KKA - 14. BÖLÜM

116 6 0
                                    

Misafirler gittiğinde bende odama gittim. Hemen pantolonumdan kurtuldum ve rahat eşortmanımı giydim. Kendimi yatağa attım. Çağatayın dediklerini düşündüm. Cidden benden hoşlanıyor muydu? Bunu sormalıydım ama nasıl? Arasam utancımdan ölürüm ben be. Bunun için bu fikri aklımdan çıkardım ve gözlerimi kapadım. Yarın okul vardı. Lanet olası okul.
Yatağımın içine girip kendimi uyumaya zorladım.
.....sabah......
Gözlerimi açtığımda daha bir buçuk saatin olduğunu gördüm. Hemen banyoya koştum ve kısa bir banyo yaptım. Odaya geri koştum ve giyindim. Saçlarımı havluya sardım ve mutfağa gittim. Annem bana tuhaf tuhaf bakıyordu.
"Ne oldu valide sultan?" dedim dolaptan süt çıkararak.
"Normalde senin başında ramazan topu patlatsak senin ruhun duymazdı da ondan yani." dedi annem. Hemen yanağını öptüm ve bardağa süt doldurdum.
"Bundan sonra böyle Matmazel. Forma girmek için uyku düzenim önemli. Ondan mütevellif artık bu saatte kalkcam." dedim.
"Hayırdır kız. Ne oldu sana böyle? Ne bu forma girme istekleri falan?" dedi annem.
"Valla olmayan damat adayların beni beğenmiyo anne. Ondan forma girmem lazım. Yani şimdi ben seni düşündüğüm için. Yoksa senin damatların seni üzcek." dedim. Ve masaya oturdum. Salatalıklara çatalımı batırıp ağzıma attım.

Tabağımı yavaşça bitirdim ve saatime baktım. Zilin çalmasına yarım saat vardı. Dolmuşla trafik yoksa 10 dakika sürüyordu. Hemen odama koştum ve çantamı aldım.
"Anne hadi ben kaçtım." diye kapıdan mutfağa doğru bağırdım ve çıktım. Babam evde değildi bugün. Annemde misafir çağırmış akşama. Bu günde dersi yokmuş zaten. Bende fırsattan istifade bizimkileri çağriyim dedim. Bahçede otururuz. Dolmuşa bindim ve okula gittim. Herkes bahçede bir yere toplanmıştı. Bende meraklı melahat hemen oraya koştum. Bizimkiler toplanmış birini dövüyo. Ama sadece Çağlayan dövüyo. Diğerleri sadece izliyo ve ayırmasına engel oluyodu.
"Ne oluyo burda?" diye bağırdım bizimkilere. Onlar bana dönerken Çağlayan hala çocuğa vuruyordu. Hemen çantamı bıraktım ve Çağlayanın kolunu tuttum.
"Oğlum demedim mi ben size beni tutmayın döveyim şu si..."
Kafasını çevirip beni görmesiyle küfrü yarım kaldı.
"Noluyo Çağlayan?" dedim biraz sert sesle.
Hemen çocuğun üzerinden kalktı ve bana baktı, daha sonra cevap vermeden çantasını aldı ve arabasına yöneldi. Oha lan okula araba mı alıyolardı. Bende yerden çantamı aldım ve onu takip ettim. Kapıyı açtı ve bindi. Benim geldiğimi görünce kapıyı kitledi. Ehh deliye bak. Ben yinede seninle gelirim ki.
Arabanın ön tarafına yaslandım ve kollarımı çiçek yaptım. Arabanın camını açtı ve bana baktı.
"Ne yapıyorsun?"
"Arabaya beni almanı bekliyorum."
"Of Zeliha. Hadi işimi zorlaştırmada çekil önümden."
"Ben işi zorlaştırmıyorum." dedim.
"Çekilmiycek misin?"
"Hayır."
"Sen kaşındın."

Arabayı çalıştırdı. Korksamda yerimden hareket etmedim. Yada bana öyle geldi. Kendimi yerde çanağı kırmış vaziyette buldum. Cidden kırdım galiba. Arabayı geri çekerken bende yere düşmüştüm tüm hızımla. Ve bommmm.... Canım popom. Seni bu kopek Çağlayan abin kırdı. Döv onu.

Acısıyla gözümden yaş geldi. Aslında ağlak tipli bi kız değildim ama insanın canıda tatlı oluyo yani şimdi.
Hemen ayağa kalktım ve popomu tuttum.
"İbne. Adi köpek, sersem seni. Mabadı çüriyesice." acıdan ne dediğimi bilmiyordum ama ağlamaya devam ediyordum.
"İnşallah köpeklerde senin kıymetlini koparırda karın seni travesti sanar. İnşallah oturduğun koltuğa biri yanlışlıkla çivi unuturda senin götüne batar."
Artık sinirden ve can acısından hem bağırarak hem de ağlıyarak konuşuyordum. Arabadan indi ve ve yanıma geldi. Buğulu gözlerle ona baktım. Net değildi gözyaşlarımdan . Hemen bana sarıldı.
"Özür dilerim. Canının yanıcağını düşünmedim. Sadece biraz yalnız kalmaya ihtiyacım vardı." dedi. Bu sözleri sinirimi ne kadar alsa da can acımı hala almıyordu.
"Hep kendini düşündüğün için bunlar. Haberin olsun yinede beddualarımı geri almıyacam." dedim gözlerimdeki yaşlarla gülerek. O da güldü ve
"Hiç birşey senden önemli değil." dedi. Neden o güldüğünde can acım dahi gitmişti ki? İşte bu kesinlikle aşktı.
...Sabah Okul Saati...
Yazar Anlatıyor.
Mutluydu oğlan dünkü muhabbetten ötürü. Arabasında keyifli keyifli müzik dinleyerek okuluna gitti. Arabasını park etti ve okul binasından içeri girdi. Halil ve Mehmetle karşılaşınca aşağı bahçeye indiler. Can da onları bahçede bekliyordu. Hemen çardağa oturdular ve Mehmeti çay aldırmaya gönderdiler. Mehmet elimde çaylarla gelince muhabbete başladılar. Daha sonra Halilin diğer sınıftan bir arkadaşı geldi.
"Merhaba Halil."dedi çocuk.
"Merhaba Atakan." dedi Halil.
Yanlarına oturdu çocuk izinsiz. Bozuntuya vermediler. Muhabbete devam ettiler. Daha sonra içeri İrem, Merve ve İlayda girdi. Oğlan onları gösterdi.
"Şu kızları tanıyor musunuz?" dedi Atakan. Halil bozuntuya vermeden
"Evet" dedi.
"Acaba yanlarındaki diğer kız nerde?" dedi Atakan.
"Zeliha mı?" diye sordu Halil.
"A evet Zeliha. Çok güzel kız be. Hep hoşlandım ondan da ablası kimseyi yaklaştırmazdı yanına. O da yok artık. Ne dersiniz açılsam mı artık ona?" dedi Atakan. Herkes Çağlayana bakıyordu. O ise kaşları çatık Atakana bakıyordu.
"Ne diyosun lan o benim kuzenim." dedi Halil.
"Eh be kanki. Madem öyle ayarlasana kankine." dedi Atakan başına geleceklerden habersiz. O sırada Çağlayan elini masaya vurdu.
"Ne diyon lan sen?" diye kükredi. Gözleri alev saçıyordu.
"Sen hayırdır kardeş?" dedi Atakan artistlenerek. Çağlayan sinirle yerinden fırladı ve çocuğun yakasına yapışıp onu çardaktan dışarı itti. Çocuk afallayarak yere düştü ve Çağlayan ona fırsat vermeden karnına oturdu. Yüzünü yumruklamaya başladı. Kulağına doğru eğildi "O benim anladın mı?" dedi dişlerini sıkarak. Omzumda bi el hissedince bakmadan konuştu.
"Oğlum demedim mi ben size beni tutmayın döveyim şu si..."
Kafasını çevirip Zelihayı görünce sözler boğazında düğümlendi. Ya daha demin dediklerimi duymuşsa diye endişelendi.
"Noluyo Çağlayan?" dedi.
Hemen çocuğun üzerinden kalktı ve çantasını alıp arabay yöneldi. Şuan istediği tek şey kum torbasını yumruklamaktı. Kız da onu takip etti. Kapıyı açtı ve bindi. Kızın geldiğini görünce kapıyı kitledi. Çünki biliyordu kızın onunla geleceğini. İşte oda kıza karşı koyamayı siniriyle ona birşeyler yapmaktan korkuyordu.
Kız arabanın ön tarafına yaslandı ve kollarımı çiçek yaptı. Arabanın camını açtı ve kıza baktı oğlan.
"Ne yapıyorsun?"
"Arabaya beni almanı bekliyorum." dedi kız.
"Of Zeliha. Hadi işimi zorlaştırmada çekil önümden."
"Ben işi zorlaştırmıyorum." dedi kız.
"Çekilmiycek misin?"
"Hayır."
"Sen kaşındın."

Arabayı çalıştırdı oğlan. Geri geri giderken kız aniden yere düştü. Kız bir süre öyle durdu. Kızın numara yaptığını zannetti oğlan. Lakin ayağa kalkıp ona dönünce anladı ağladığını.
"İbne. Adi köpek, sersem seni. Mabadı çüriyesice.İnşallah köpeklerde senin kıymetlini koparırda karın seni travesti sanar. İnşallah oturduğun koltuğa biri yanlışlıkla çivi unuturda senin götüne batar."
Kızın canını acıttığını anlayan oğlan kendine kızın söylediklerinden daha ağır şeyler söyledi. Hemen arabadan inip kıza sarıldı. Kızın kokusunu içine çekti.
"Özür dilerim. Canının yanıcağını düşünmedim. Sadece biraz yalnız kalmaya ihtiyacım vardı." dedi.
"Hep kendini düşündüğün için bunlar. Haberin olsun yinede beddualarımı geri almıyacam." dedi kız dalgaya vurarak. Oğlanda güldü ve
"Hiç birşey senden önemli değil." dedi.
..........
(1018 kelime)

Kusurluların Kusursuz Aşkı(Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin