seven ailem birden sen büyümeye başlayınca neden birden değişti."
Helen gerilmiş bir şekilde "ne demek istiyorsun ki abla " Sandra gülerek "sabret Helen açıklıyorum. " Helen gerginliğini atmak için kocasına baktığında Josephin ona ifadesizce bakmasından daha çok rahatsız olup tekrardan ablasına döndü. "Ve ne fark ettim biliyor musun? İnsan kardeşine bile güvenmemeliymiş. Nedeni ise senin, ailemi bana karşı doldurup sevmemelerini sağlaman. Hem de sadece babaannem beni senden daha çok seviyor diye." Helen kekelemeye başlarken "ha hayır abla ben asla asla öyle bir şey yapmam gerçekten inan bana."
Sandra ağır ağır salladı başını "doğrularını bildiğim yalanları bana söylemen çok kırıcı Helen. Ablana yalan söylemekten utanmıyor musun?" Helenin korkudan gözleri dolarken Sandra yüzüne büyük bir gülümseme yerleştirdi. "Ben bu durumu fark ettiğimde bana zarar veren, yoluma çıkan herkesi ortadan kaldırdım. Sadece sen kalmıştın ama ayağıma kadar geldin. Bu kadar istekli olduğunu bilmiyordum"
Helen gözlerini kırpıştırarak "babamızı sen mi öldürdün?" Sandra kahkaha atarak "seni daha zeki sanıyordum Helen. Tabii ki de ben öldürdüm ve o ölümü kullanarak annemi de ortadan kaldırdım. Hatta bir nevi seni de ortadan kaldırdım. Doğum belgen neden yok sanıyorsun. Krallığa karşı asla hak iddia edemeyeceksin. Ama ben yine de işimi garantiye almak için seni krallıktan da uzaklaştırdım. Bunda Joseph çok yardımcı oldu orası ayrı."
Helen kafasını olumsuzlukla sallayıp "hayır hayır Josephle ben severek evlendik, o bana bunu yapmaz" Helen Josephe döndüğünde Jopsephin ona oldukça duygusuz bakmaya devam etmesine karşı ellerini tutup "severek evlenmedik mi? Benim yanımda çok mutluydun" Joseph ağır ağır başını salladı "Doğru başta seni severek evlendim Helen. Ama bana her gün ablanı kötülerken, çocukluğunu tanıdığım ablanı hem de. Senden nasıl tiksinmeyeyim öyle değil mi ?" Joseph Helenin ellerini sertçe bıraktığında Helen hıçkırmaya başladı.
Sandranın da gözleri dolmuştu. Nasıl bu raddeye gelmişti bilmiyordu. Ailesinden bir tek Heleni seviyordu ta ki tüm yapboz parçaları birleşinceye kadar. Sandra burukça gülümseyip "bak kardeşim aşk insanı nasıl da kör ediyor öyle değil mi?" Helen ağlayarak ablasına baktı "istediğin her şeyi elde ettin abla, şimdi ne yapacaksan yap artık." Sandra başını olumsuz anlamda salladı. "Sana hiç bir şey yapmayacağım bu yetkiyi Josephe bırakıyorum"
Helen Josephe döndüğünde Josephte Helene dönerek "karım olmaya devam edeceksin çünkü tek ünvanın kaldı o da 'lordun eşi'. Merak etme sana eziyet etmeyeceğim sonuçta hala karım sayılırsın ve Sandra da çok sert davranma dedi." Helen ablasına dönerek "özür dilerim abla her şey için" Sandra arkasına dönüp Helenin dediklerini umursamadan ilerlemeye başladığında. Helen yine de arkasından seslenerek "küçükken aptaldım abla büyünce çok pişman oldum çok fazla değiştirmeye çalıştım ailemin sana olan bakışını yemin ederim. Ama artık her şey için çok geç kalmıştım. Çok ama çok özür dilerim." Sandra kahkaha atarak "Hayır Helen sen yine aynısın yoksa neden en yakın arkadaşımı bana karşı doldurasın ki" Helen kala kalırken başını eğdi.
Sandra son kez Josephe minnetle bakıp "her şey için teşekkür ederim" Joseph içtenlikle gülümseyip "benim için zevkti KRALİÇEM" Sandra ona reverans yaparak odadan çıktı. Odanın çıkışında Sabrina kraliçesini bekliyordu. Sandra Sabrinaya bakıp "her şey hazır mı?" Diye sorduğunda Sabrina itinayla kafasını sallayarak kraliçesine gülümsedi. Sandra da gülümseyerek asıl yükseliş aşamasının son adımı için toplantı odasına ilerledi.
Toplantı odasında krallığın tüm idari işleriyle uğraşan adamlar ve askerler dururken Sandra son kişi olarak odaya girince herkesten uğultular yükselmeye başlamıştı.
Sandra yavaş ve ağır adımlarla ilerleyip Jasperın koltuğuna gelince Sabrina yavaşça koltuğu çekip Kraliçesinin oturması için kenara çekildi.
Adamlardan biri "ne yaptığını sanıyorsun sen burası kralın koltuğu asılmak mı istiyorsun?" Sandra gülerek "evet beyler sizi buraya neden topladığımı merak ediyorsunuzdur?" Adam Sandraya tekrar karşı gelecekken Sandra adama doğru dönüp "eğer bir daha konuşacak olursan asılan sen olursun." Adam alayla Sandraya bakıp "hadi ya o nasıl olacakmış" Sandra odada ki askere işaret verdiğinde asker adamın arkasına geçip direk boynunu kırarak tekrar aynı yerini aldığında odadan artık çıt çıkmıyordu.
Sandra adamın bedeninin gürültülü bir şekilde masaya düşmesini izledikten sonra konuştu "Evet nerde kalmıştım. Bilmiyor olabilirsiniz ama ben bir darbe yaptım. Umarım darbenin anlamını biliyorsunuzdur." (Sandra odadan ses çıkmadığı için devam etti) bu yüzden size darbeyi açıklamayacağım. Asıl konuya gelirsek; darbemin sonucunda ise artık Kralınız benim" herkes şok olmuş bir şekilde Sandraya bakıyordu.
Adamlardan biri ses alarak "peki kralımıza ne oldu" korkarak sorduğu soruya karşı Sandra gülümseyerek "dediğim gibi artık kralınız benim. Sorduğun soruda ki kralınız eski kralınız olduğunu düşünerekten cevaplıyorum, eski kralınız öldü. " Herkes ikinci şokla sarsılırken "nasıl" sorusu gelince Sandra gülümsemesini büyültüp tüm hazzıyla cevapladı "eski kralınız yakılarak salonda öldü. Orada ki külleri saklamak isterseniz alabilirsiniz izin veriyorum" Sandra arkasına rahatlıkla yaslanıp. "Artık kraliçeniz olduğuma göre tüm idari işlerde beraber olacağız, bana her hangi bir ihanetinizde eski kralınız gibi olursunuz." hala kimseden ses çıkmamasına karşı Sandra "ANLAŞILDI MI?" herkes evet diye yanıtlayınca Sandra gülümseyerek "bende öyle düşünmüştüm, yaklaşık 1 saat sonra taç giyme törenim var hepinizi orada bekliyorum " Sandra aniden ayağa kalktığında herkeste onla beraber kalkıp hemen reverans yaptıklarında Sandra gururla gülümseyerek odadan çıktı. Korku her şeye yeterdi bu da onun kanıtıydı.
Sandranın sırada ki işi Nick ile konuşmaktı. Sandra gizli geçitten içeri girdiğinde Nick Sandrayı bekliyordu. Sandra içeri büyük bir gururla girip
"lordum" dediğinde Nick arkasına dönüp Sandraya ani atak yaptığında Sandra elinde ki kılıcı Nickin boğazına dayayıp "yerinizde olsam bir daha böyle bir şeye kalkışmazdım" Nick geri çekildiğinde "bunu ne zamandır planlıyordun" Sandra omuzlarını silkip "önemli olan ne zamandır planladığım değil. Nasıl yürürlüğe koyduğum" "Hem senin artık karşında bir Kraliçe duruyor ona göre konuşursan iyi edersin lord Nick" Nick başını olumsuzlukla sallayıp "beni kullandın " Sandra kafasını olumlu anlamda sallayıp "bir oyunu kazanmak hedefimse tüm piyonları kullanırım yoksa nasıl satrançta kazanırdım değil mi?" Nick sinirle "bu bir satranç değil" Sandra "aksine bu tam bir satrançtı, kral jasperken vezir sendin piyonlarda bana ayak bağı olan herkes, sen şanslısın ki tek sağ kalan sensin, tabii hala şanslı olmak istiyorsan?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZLER
Fiksi SejarahGüçlü bir krallığın ilk kızı olup piyon olmak zordu, özellikle sevilmeyen ve genelde yem olarak kullanılıp ilk yenilen piyon olmak. Hayatım bir satranç oyunu gibiydi. Bazen şah mat olurken, bazen şah mat yapıyordum. Ne kadar fazla zafer kazanırsam...