38. BÖLÜM (SATRANÇ)

37 9 5
                                    

Sandra kralın yüzüne bakmadan Sabrinayla uğraşıyordu, kralın yaptıklarından sonra sanki içine iyi bir adam kaçmış gibi Sandraya iyi davranması onu biraz şaşırtmıştı. kralın zoruyla doktorlar ona bakıp bazı kısmi yanıklarına krem sürmüşlerdi. Sabrina ise kraliçesine minnetle bakıyordu, kraliçesi gerçekten çok korkusuz ve güçlü bir kadındı, bundan emindi. Sandra o yorucu günü odasında tek geçiçerek bitirmişti.

Vücüdunu çok yorgun hissediyordu, gerçi ruhuda  çok yorulmuştu. Ertesi gün Sandra sabahın erken saatlerinde uyanıp dışarı hava almaya çıktığında, her zamanki aktivitesi olan çiçeklerin arasından gezerken, ileri de Nicki görmesiyle şaşırıp yanına ilerledi. Nick ve Jasperın satranç oynadıklarını görünce yanlarına gelip onları izlemeye başladı. Oynamayalı uzun zaman olsa da çok sevdiği satranç oyununu oynamak istediğini fark etti. Nick ve Jasper Sandrayı görse de tepki vermemişlerdi, çünkü oyunları çok rekabetçi geçiyor gibiydi. Nick şah mat dediğinde rahat bir şekilde sandraya dönmüştü. Nick, Sandranın oyunu arzulayan ve özlem dolu bakışlarını görünce kendisine rakip olması için teklif etti.

Jasper daha bitmedi diye isyan etse de Nick pek dinlemiyor gibiydi, Sandra bu ikisinin aslında çocuk olduklarını düşünmeye başlamıştı. Nick  Sandrayı rakibi yapınca keyifle "ben iyi oynarım eski kraliçe, sonrasında kaybedince ağlamayın lütfen " Sandra keskin bir gülümsemeyle "Eğer ağlamak isteseydim lord Jasperın benim krallığımı aldığı gün ağlardım değil mi? Hem önemli olan sizin ağlamamanız çünkü ben hiç satrançta yenilmedim. Ve son olarak yanlışlarımdan büyük bir ders alırım ve dimdik ayağa kalkarım lordum. " Jasper Sandranın dedikleriyle yerinde dikleşmişti, biraz rahatsız olmuştu, çünkü Sandrayı tanıyordu ve böyle diyorsa kesin aklında bir şeyler vardı. Nick Sandranın gözlerinde ki tutkuyla daha da gülümsedi ve "Merak etmeyin leydim bunu gözlerinide görebiliyorum sadece o günü bekleyeceğim. Ah birde bende şunu söylemeliyim ki siz daha önce benimle oynamamışsınız " Sandra gülümsedi ve beyaz taraf olan Nicke el işareti verip "Lütfen başlayın lordum" dedi Nick gülümseyerek "Emriniz olur leydim" diyerek ilk hamlesini yapmıştı. Jasper arkadaşının da Sandranı ayağa kalkışını beklediğini duyunca daha da rahatsız oldu. Nasıl olurda Sandra herkesi etkileyebilirdi. Dakikalar birbirini kovalarken Sandra çok rahattı, çünkü gerçek hayatını da satranç tahtası olarak görüyordu, babasıyla annesini devirmişti sırada Jasper vardı ve o da sadece devrilmeyi  bekliyordu. Nick rahat başlasa da dakikalar geçtikçe sandranın gerçekten iyi bir oyuncu olduğunu anladı. Bu yüzden gerilmeye başlamıştı. Jasper oyun boyunca sandrayı gözlemledi, çok sakin hatta çok rahat oynuyordu. Nick  çok düşünüp tedirgin oynarken Sandra ise  direk oynuyordu düşünmeden kendinden emin bir şekilde. Nick bu duruma karşı daha da geriliyordu. Sandra son hamlesini yapıp "ŞAH MAT lordum, umarım ağlamazsınız " dediğinde  Nick afallamış bir şekilde taşlara bakıyordu, bu nasıl olmuştu.

Hayretle Sandraya baktı "nasıl" dediğinde Sandra gülümseyerek Nicke yanlışlarını anlattı. Nick'se şaşkınlıkla dinliyordu. Sandra son olarak "hayatı satranç olan bir kız tarafından  yenilmeniz çok normal lordum " dediğinde Nick kafasını kaldırıp Sandranın gözlerine baktı "beni gerçekten etkilediniz leydim, tebrik ederim " dediğinde Sandra keyifle gülümsedi ve "sadece şimdi mi?" diye sorunca Nick'te gülümseyerek "hayır tabiki de! Her zaman beni etkiliyorsunuz " demişti. Jasper çok rahatsız bir şekilde ayağa kalkıp Sandraya bakarak "lütfen beni takip edin leydi Sandra " dediğinde Sandrada ayağa kalkıp "emredersiniz lordum" diyerek lord Jasperı takip etmeye başladı. Nick ise  Sandranın arkasından bakıp, içinden 'gerçekten güçlü bir leydi' diye düşünmeden edemiyordu.  Neticesinde iki kralı da birbirine düşürüyordu, hem de tamamen farkında ve isteyerek bunu yapıyordu. İşte tam olarak bu şekilde tehlikeli kadın imajı veriyordu. Ama bu tehlikelik onu daha da çekici yapıyordu. Yoksa neden iki kral da birbirine düşmek üzere olsundu ki. 

Nick arkasına yaslandı ve masada ki taşlara baktı. Kesinlikle kusursuz bir oyuncuydu, bir kaç dakikada bu kadar kritik kararlar veren krallığını ne kadar iyi yönetebilirdi diye düşünmeden edemiyordu. Aklına direk şu soru geldi 'kral Jasper nasıl olurda bu kadar zeki bir kraliçeyi alt edebilmişti.' İşte tam o anda Sandranın derin yarası olan aşk devreye giriyordu.

Sandra aşık olmasaydı bunlar olmayacaktı. Bunun o da farkındaydı ve o yasaklı meyve olan aşk meyvesini yemiş bulunmuştu. Şimdi de acısını çekiyordu. Sandra, tekrar cennetine kavuşacaktı az kalmıştı, bunu biliyordu. Jasper odasına girdiğinde Sandrayı da içeri çağırmıştı. Sandra tedirgin bir şekilde odaya girdi ve Jaspera bakıp "Evet lordum" dediğinde Jasper umursamaz bir şekilde " burada kahvaltı edeceksin, şuraya otur." diyerek bir yer gösterdiğinde Sandra yavaşça kafasını sallayıp Jasperın dediğini yaparak o yere oturdu. Çağırma nedenini kıskandığına bağlamıştı, çünkü ne zaman Nick Sandraya iltifat etse Jasperın gözlerinden alev çıkıyordu. Yine de Sandra çağırma nedenini daha iyi bir neden olmalıydı diye düşünüyordu.  Kapı çalındığında Jasper kalın sesiyle " gir" komutunu verince içeri hizmetkarlarından, bir kadın içeri girip, Sandranın önüne bir tepsi koyarak. "Afiyet olsun leydim" demiş ve krala dönerek "başka arzunuz var mı lordum?" dediğinde Jasper kadına bakmadan "yok çıkabilirsin" diyerek işine geri döndü.

Sandra Jasperı umursamadan kahvaltısına başladığında, elinin bir kısmında ki yanığı tepsiye sürtmüş ve o anki acıyla istemsiz bir inilti ağzından kaçmıştı.  Jasper kafasını işinden kaldırıp Sandraya baktığında, Sandranın yanığını üfleyerek elini salladığını görünce, ayağa kalkıp yanına ilerleyecekken bundan vazgeçip işine geri döndü. Sandraysa az önce ki iniltisi yüzünden kendisine kızıyordu. Niye dikkat çekmişti ki üstüne! Neyseki Jasper bir şey demeden işine tekrar dönmüştü. Sandra derin bir nefes alarak kahvaltısını hızlıca bitirdi ve Jaspera bakıp "müsaadenizle lordum artık gidebilir miyim ? kahvaltımı ettim" Jasper tepsiye bakıp tatmin olmuş bir şekilde "gidebilirsin " dediğinde Sandra tebessüm edip hafif bir reveransla hızlıca odadan çıkarak, leydilerin olduğu odaya girdi. İçerdeki kızlar Sandrayı görünce direk yanına ilerlerken. Sandra ellerini kaldırıp "lütfen kızlar şuan olmaz " demiş ve Sabrinanın yanına gidip "nasılsın? " Diye sormuştu.

Sabrina başını kaldırıp "minnettar " diyince Sandra gülerek "gerçekten nasılsın ? Bir yerin acıyor mu?"  diye üsteledi. Sabrina olumsuz anlamda başını sallayıp "hayır leydim acımıyor asıl siz nasılsınız?"Sandra gülümseyerek arkasına yaslandı "gayet iyiyim teşekkür ederim. " Dediğinde  Sandra aklına gelenle Sabrinaya dönüp "sahi sana söylediklerimden bir haber var mı?" Sabrina başını sallayıp "her şey tıkırında efendim, merak etmeyin. Tam istediğiniz gibi ilerliyor şuan" Sandra daha da sevinerek derin bir oh çekmişti. Yanlarına gelen Rosa Sandraya bakıp, "geçmiş olsun Sandra, Nasılsın?" Diye sorunca Sandra gülümseyerek "gayet iyiyim , teşekkür ederim Rosa . " Sandra Mia'ya bakıp "Cerillia şuan zindan da öyle değil mi?" Rosa kafasını sallayıp "evet, korkmanıza gerek yok" dediğinde Sandra keskin bir şekilde gülümsedi. Çünkü korkması gereken, bu zamandan sonra Cerrillia ile Miaydı kendisi değildi. Sandra tekrar mütevazi gülümsemesini yüzüne geçirip Rosaya baktı ve gitmesini bekledi. Rosa giderken Sandra içinden planlar yapıyordu. Çünkü Cerillia şuan zindandaydı ve daha kolay ortadan kalkardı. Ama  şuan ki ilk işi Mia'ydı. Miaya ilk önce kimin yanında duracağını öğretmekle başlayacaktı.

İZLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin