Sandra dışarı çıkıp. kahvaltı için yemek alanına yöneldi, ailesinden önce kalktığını fark etti bu yüzden masada onları beklemek zorunda kalmıştı. geldiklerinde beraber kahvaltı etti. ardından annesi kalkıp, son hazırlıkları kontrol etmek için masadan ayrıldı. kralda düşünceli bir şekilde ayrıldığında. Sandra gülümsedi. babasının son çırpınışları onu güldürmeye başlamıştı. demek lordlar yeni kraliçeyi tahtta görmek istiyorlardı. neticede sandrayı herkes çok seviyordu, kardeşi de hazırlanmak için kalktığında Sandra masada tek başına kaldı. hizmetliler yavaş yavaş masayı toparlarken. hizmetlileri uzun zamandır denetlemediğini fark etti, oysaki babası ona bu görevi daha leydiyken vermişti. Sandra masadan yavaşça kalkıp, alt kattaki odaları gezip kontrol etti. banyoları da geziyor ve temiz mi diye kontrol ediyordu. bir kaç banyoda kusur bulan Sandra, hemen hizmetlilere görev verip temizletti. kış bahçesini de elden geçirmesi gerekiyordu. bazı bitkiler fazlasıyla uzamıştı. Sandra üst kata çıkıp odaları konrtol etti ve son düzenlemeleri yaptırıp, mahzendeki raflarında tozunu aldırttıktan sonra mutfağa geçti. mutfak gayet temiz ve hijyenik durduğundan çalışanları tebrik ederek kış bahçesine yöneldi. yanına bahçıvanı çağırıp, nasıl düzenlenmesi gerektiğini belirtip, kış bahçesiylede ilgilendi. güneş tepeye çıkmış sıcaklığını etrafa yaymaya başladığında, Sandra acıktığını hissetti, ama içerde de yemek istemiyordu. bu yüzden öğlen yemeğini bahçede yemek istediğini hizmetliye belirtip. bahçedeki masaya geçti. anında yemekler önüne gelirken, en sıcak gülümsemesini hizmetliye sunup 'teşekkürler' dedi. hizmetli gülümseyip, servisini yapmış ardından da gitmişti. Sandra yemeğini yedikten sonra hizmetli gelip toparlamıştı. Sandra da odasına gitmek için ilerlemeye başladı. bu gün denetlenmesini de yapmıştı. bu işi boşlamak hiç iyi olmazdı, odasına ilerlerken, babasının odasından konuşma sesleri gelince Sandra bir dakikalığına durdu. etrafına bakıp kimsenin olmadığını fark eder etmez. kapıya kulağını dayadı ve dinlemeye başladı. ama babası aniden susmuştu ve konuşmuyordu.
Kral mektubu hakkında düşünürken, sesli konuşuyordu. ardından sessizce mektubuna odaklandı. bittiğinde gülümsedi ve işte hazır diye konuşmuş ve kapıya yönelmişti.
Sandra babasının yöneldiğini anlayınca hızla ilerlemeye başladı ve sonrada yavaşladı, arkasından kapı açılmış ve babası sandraya seslenmişti. Sandra arkasına dönüp krala baktı ve 'evet baba' dedi. kral sandraya yanına çağırmış ve 'nerden geliyorsun' diye sordu. Sandra soğukkanlı bir şekilde 'hizmetlileri denetlemekten geliyorum, bir sorun mu var' diye sordu. babası kafasını hayır anlamında salladı ve 'hayır bana Markı çağır' dedi Sandra kafasını tamam dermiş gibi salladı ve 'tabii' dedi sandra arkasına dönüp ilerlemeye başladı. yolunun üstünde marka rastladığında gülümsedi ve marka seslenip kralın çağırdığını söyledi ve sessizce ekleyip 'akşam yanına uğraması gerektiğini de belirtmişti' mark 'tabiki leydim' demiş ve kralın çalışma odasına yönelmişti. sandra saatine baktığında akşam için hazırlanan partiye az kaldığını gördü. hızla odasına gidip, kıyafetine çeki düzen verdi. saçlarını güzelce tekrar taramış ve daha şık bir taç takıp yüzüne hafif allık ve ruj sürdü. saçlarıyla birlikte çok güzel olmuştu. Sandra odasında çıkacakken kapısı çalınca kapıya yönelip 'gir' dedi. içeri mark reverans yapıp girerken, Sandra gülümsedi, mark sandraya bakıp 'leydim' dedi. Sandra ciddiyetle marka bakıp ' kral senden ne istedi' mark hiç beklemeden, 'bana bir mektup verdi, mektubu da generale götürmemi söyledi.' Sandra marka kaşları kalkıp bakarak, 'peki Mektubu götürdün mü?' mark hayır anlamında kafasını sallamış ve ardından cebinden mektubu çıkartıp, sandraya uzattı. Sandra mektubu alırken 'seni kimse gördümü' diye sordu. mark 'hayır efendim görmedi, misafirler gelmeye başladığından, her yer boş.' Sandra tamam demiş ve masasına yönelip mektubu dikkatlice açtı. mühüre zarar vermemeye özen göstererek açmıştı. Mektup güney kralına gidiyordu. Sandra mektubu okuyup gülümsedi, ardından mühürü tekrar ısıtıp aynı yere yapıştırdı. ilk haliyle aynı gözünküyordu. Sandra marka mektubu uzattı ve 'teşekkürler mark, bu gece izinlisin. git eğlen' diyerek markı odasından hızla yolladı. Ardından gülümseyerek odasından çıkıp hızla salona ilerlemeye başlamıştı. salona girdiğinde sosyetenin başı yine her zamanki gibi etrafı süzüp herkesi inceliyordu. Sandra gülümseyip kontesin yanına ilerledi. Yanına geldiğinde kontese selam verip kontese baktı. kontes Sandraya hızla reverans yapıp. 'leydim' dedi Sandra gülümseyip kontese bakarak 'sizi bu günde çok iyi gördüm.' kontes şen bir şekilde gülüp. 'teşekkürler leydim, buna çabalıyorum.' Sandra gülümsedi kontes devam ederek 'yakında resmi Bir şekilde kraliçe olacaksınız' Sandra samimiyetle kontese bakıp evet dediğinde. kontes ciddiyetle sandraya bakıp 'sizin kraliçe olmanızı uzun zamandır bekliyorduk, bu haber bizi çok mutlu etti' Sandra içtenlikle gülümseyip 'böyle düşünmeniz çok hoş kontes' dedi ardından annesi aralarına katılınca Sandra annesine bakıp reverans yaptı. o sırada kontes kraliçeye bakıp 'kızınıza gurur duyuyor olmalısınız. Neticede şimdiden adını duyurmuş ve zekasıyla ün salmış bir leydi.' kraliçe zoraki bir şekilde gülümseyerek Sandraya baktı ve 'evet, tabiki gurur duyuyorum' Sandra sakince kontes baktı ve 'izninizle kontes' diyerek yanlarından uzaklaşıp, ilerlemeye başladı. o sırada josephle kardeşinin konuştuklarını gördü. İkiside eğleniyor gibiydi, Sandra gülümseyip bahçeye çıktı. Gökyüzü bulutluydu, bu yüzden ay gözükmekte zorluk çekiyordu. Bahçede yavaşça gezmeye başladı. Aklına güneyin kralı jasperla yakında görüşecekmiş gibi hissediyordu. Artık adını da biliyordu, Sandra neşeyle gözlerini yumdu, anlaşılan kalbi sadece acımıyordu. Sakin bir şekilde çiçekleri koklayıp, bahçede gezmeye devam etti. Saat geçmeye devam ederken. Sandra tekrar salona girdi anneside dahil olmak üzere tüm leydiler içkiyi fazla kaçırmışa benziyordu. Kral ise yavaş yavaş içkisini yudumlayıp düşünüyordu. Sandra etrafta kardeşini aradı, kardeşini görememesi üzerine salonda tur atmaya başladı. sonra fark ettiki lord Josephle, kardeşi bahçede tur atıyordu. nasıl olduda bu ikili konuşmaya başlamıştı, anlam veremesede sevindi. En azından kardeşi kendisine sahip çıkacak birisini bulmuştu. Gülümsedi ve leydilerin arasında gezip, ağızlarını aradı. Çok kolay olmuştu. neticede hepsi sarhoştu, ilerleyen saatlerde leydi ve lordlar dağılmaya başladığında, kral sarhoş olmuş karısını da odasına götürdü. Sandra koskoca salonda hizmetlilerle tek kaldığında etrafı inceledi. heryer darmadağın olmuştu. Sandra gülümseyip kolay gelsin hanımlar demiş ve gülümseyerek odasına geçti. tacı kafasından yavaşça çıkartıp, banyoya girdi. Uzun bir duşun ardından hızla giyinip, yatağına geçti. Herzamanki gibi sabahın erken saatlerinde uyanıp hızla hazırlandı. sonrada kahvaltı için aşağı indi, artık hayatına heyecan girmesini istiyordu. Hep aynı düzlükte yaşıyor gibi geliyordu. tabii bu gün farklı bir gün olacakmış gibide hissetmiyor değildi. Kahvaltıda ailesine selam verip, kahvaltısını etmeye başladı. her zamanki gibi çok sessiz geçen kahvaltıdan sonra ayağa kalkıp sarahın yanına gitti. Sarah leydiyi kapıda karşılayıp selam verdi. Sandra saraha bakıp 'lucas nerde' diye sordu. sarah içeri sandrayı geçirirken 'derste leydim' dedi. Sandra saraha bakıp 'nasıl bir çocuk diye sorduğunda.' Sarah düşünmeye başladı. 'aslına bakarsanız leydim, içine kapanık bir çocuğa benzesede kesinlikle öyle biri değil. Aksine içi içine sığmayan bir çocuk ve bana çok yardımcı oluyor. (Sandra gülümserken, sarah devam ederek) her gün sizi soruyor. Anlaşılan o ki sizi gerçekten seviyor leydim. ' Sandra gülümseyip' inan bana sarah, bende onu seviyorum. nasıl olurda bir günde hayatım bu kadar değişti, anlam veremesemde. yinede bir kişinin hayatını kurtardığım için çok mutluyum. Özellikle o kişinin lucas olduğu için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZLER
Historical FictionGüçlü bir krallığın ilk kızı olup piyon olmak zordu, özellikle sevilmeyen ve genelde yem olarak kullanılıp ilk yenilen piyon olmak. Hayatım bir satranç oyunu gibiydi. Bazen şah mat olurken, bazen şah mat yapıyordum. Ne kadar fazla zafer kazanırsam...