KKA - 49. BÖLÜM

26 4 7
                                    

Giriş ücretlerini hallettikten sonra taş kağıt makas oynayarak gruplara ayrılmıştık. Ben, Çağlayan (her ne kadar benimle aynı grupta olmak için hile yapsada), Selçuk ve tanımadığımız bir kız ve bir oğlan daha vardı. Burada tanışmıştık ve oyunda beşe beş olmamız gerektiği için bizimle oynamayı teklif etmişlerdi. Onlarda 4 kişi olduğu için bizde kabul etmiştik. Diğer takımda Halil, İrem, İlayda ve iki oğlan daha vardı.

Grupları belirlendikten sonra giyinmek için ayrıldık. Biz mavi takım, İremlerde kırmızı takım formalarını gitmişti bile. Yüzümüze orada olan yüz boyalarından sürdük ve gerçek savaşçı moduna büründük.

"Ay kızlar şuna bakın. Bu kamuflaj forma bana ne kadar yakıştı. Acaba askere mi gitsem. Oradaki herkesi kendime aşık ederim kesin." dedi İrem aynada kendine bakarken.

"Çırpısız seyrek, sen bu halinle anca Halili düşürürsün." dedi İlayda ve bana bakıp göz kırptı.

" Dua etki aynı gruptayız, yoksa alnının çatısından seni ilk dakikada vururdum." dedi İrem.

Hazırlığımız bittiğinde kabinlerden çıktık ve silahlaeımızı almak için oyun parkurunun girişine gittik. Erkekler çoktan çıkmış, silahlarını almış ve muhabbete başlamışlardı.

Silahlarımızı alıp parkura girdik ve stratejilerimizi konuşmaya başladık. Erkeklere göre Turan taktiği yapmalıydık. Bu oyunu oldukça ciddiye aldıkları o kadar belliydi ki. Bende bizim takımdaki diğer kız ile durmuş onları dinliyor arada kafa sallıyoruk ama, arkadan onları takip edeceğimizi ikimizde biliyorduk. Kızla göz göze geldik.

"Yüzünü ne güzel boyamışsın!" dedi kız bir anda. Gruptaki herkes bir anda durup bize baktı. "Ay kız sende yanaklarını çok tatlı yapmışsın. Kalp çok tatlı olmuş." dedim. Yanağına çizgiği kalbi göstererek. Kız tatlıca güldü ve benim omzuma hafifçe vurdu.

"Kızlar savaşa geldik farkında mısınız? Boya derdiniz mi şimdi?" diye sordu kızın arkadaşı.

"Ay ne olmuş? Görende kurtuluş savaşına geldik sanır. Alt tarafı boya savaşı yani. Ölüm kalım yok ya?" dedim bende bilmiş bilmiş.

"Zeliha, sarışında değilsin ama, bu oyunda ölen ilk kişi kesin sen olacaksın." dedi Çağlayan. Ters şekilde ona baktım, oda dudaklarına fermuar çeker gibi yaptı.

Başlangıç düdüğü çaldığında herkes belirlediği yerlere geçmeye başlamıştı. Bende Çağlayanı takip ediyordum. Farkındaydı ama bir şey söylemiyordu.

İkinci düdük çaldığında oyun başlamıştı. Saklana saklana ilerliyorduk.

"Ay Çağlayan yarım saat oldu hala kazanamadık." dedim sıkıla sıkıla.

"Hayatım, kaç para verdik oynamak için. Bırakta yarım saatte bitirmeyelim değil mi?" diye oda bana sordu. Etrafı kolaçan ettikten sonra ilerideki varillerin arkasına ilerledik.

"Oha kaç para bayıldınız buna?" diye sordum hayret içinde.

"Boşver sen orasını." dedi ve silahını omzuna dayayıp varilin üstünden nişan aldı.

"Ay Çağlayan ne kadar seksi oldun böyle, dur Bi fotoğrafını çekeyim." dedim ve asker pantolonun üst cebinden telefonumu çıkardım.

Çağlayan hayretler içinde bana bakıyordu. Fotoğrafını çekerken arkadaki deli gibi dolaşan İremi fark etmem uzun sürmedi. Telefonumu yere bırakıp silahımı aldım ve İremi nişan aldım.

Tam İremi vuracakken önüne Halil geçti ve Halili tam göğsünden vurmuş oldum.

'Ah!' diye yalandan bağırarak İremin kollarına düştü.

"Kurşun yedim son yanımdan çiçeğim." dedi yalandan can çekiliyormuş gibi. İrem oyuna ayak uydurmuş elini vurduğum yere bastırıyor ağlıyor numarası yapıyordu. Kısık sesle de bağırıyor gibi 'Kimse yok mu?' diye sesler çıkarıyordu. Bizde varillere yaslanmış onları izliyorduk.

" Kaderimizde bir olmak yokmuş nazlı yarim. Arkamdan yas tutmayasın. Gidesin kendi geleceğini kurasın. Obamıza sahip çık." dedi iyice eskilere giderek.

"Beyim neler dersin, sensiz oba oba olur mu hiç." dedi İrem ayak uydurarak.

"Kahpe Bizansın oyunudur bu!" dedi Halil.

"Neyim ben Bizansın son Osmanlı bükücüsü mü?" diye soru attım ortaya. İremle Halil durup bana baktılar.

"İntikamını alacam Beyim." dedi İrem ama silahını eline almadan Çağlayan onu vurdu.

"Ah! Vurulduğm. İmdattt." dedi İrem ve ölmüş rolü yaptı.

"Sen ne kadar çabuk öldün öyle ya?" diye sordu Halil. "Biraz direnseydin. Bedenimi siper etseydin kendine."

"Salak zaten senin yüzünden öldüm birde utanmadan konuşuyor ya!" diye İremde söylendi ve omzuna sert bir tane geçirdi.

"İrem bişey dicem ama alınma. O kadar güçsüz ve zayıfsın ki, sanki kolumu sivrisinek ısırdı gibi oldu." dedi Halil doğrulup kalkarken.

İrem ters bir bakış atıp silahı eline aldı ve Halilin kafasına bir tane sıktı. Yakın mesafe atış olmasından Halil şiddetiyle sendeledi ve yere düştü.

" Ya ne yapıyorsun kızım ya! Beynimi parçalasaydın birde. "dedi Halil kaskını çıkarıp kafasını ovuştururken.

" Olmayan şeyi nasıl parçalayacakmışım ki? "diye laf attı ortaya ve sinirli sinirli çıkışa doğru yürümeye başladı.

Çağlayan şaşkınlıkla ağzını kapatıp bir İreme birde Halile bakıyordu. Halil çöktüğü yere geri yattı.

" Neyse, birazda şöyle öleyim. Bu saatten sonra yaşamam imkansız. "dedi ve elini kalbine koyup yere geri uzandı.

Kafamı iki yana sallayıp silahımı elime aldım ve temkinli adımlarla yürümeye başladım.

Çağlayan arkamdan geliyor, beni koruyordu. Küçük kulübeye girdiğimizde iki pencereye geçtik be nişan aldık. Etrafta kimse yoktu. Diğer takımın kulesine yaklaşmıştık.

Çağlayanı parmağımla dürtüp kuleyi işaret ettim. Kafasını salladı ve  ayağa kalktı.

Tam dışarı çıkacaktımki beni kendine doğru çekti ve dengemi kaybedip üstüne düştüm.

O sırada Selçuğu fark ettim. Hain, beni vuracaktı. Ben onu tam vuracakken bizim takımdaki oğlan onu sırtından vurdu.

Çağlayana yattığım yerden öpücük yollayıp kalkmaya çalıştım. Çağlayan bir anda koluma yapışınca tekrar yanına düştüm. Dirseği tam kafamın altındaydı.

"Salsana beni ya, oyun kazanmaya geldim ben." dedim doğrulmaya çalışırken. Ama o aksine üzerime daha çok uzandı.

Tam onu ittirecektimki omzuna gelen boya ile oyun dışı oldu.

Kafamı kaldırdığımda İlaydayı görmeyi beklemiyordum tabiki.

"Vay hain seni." dedim ve onu vurmak için silahımı doğruluğumda koşa koşa uzaklaşmaya başladı.

"Ah Chen, kurşunlu kekim. Bu kadar çabuk ölmemeliydin." dedim hüzünle elimi yanağına koyarken.

"Bi hayat öpücüğü versen dipçik gibi olurum Anim Allah." dedi Çağlayan erkeksi sesiyle. İçimin yağları foşur foşur eriyordu resmen. Bir insanın sesine bile düşülür müydü?

Bir anda Çağlayan'ın omuzlarından tutup geri yatırdım ve omzumun üzerinde dururken dudaklarına doğru eğilmeye başladım. Tam öpecekken düdük çalmaya başladı.

Oyun bitmişti. Kimin kazandığını bilmiyordum ama umrumda da sayılmazdı. Umrumda olan tek şey şu andı.

Yavaşça dudaklarımı dudaklarına değdirdim. Gözlerimiz aynı anda kapanırken Çağlayanın elleri yüzümü avuçlamıştı bile.

........
(927 kelime)

Ay artık yazarken o kadar çok zorlanıyorum ki. Bazen yazmak hiç istemiyorum ama bazı yeni arkadaşların okuma listelerine eklediklerini görünce onlar için yazmak istiyorum. Arkadaşlar lütfen fikirlerinizi belirtin. Aşırı merak ediyorum.

Kusurluların Kusursuz Aşkı(Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin