KKA - 4. BÖLÜM

211 11 2
                                    

Multi:Çağlayan

"Selam millet."

Bu ses ile önce İlaydaya baktım sonra Merve'ye. İkiside şaşkınca arkama bakıyordu. Yemin ediyorum bir daha böyle bir yere geldiğimizde kapıya dönük oturcam.

Halilde elini uzattı.
"Hoşgeldiniz yaa..." ay yıvışık seni.
Mehmet ve Can hemen kızların yanına oturdu çakallar. Tabi o yüzden Çağlayan da benim yanıma oturmak zorunda kaldı. Bana baktı ve güldü. Ona döndüm. Gözlerime baktı önce.
"Ne var?" dedim hemen sinirle.
"Çok şıksınız Zeliha Hanım." dedi benimle dalga geçerek. Down sendromlu seni (burda bir şeye değinmek istiyorum. Down sendromlu çocuklar bana çok tatlı geliyo. Benimle aynı fikirde olanlar var mı?).
"Teveccüğünüz Çağlayan Bey." dedim ve konuyu kapatıp önüme döndüm. Merve bizi izliyordu. İlayda da Canla birşeyler konuşuyordu. O sırada Halilin öksürük sesini duyduk. Başlar hemen ona çevrildi.
"Buraya bugün hepinizi toplama sebebim belli. Hadi kaynaşak ya. Bunun içimde süper bi fikrim var benim." dedi. Mehmet hemen
"Neymiş o?" dedi. Halil elini kaldırıp iki parmağıyla garsonu çağırdı. Garson gelince kulağına bişeyler söyledi ve garson başını sallayıp geri gitti.
Biz Halile soru sorar gözlerle bakarken oğlan elinde küçük bir kutu ile geldi ve geri gitti.
Halil kutuyu eline aldı ve önümüze koydu. Ben hemen-meraklı olduğumdan dayanamayıp- kutuyu açtım. İçinde bir düzenek vardı. Mavi ve kırmızı ok, aynı zamanda soru kağıtları..(aslında bu oyunu bi wattpad hikayesinde gördüm ve beğendim. O yüzden kendi hikayemdede kullanmak istedim.)
-bu arada bi değişiklik var oklar saat gibi dönüyo-

"Evet millet... Doğruluk mu cesaretlik mi oynunun ciddi versiyonu. Eğer yapmazsan cezanı çekiceksin ve bu herşey olabilir.'Ya kuzen ben bunu yapamam' gibi şeyler yok." dedi bana gönderme yaparak. Aslında haklı. Zor durumda kalınca böyle diyebiliyorum. Bu yüzden ona 'yav he he' bakışlarımı gönderdikten sonra hemen önüme döndüm. Kızlarda benim bu halime güldüler. Tabi diğerleri ne olduğundan habersiz.

Uzatmadan oyuna başladık. Kırmızı tuşa ilk Halil bastı. Ok Can ile Mervenin arasında durdu. Merve hemen bir kağıt alıp okudu.
"Ona merak ettiğin soruyu sor' yazıyo" dedi. Halilde "sor o zaman" dedi.
"Bu masadaki hangi kızdan hoşlandın?" dedi. Cevap belliydi ama sormak istemişti belli ki.
"İlayda" dedi direk Can. Buna biz güldük İlayda ise utandı. Basma sırası bendeydi. Bastım. Ok benle Mehmet'in arasında durdu. Eline kağıt aldı Mehmet.
"Ulan bu ne amk. Böyle bişey olamaz." dedi. Şok içinde ona bakıyodum.
"Yanındakini dudağından öp' yazıyo." dedi. Biraz kızardım. Bir yanımda Çağlayan, diğer yanımda ise Halil oturuyordu. Tabi Halile yöneldim doğal olarak. Hemen elini dudaklarıma koydu.
"Ay yok canım ben almıyım bu dudaklar başkasını bekliyo. Üstelik benim seninle evlenmeye niyetim yok. Nikah düşer bize." dedi. Allahım dinden girdi işte... Ne yapcan be gülüm. Din bu. Kuzenlede nikah düşüyo. Oflayıp diğer yanıma döndüm. Çağlayan....... Sırıtıyodu piç.
"Yaaaa ama bununlada nikah düşer. Olmaz yapamam ben." dedim.
Mehmet hemen atladı.
"Olur valla benim cezalarım daha kötüdür onlarda olur. Ama bişey diyim mi sana büyük zarar gelebilir." dedi. Tırstım. Ne olucaktı ki? Sadece bununla evlenmek zorunda kalıcaktım. Pehh ne olmuş yani?
Bi anda hemen Çağlayanın dudaklarını öptüm ve geri çekildim. Herkes şok olmuş gözlerle bize bakıyordu. Ne yani? Daha önce hiçmi öpen birini görmediniz?

Sıra Çağlayana gelmişti. Bastı tuşa. Bu sefer İlayda ve Mehmetin arasında durdu ok. İlayda kağıdı çekti ve sesli okudu.
"Oyunda beğendiğin kızın yanına git be alnından öp."
Mehmet cool bi şekilde yerinden kalktı ve Merve'ye yaklaştı. Mervede bunu farketmiş olacak ki hemen başını öne eğdi. Mehmet Mervenin çenesinden tuttu ve kaldırdı. Anlına öpücük kondurdu. Bizim ağzımız açık kalırken Çağlayan ve Can sevinmişti.

Oyunu bitirdik tabi. Çağlayanla bizim aramızda bir kez daha durmuştu. O seferde istediğini al yazıyordu. Korkmuştum en başta ama sonradan numaramı isteyince rahatladım ve verdim. Saat 10a gelirken garson gelip kapanacağını söyledi mekanın. Bizde toplanıp çıktık. Tabi hesap Halilden....

Herkes ayrılmıştı. Halilde evime gitmişti. Çağlayanda bizim mahallenin arka sokağında oturuyormuş. Bu yüzden Halil ondan beni eve bırakmasını istemiş. Bende kaldırımda yolun en yakın yerinden yürümeye başladım. Ellerim cebimdeydi. O da ellerini benim gibi siyah pantolonunun cebine koydu ve yürümeye başladı. Biraz geçtikten sonra kalabalık-yani araba trafiği olarak- bir mahalleye geldik. O sırada yanımdan araba geçiyordu. Yamuk olan kaldırımda taşa takılıp arabanın üzerine uçuyordum. O sırada kolumdan birinin tutup çekmesiyle arabanın altında ezikmekten kurtuldum. Ama dengemizi sağlıyamayıp çimlerin üzerine yuvarlandık. Ben altta kalmıştım. Çağlayan ise çok normal birşeymiş gibi hala üzerimdeydi.
"Nefesim kesildi üzerimden kalkar mısın?" dedim hemen. Ama kalbim buna karşı çıkıyordu.
-dur kız bekle kaçyıllar sonra ilk kez yakışıklı oğlan gördüm biraz hareketlilik benimde hakkım.
+sus kalp senin hakkın olamaz. Kalpten hakkı olmaz(isim olarak)
Kalp sesimi-diğer adıyla içses- takmayıp Çağlayanı ittirmeye başladım. Ama ayı kalkmadı tabi oda ayrı konu..
"Demek nefesini kesiyorum Zeliha. Çok mu yakışıklı buldun beni?" dedi. Şuan müsait olsam arkamı gösterip 'ay g*tüm' derdim.
"Akciğerlerim aklığını yitirdi oksijensizlikten." dedim. Güldü ve üzerimden kalktı. Elini uzattı. Bende elini tutup ayağı kalktım. Beni eve bıraktığında hemen odaya koştum ve yatağa kendimi attım. Elimi kalbimin üstüne koydum.
"Lan sen kalpsin neden iki kaslı oğlan gördüğünde içimde Mahmut Tuncer'e dönüşüyorsun ki?"

..........
(800 kelime)

Kusurluların Kusursuz Aşkı(Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin