KKA - 50. BÖLÜM

24 1 3
                                    

Oyun bittiğinde saat akşam 8 gibiydi. Hava az çok kararmaya başlamıştı bile. Üzerimizdekileri çıkarıp arabalara geçmiştik bile.

Çağlayan arabayı otele doğru sürerken bende azcık kestirme kararı almıştım. Gözlerimi kapatalı çok olmamış gibi gelmişti ama otele geldiğimizde saat 11 civarıydı.

Odaya girdiğim gibi kendimi duşun altına atmıştım. Saçıma birazcık boya bulaşmıştı.

Duşta işim bittikten sonra giyinip odaya geçtim ve masaya oturdum. Telefonum elimde birazcık Instagramda gezinirken tam önüme bir piknik sepeti kondu. Sepete bakarken Çağlayan iki kolunu iki yanıma koydu ve beni kollarının hapsine aldı. Yandan kafamı kaldırıp ona baktığımda kafasını eğmiş bana bakıyordu.

"Bu ne böyle?" diye sordum.

"Akşam için minik bir sürpriz." dedi oda bana. Eğilip alnımdan öptü ve kollarımın iki yanından tutup beni ayağa kaldırdı.

"Şimdi bu çirkin olan ama bana seksi gelen pijamalarından kurtul ve hemen buraya geri gel." dedi beni içeri doğru yavaşça ittirirken. Bende ona uydum ve hazırlanmak için dolabın olduğu tarafa doğru ilerledim.

Üzerime ne bulduysam geçirip içeri geri gittim. Çağlayan kalktığım yere oturup benden tarafa doğru dönmüş, bacak bacak üstüne atmış ve bir parmağı dudaklarının üzerinde bana bakıyordu. Acayip derece beni cezbeden bir görüntüydü ama kendimi toplamam gerekiyordu.

Yerinden yavaşça kalkıp sepeti eline aldı ve diğer eliyle elimi tutup kapıya doğru ilerledi. Bende onu mecburen takip ediyordum.

Aşağı inip arabaya bindik. Çağlayan anahtarı yerine taktı ve arabayı çalıştırdı.

Uçurum gibi bir yere gelmiştik. Yer dümdüzdü. Şehrin ışıkları ayaklarımızın altındaydı.

Çağatay bana baktı ve lanet seksi bir şekilde bana gülümsedi. Bu gülümsemesi beni afallattı.

Kemerini açıp arabadan inerken ben arkasından öylece bakakalmıştım.

Bagajdan bir şeyler aldı ve arabanın önüne doğru geçti. Yere kilim tarzı bir örtü serdikten sonra bana baktı. Bende arabada oturmuş hala ona bakıyordum.

Elini havaya kaldırıp gel işareti yaptı. Hafifçe yutkunup kemerimi açtım ve arabadan aşağı indim. Kapıyı kapatırken etrafa bakınmayı aklıma getirmiştim.

Tüm şehir ayaklarımızın altında gibiydi. Gibi de değil, tüm şehir ayaklarımızın altındaydı.

Hem denizi görebiliyorduk hemde şehirin ışıkları ayın güzel ışığıyla birleşince kör edici bir güzelliği bize sunuyordu.

"Çağlayan, burası çok güzel." diye hayranlığımı dile getirdi.

"Seninle yarışacak yerler bulmak benim işim. Bilirsin hep en güzelini bulurum." dedi ellerini göğsüne bağlarken bana göz kırpmayı da ihmal etmemişti.

O bana bakarken, ben ayın ışığının vurduğu denize bakmakla meşguldüm.

"Hadi şuraya geçte seni çekeyim." dedim elimle iki manzaranında çıkabileceği yeri gösterirken.

"Beraber çekinsek ya?" diye bana sordu.

Elimle onu durdurdum ve hemen fotoğrafını çektim.

"Geç bende seni çekeyim." dedi.

Telefonumu ona uzatmıştım ama o kendi cebinden telefonunu çıkarıp kamerayı açtı. Bende itiraz etmeden hemen geçip poz verdim.

Daha sonra telefonu arabanın üzerine koyup zamanlayıcı açtı ve koşa koşa yanıma gelmeye başladı. Yanıma geldiğinde çoktan birkaç fotoğraf çekmiştik bile.

Kusurluların Kusursuz Aşkı(Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin