Sabah uyandığımda saat neredeyse on bire geliyordu. Telefonumu elime alıp baktığımda kızlarla olan grubumuzda bir video gördüm. Videoyu açıp baktığımda İrem tam bir yeni gelin gibi yüzüğünü göstere göstere iş yapıyordu ve bize bir şeyler anlatıyordu.
İreme küfürlü bir sticker attıktan sonra tam telefonumun ekranını kapatacaktım ki İrem anında mesaj attı. Şok olmuş iadeli bir emojiydi.
Ekranımı kapatıp yataktan yavaşça kalktım ve tuvalete doğru yola koyuldum. Tuvalete girip işimi hallettiken sonra mutfağa gittim annem kahvaltı sofrasını kurmuş, kendisi kahvaltısını yapmış ve çay keyfine geçmişti. Bende kendime bir çay koyup hemen masaya çöktüm ve aç karnımı doyurmaya başladım.
'' Ee dün neler oldu anlatmayacak mısın? '' diye sordu.
'' pek bir şey olmadı ya. Halil İreme evlenme teklifi etti işte.'' dedim peyniri ağzıma atarken.
Annem o kadar çok şaşırmıştı ki yudumladığı çay boğazına kaçmıştı. Yüzüme yüzüme öksürürken yüzüm neredeyse çayla tekrar yıkanmıştı.
'' Nasıl? '' diye annem hayretler içinde sordu. '' Halil ve İrem sevgili miydi? Neden bana hiç söylemedin? '' diye annem arka arkaya bana soruları yağdırmıştı.
'' Bunu bilmen gerektiğini düşünmedim. Ne yapacaksın ki bilip? '' diye sordum.
'' Kız en azından yengene söylerdim. Biliyorsun yengen pek fena. Hiç kimseyi layık görmez prens oğluna. '' dedi annem. Anneme biraz hak versemde pek bir şey söylemedim.
'' Anne Halilde biliyor annesinin huyunu. Eminim o bir şeyler düşünmüştür. Biliyorsun Halilde akıllı çocuk, saf salak bir oğlan değil yani. Yaş tahtaya basmaz o. '' dedim domateslerden yerken.
'' E, Çağlayan'dan yok mu bir hamle? '' diye annem masada bana doğru eğilip sordu. Gözlerimi fal taşı gibi açarak anneme baktım.
'' Anne saçmalama. Biz daha çok genciz. Hem erkenden neden evleneyim ki? Tamam Çağlayanı seviyorum ama evlilikten önce daha başka planlarım var. '' dedim. Annem hayretle suratıma baktı ve çayını kucağına basıp içeri televizyon izlemeye gitti.
Mutfakta tek başıma kalmıştım. Tüm mutfağı toplayıp odama gittiğimde saat neredeyse üç olmuştu. Telefonuma baktığımda kızların instagramdan attığı birkaç video bildirimi dışında hiçbir şey yoktu. Çağlayanın mesajlarına girdiğimde çevrimiçi olduğunu gördüm. Çevrimiçi olduğu halde bana yazmıyordu. Kaşlarımı çatıp Çağlayanın profilindeki fotoğrafına baktım. Bir kaç saniye sonra Çağlayan whatsapptan çıktı ve çevrimiçi yazısı gitti.
Hemen mutfağa geri dönüp Sibel annenin, ki ona anne derken hala çok garip hissediyorum, en sevdiği kek olduğunu öğrendiğim havuçlu tarçınlı kekten yaptım. Kek piştiğine hemen dilimledim ve kaba koyup beklemeden yola düştüm.
Çağlayanların evinin önüne geldiğimde hava yavaştan kararmaya başlamıştı bile. Kapının önünde derin bir nefes alıp zile bastım. Çok geçmeden Çağatay kapıyı açtı.
'' Hoşgeldin Zeliha abla, hayırdır hangi rüzgar attı seni buraya? '' diye şaşkın şaşkın sordu. Sorusunu bitirir bitirmez Sibel anne arkasından geldi ve ensesine çat diye yapıştırdı. Acıyla inleyen Çağatay elini ensesine atıp annesine döndü.
'' Terbiyesiz, ne biçim konuşuyorsun hayırdır filan diye. Gelmesin mi canım kızım evine? '' diye Sibel anne kızdı. Hafifçe gülümsedim ve içeri bir adım attım.
'' Ya anne o anlamda söylemedim ki? şaşırdım sadece. '' dedi Çağatay acı dolu sesiyle.
'' Çekil şuradan densiz. '' dedi ve Çağatayın omzundan tutup kapıdan diğer tarafa savurdu. Çağatay annesine trip atıp odasına çıktı. Bizde beraber mutfağa geçtik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kusurluların Kusursuz Aşkı(Düzenleniyor)
Teen FictionOkula yeni gelen oğlanlar, sınıfın popüler aynı zamanda kusurlu olan kızlarına aşık olursa.... Oğlan kıza döndü. "Ne yaptığını sanıyordun sen?" "Ne var ya biraz eğlendik o kadar." dedi kız. Oğlan anlamıştı kızın sesinden. "İçtin mi sen?" dedi oğl...