KKA - 23. BÖLÜM

95 4 2
                                    

Diresğimi torpidoya dayadım ve onu dinlemeye başladım.
Canım sevmek suçsa seviyorum seni,
Affet beni, affet beni..
Yanaklarımdan süzülürken aşk öpme istersen.

Araba durdu ve ben bu duruşla kafamı cama çarptım.

Elim kafamda gözlerimi açtım ve Çağlayana baktım. Bana bakıyordu.
"İyi misin?"
"Sanırım ölümüm senin elinden olacak." dedim. Ve araba koltuğuna yaslandım.

"İyi o zaman." dedi ve kapıyı açıp dışarı çıktı. Kendi tarafımdaki camdan kendimi sarkıttım ve ona baktım.
"Nereye?" diye sordum. Arka kapıyı açtı ve çantaları aldı. Ben onu çatık kaşlarla izlerken 'in' dedi. Bende arabanın kapısını açıp indim ve kapıyı kapadım. O yürümeye başlayınca bende onu takip ettim. Dar bi sokağa girdik ve yürümeye devam ettik.

"Çağlayan. Burda ne işimiz var?" dedim.
"Babamın dedesinin burda evi vardı. O ölünce bize kaldı. Babamda bana verdi tabi. Kimsenin haberi yok. İlk kez sen gidiyorsun." dedi. Ohe ohe ohe. Değerliyim, çekilin.

Sustum ve onu takip ettim. Bi köşeden döndük ve ağaçlık bi yola geldik. Yokuştu. Elimde plaj çantası olmasına rağmen yorulmuştum.

"Çağlayan. Yoruldun mu?" diye sordum.

"Yo. Sen yoruldun mu da?" diye sordu ve bana döndü.

"Şey. Biraz." dedim ve bi elimi dirseğime yasladım.

"Sırtımda taşıyayım mı?" diye sordu.

"Yok canım. Ne gerek var." dedim ve doğrulup yürümeye devam ettim. Çağlayan beni takip ediyordu ve bana yön veriyordu.

İki yol ayrımına gelmiştik. Arkamı döndüm. Dönmemle Çağlayanla çarpışmamız bi oldu. Çağlayan pek etkilenmemişti ama benim için aynı şey söylenemezdi. Bi yarım adım geriye gittim.

"Sen cidden bugün ölmek istiyorsun?" dedi sorar gibi. Onun sorusunu es geçerek ben sordum.

"Hangi yoldan?" diye sordum kollarımı iki yöne açarak.

"Sence hangi yoldan  gitmeliyiz?" diye sordu. İki yolada baktım.

"Bence sol." dedim.

"Doğru tahmin." dedi. Bende sola dönüp yürümeye başladım.

Karşımda ahşaptan yapılma, Karadeniz evlerine benzeyen bir ev çıktığında "bu mu?" diye sordum.

"Evet." dedi. Ben orada dikilip eve bakarken o evin yan tarafına ilerliyordu.

Çağlayanı takip ettim ve kapının önünde dikildik.

"Zeliha. Üçüncü saksının altında anahtar var." dedi. Anahtarı alırken söyleniyordum.
"Neden üçüncü saksı? Hem neden saksının altında? Ya biri gelse çalsa!" dedim ve anahtarı yerleştirip kilidi açtım ve kapıyı ittim. Kapıyı açtığımda karşıma deri L koltuk çıktı. Önünde yine ahşab görünümlü bi orta sehpa vardı.
Deri koltuğun arkasında duvarın yarısını kaplayan, ama tam yerde bitmeyen camlar vardı. Dışarıdan evin içinin görünmediği belliydi.

"Bak şu taraftaki kapı  banyo. Diğer tarafta mutfak ve yatak odası var." dedi. Kafamı sallamakla yetindim.

Elindeki torbalarla mutfağın olduğu tarafa gitti. Bende koridorun başından onu izliyordum. Murfaktan sesler geldi ve Çağlayan kapıdan çıkıp yatak odasına girdi. Kapıdan çıkınca ellerinde torba yoktu.

"Mısır yer miyiz?" diye sordu.
"Neden olmasın?" diye cevap verdim.
Eliyle gelmemi işaret etti ve mutfağa girdi.

Onu takip edip bende mutfağa girdim. Mutfak beyazdı. Fayanslar, mermerler, dolaplar, ada tezgah... Herşey. Sadece dolapların kulpları gümüş rengiydi.

Kusurluların Kusursuz Aşkı(Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin