Evet. Oğlanlara unutamayacakları bi şaka yapmıştık. Sonuçta bizi kandırmak o kadarda kolay değildi. Kadın milletine şaka yapılmaz...
Neyse. Üzerinden bir hafta geçmişti ve o günden beri Çağlayan benimle konuşmamıştı.
Bu gün büyük gün... Çağatayın numarasını, büyük bi operasyonla almıştık. Bu işe Canı da dahil edip Çağlayanın telefonunu yürütmüştük. Yürütmekte değil kap kaç etmek.
Can ve Çağlayan konuşurken, biz arkalarından yaklaşıp Çağlayanın arka cebinden almıştık. Mormalde küçük cepli pantolonlara lanet okurdum ama ilk kez bu işimize yaramıştı. Çağlayanın üzerine düşüyormuş gibi yapıp telefonu şıp diye çekivermiştim. Bana ilk nasılsın diye sorsada iyiyim dedikten sonra 'iyi o zaman bi daha üzerime düşme' diye beni azarlamıştı. Mormalde çok sinirime gitsede bu sefer kendimi affettirmem lazımdı.
Telefondan numarayı aldıktan sonra, Çağatayı arayıp planı anlattım. Bize ilk başta dahil olmayacağını ama yardım edeceğini söyledi.
Okuldan çıktığımızda büyük görev Can ve Halildeydi. Halili sonradan almıştık ve ilk bize küsmüştü. Daha sonra İremi konuşturduk ve affetti. Hınzır...
Onlar Çağlayanı oyalarken bizde evlerine gidip hazırlıklara başladık. Havuzun yanını süslemeye başladık. Annemle de konuşup Sibel teyzeleri (Çağlayanın annesi olur.) davet ettirdim. Böylelikle biz de gençler olarak kalacaktık. Hemen mutfağa gidip iki pasta yaptım. Birini yiyecektik, diğeri ise planlarıma lazımdı.
Bizimkiler havuzun orayı süslemeye başlamıştı bile.
Akşam saat sekiz gibi Sibel teyzeler evden gitti. Tabii biz ona 'Çağlayan için aramızda bi parti vereceğiz.' dedik.
Sekiz buçukta her şey hazırdı. İlayda Canı aradı. Yarım saat sonra gelen motor sesi ile geldiklerini anladık. Arka bahçenin ışıklarını kapattık ve onların içeri girmesini bekledik.
"Işıklar kapalı. Annemler yemeğe gitti herhalde." dedi Çağlayan. Karanlıkta onun sesini duymak çok güzeldi.
Işıklar açılıp 'süpriz' diye bağırınca, Çağlayan bir adım geri kaçtı. Bu haline gülerken o yine tripli suratından takınmıştı.
"Affet beni. Biliyorum yaptığım ağır bi şakaydı ama senin yaptığında hafif değildi yani. Neyse, beni affet be. Hadi." dedim. Bana baktı. Masum masum ona bakarken kollarını iki yana açtı dudaklarının yanları kıvrılırken.
Bende sırıtarak ona doğru koştum ve boynuna atladım. O en sevdiğim tını ile gülerken, ellerini belime koydu ve etrafında beni döndürmeye başladı. Bende onun gibi gülmeye başlamıştım bile.
Beni yere indirdiğinde ellerim hala boynundaydı. Dudaklarımı dudaklarına bastırdığımda oda ellerini yanaklarıma koydu ve beni öpmeye başladı.
"Ovv.. Burda çocuklar var abicim." Halilin sesi ile utançla kendimi geri çektim ve kafamı öne eydim.
"Kazık kadar adam oldu. Çağatayında bilmesi lazım." dedi Çağlayan normal bi şekilde.
"Bilmem lazım da abim ve yenge adayımı da böyle görmek istemem şahsen." dedi Çağatay suratını ekşiterek.
Ben bana 'yenge adayı' demesine bozulmuştum yani. Sonuçta bir hafta kadar öncesinde beni Eceme karşı 'yengem' diye savunmuştu. Şimdi ise böyle deemsine bozulurdum tabikiside.
"Neyse boşverin şimdi. Size sürprizim var." dedim ve hepsini oturtup, içeri koştum. Mutfaktan yaptığım pastanın birini aldım ve merdivenlerden inmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kusurluların Kusursuz Aşkı(Düzenleniyor)
Novela JuvenilOkula yeni gelen oğlanlar, sınıfın popüler aynı zamanda kusurlu olan kızlarına aşık olursa.... Oğlan kıza döndü. "Ne yaptığını sanıyordun sen?" "Ne var ya biraz eğlendik o kadar." dedi kız. Oğlan anlamıştı kızın sesinden. "İçtin mi sen?" dedi oğl...