KKA - 15. BÖLÜM

94 7 0
                                    

Çağlayan benden ayrıldığında göğsümde olan sıcaklığını da aldı. Arabaya yöneldi bana bakmadan. Ben ise sadece ona bakmakla kaldım. Sürücü koltuğuna bindi ve bana baktı. Yavru köpek bakışı attım. Kapıyı açtı ve kafasını bana uzattı.
"Binmiyecek misin?"
"Ciddi misin? Daha demin bincem diye çanağı kırıyodum." dedim gülerek. Gözlerim hâla buğuluydu.
"Hadi bin. Ama karışma." dedi ve geri bindi arabaya. Bende hemen arabaya koştum ve yan tarafa oturdum. Çantamı arka tarafa attım ve emliyet kemerimi bağladım. Bana baktı ve önüne dönüp arabayı çalıştırdı.
"Neden dövdün Atakanı?" diye sordum ona dönerek.
"Boşver. Önemli bi mevzu değil." dedi bana bakmadan. Bakmasını da istemezdim zaten.
"Yaa. Hadi söyle." dedim ağzımı yayarak. Şu an onun yerinde olsam ağzıma tuvalet terliğiyle vururdum.
"Sevdiğim kıza yavşadı." dedi. Bi an kalbim sıkıştı. Gözlerim doldu. Görmesin diye önüme döndüm. O sırada gözümden yaş geldi.
Ahhh be aşk.... Beni nasıl bi kız yaptın sen?

"Ne oldu?" dedi. O sırada ona döndüm. Gözümdeki yaşı farketmişti galiba.
"Canım acıyo." dedim. Gerçektende canım acıyordu. Ama sebebi yere düşmem değil onun 'sevdiğim kız' demesi.

Biraz gittikten sonra bizim mahalleye girdi. Evin önünden geçtik ve onların evine doğru sürmeye devam etti. Evinin önünde durdu.
"Ne oldu? Neden eve geldik?" diye sordum merakla.
"Spor çantamı alıp gelicem bekle." dedi ve kapıyı kapatıp gitti. Evleri önden daha bi güzeldi. Kocaman bahçesi vardı. Beyaz geniş kapısı, kapısıyla aynı renk duvarlar...

Ben evi süzerken Çağlayan arabaya bindi.
"Senin odan kaçıncı katta?" diye soru sordum.
"Bodrum katta." dedi.
"Ne? Bodrum mu? Fare misin be sen. Bodrumda ne işin var?" diye soruları peşin sıra sordum. Bana baktı ve arabayı çalıştırdı.
"Direk arka bahçeye çıkıyor kimsede beni rahatsız edemiyor. Bence bayağı güzel. Hem en geniş oda orası. Işığı sevmem zaten. Bu yüzden tam benlik."
"Hmmm.. Anladım. Zevkler ve renkler tartışılmaz diye boşuna dememişler. Ama şimdi nereye gidiyoz?" dedim yine. Ofladı.
"Soru sormayı bırakda radyoyu aç."

Radyoyu açtığımda kanalları gezdim. Bi yerde Güliz Ayla'dan Olmazsan Olmaz çalıyordu. Tabi bende dayanamayıp eşlik ettim.
Benim bura afet yeri
Depremde var yangında hangisini anlatayım ki?
Kimmiş beni söndürecek?
Ateşim dinsin diye okyanusa sığınamam ki.
Sarılırım, sarılırım, bırakmam
Çağırırım, çağırırım dahada sensiz yatmam.
Olmazsan olmaz büyümez çiçeklerim
Torpağım havalanmaz kurur gider bahçelerim.

Şarkının yarısına geldiğimizde araba durdu. Bende doğal olarak sustum. Çağlayana döndüm. Çantayı aldı ve aşağı indi. Bende onu takip edip arabadan indim.

Geldiğimiz yer hakkında bi fikrim yoktu. Göründüğü kadarıyla insanlar buraya kafa dağıtmak için geliyordu. İnsanlar dediysem yalnış anlamayın. Çağlayan spor çantasının ön gözünden bi anahtar çıkarıp açtı kapıyı.

İçeri adım attığımda ağzım açık kaldı. İçeride kum torbaları, boks ringi ve dumbeller(nasıl yazıldığını bilmiyorum. Affedin.) vardı.
"Bunlar da ne?" diye ağzımdan kelimeler döküldü. Onlarda salyalarımla akıp gittiler.

"Burası Can'ın annesinin. Butiği vardı önceden. Sonra kardeşi doğunca elini ayağını çekti burdan. Bizde burayı bizim mekan yaptık." dedi.

"Vay anasını. U my god." dedim hemen. Dumbellere koştum ve en hafifini aldım. Tabi ben kaldıramadım. Hemen baktım 8 kilo.
"Ulan en hafifi buysa en ağırını düşünemiyorum." dedim.
"Çağlayan cidden bu vücudu burda mı yaptın?" dedim parmağımla vücudunu gösterirken.
"Evet." dedi gülerek.
Hemen elini sardı ve kum torbasının önüne geçti. Kum torbasını yumruklamaya başladı. Bende onu izlemeye başladım. Alnında ter damlacıkları birikmeye başladı. Hemen çantasının yanına gittim ve içinden havluyla su şişesini alıp yanına gittim.
Gözleri kararmıştı. "Çağlayan" diye seslendim. Hemen bana döndü. Havluyu kafasına attım ve su şişesini uzattım. Gülerek kafasındaki havluyu boynuna attı ve kafasını yukarı kaldırarak suyu içmeye basladı. O her suyu yutttuğunda gözüm adem elmasına kayıyordu. Hemen kendimi toplayıp başka yere baktım. Su şişesinin yere düşme sesiyle yerimde sıçradım. Çağlayan da kahkahayı bastı tabi.. Kaşlarımı çatıp ona baktım.
"Ne yani çok mu komik Çağlayan?" dedim sinirle.
"Evet." dedi gülmeye devam ederken.
Kollarımı çiçek yapıp kendimi geri yasladım. Kum torbasına yaslanmamla dengemi kaybetmem bir oldu. O sırada Çağlayan ellerini belime koyarak beni kendine çekti ve düşmekten kurtardı. Tabi bende panikle ellerimi çözüp onun kollarından tuttum. Şuan suratlarımız birbirine yakındı. Gözlerini net göremiyordum.
Etraf netleşince hemen gözlerimi kapadım. Başım dönmüştü.
"Zeliha. İyi misin?"
Çağlayan biraz panikle ve endişeyle söylemişti.
"Evet. Sadece birazcık başım döndü." dedim gözlerimi açarken. Gözlerimiz biraz daha kesişirken
"O sendin." dedi. Kaşlarımı anlamayarak çattım. Bana baktı ve
"Atakanın yavşadığı kız sendin. Bende onu o yüzden dövdüm."

Kaşlarım gevşerken arabadaki muhabbet aklıma geldi.'sevdiğim kıza yavşadı.'
Ne yani Çağlayan benden mi hoslanıyordu?.

"Bu bi aşk itirafı mı?" dedim. Meraklıydım ama belli etmedim. Veya ben öyle sandım. Bana biraz daha yaklaştı.
"İlk başta çok tuhafıma gittiğin için öyle oldu sanmıştım ama şuan anlıyorum ki cidden sana aşığım. Hani diyetisyen sana çikolatayı yasaklarda sende her an çikolata yemek istersin. İşte şuan senin dudaklarını öpmemek için onu yaşıyorum."

Oha lan.. Beni öpmek istediğini söyledi.
"Üzgünüm nasıl olur bilmiyorum." dedim gerçeği söyleyerek.
"Aslında bilmemen daha iyi. Belkide ilk öpücüğünü bana vermelisin." dedi. Şuan çok saçma konu hakkında konuşuyorduk.
"Üzgünüm ama verdim." dedim üzgün tonda. Bi anda kaşları çatıldı. Kol kasları sertleşti. Ne yani bu kadar çok mu kızmıştı.
"İnan ki o dudaklar karşımda olsa onları ordan toplu iğnelerle deler sonrada köpeklere yem ederdim." dedi. Sadist mi lan bu?
"Sadist misin?" dedim merakla.
"Hayır." dedi sakinlikle. Derin bi nefes aldım. O sırada beni kendine daha çok çekti. Şuan rahatsız olmam gerekirdi ama salyam akan yastığa sarılmış gibi hissediyordum.
"Yazık oldu dudaklarına. Oysa ne de güzel dudakların var. Köpeklere yem olması beni çok üzdü." dedim dudağımı büzerek. Bana baktı ve kafasını yukarı kaldırarak kahkahayı bastı.

"Demek ilk öpücüğünü bana verdin. İşte bu beni çok mutlu etti. Ama inan başkası olsaydı dediklerimin hepsini yapardım."

Yüzümü yüzüne yaklaştırdım. Gözü hemen dudaklarıma kaydı. Tabi eğildi de. Tam gözlerini kapatıp dudaklarımı öpücekken hemen kafamı sağa çevirdim. Yani yanağımı öpmüş oldu. Ben gülmeye başladım hemen. Kaşlarını çattı oda.
"Ama bu sağ gösterip soldan çakmak." dedi. Bende hemen Özcan Denizin şarkısından alıntı yapıp cevap verdim.(cidden bunu yapmayı çok seviyorum. Bazen normal konuşurken bile söylediği sözcüklerden şarkı yapıyorum.)
"Ağla Çağlayan nasip değilmiş öpmek." dedim. Bana baktı
"Bu hiç hoş değil Zeliha."
"Beğenmediysen yapacak bişeyim yok Cağlayan." dedim gülerek. Kollarından ayrıldım. Sıcak bastı beni ya. Oda oradaki sandalyeye oturdu.

"Hadi bana da öğret"dedim kum torbasını göstererek. Sargıların olduğu yeri gösterdi ve
"Siyah olanı al." dedi. Hemen gittim ve siyah olanı aldım. Çağlayanın yanına koşarak ona uzattım. Bana baktı kaşının üzerinden.
"Ne ya yapmayı bilmiyom. Öğrencinim ben senin yapmak zorundasın." dedim.
"Öğrencilerde öğretmenlerinin dediğini yapmak zorunda ama sen yapmıyosun." dedi. Ben biliyom senin amacını.
"O bu kapsama girmiyo canım." dedim. Elimden sargıları aldı ve beni kucağına oturttu. Biraz utansamda belli etmedim. Ellerimi sarmaya başlayınca özenle onun suratını dikizledim. Allahımmm neydi günahım......

"Neden bu kadar tatlısın bre namızsızın oglı" dedim. Bana baktı ona söylediğimi anlayınca güldü.
"Allah vergisi canım."
Özürlü tavşan hareketi yaptım ona.(buda Zelihacada 'yav hehe' anlamına) Bitince bana döndü ve bi anda ellerini sırtıma koydu.
"Sen ne numaracısın sen. Bırakın beni bayım yoksa zor kullanmak zorumda kalıcam." dedim tehtitkar biçimde.
"Pekala matmazel. Hadi kullanın." dedi kollarını daha da sıkarken. Hemen eğilip omzundan ıssırdım. Tabi biraz sertti bu yüzden hemen kollarını çekti. Fırsattan istifade hemen kucağından kalktım ve ayakta karnımı tuta tuta gülmeye başladım. O sırada elimdeki sargının biri açılıp yere düştü.

"İşte şimdi bittin Zeliha."dedi. Tamam kabul. Tipi beni korkutmuştu. Bende geri geri adım atmaya başladım. Oda üzerime gelmeye başladı. O sırada elimden açılıp düşen bandaja takıldı ve üzerime düştü.

İşte şimdi yandın Zeliha.
..............
(1190 kelime)

Kusurluların Kusursuz Aşkı(Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin