KKA - 37. BÖLÜM

67 5 4
                                    

Yüzüklerimiz parmaklarımızda okula gidip geliyorduk. Okul yakındı zaten. Çağlayanın arabası bozulduğu için tamirdeydi. Havalarda güzel olunca yürüyerek gidip geliyorduk.

"Zeliha akşam işin var mı?" dedi.

"Yok, neden sordun ki?" dedim.

"Seni bir yere götürmek istiyorum." dedi.

"Tamam." dedim ve okula girdik.

----
Okul bitimi kızlarla birlikte eve gittik. Çağlayan son ders bir işi olduğunu söyleyip gitmişti. Sormuştum ama geç kaldığını söyleyip beni geçiştirmişti. Buna pek takılmayıp kızlarla eve yürüdük. Bu gün bunlarda bir şey vardı.

Eve geldik ve çay içtik. Kızlar dışarıya çıkıp gezelim dediklerinde ayağa kalktım ve üzerimi değiştirdim. Formalarla gidecek halim yoktu her halde.

Üzerime kot pantolonla tişört giydim ve aşağı indim. Telefonuma baktığımda mesaj filan yoktu. Kızlarla birlikte sinemaya gitmeye karar verdik. Romantik bir film seçip bilet aldık. Sinemada telefonum titrediğinde elime aldım.
Çağlayan'dan
-Zeliha seni attığım konumda bekliyorum.
Zeliha'dan
-Yakınlardayım. Beş dakikada orada olacağım.

Kızları ekmek zorunda kaldığım için kendimi kötü hissediyordum ama bunu yapmak zorundaydım. Sonuçta nişanlım beni bir yere çağırmıştı.

Sinemadan çıkıp Çağlayanın attığı konuma gittim. Burası şık bir kafeydi.

Zemin katta Çağlayanı bulamadığım için üst kata çıktım. İşte oradaydı. Benim gibi kot giymişti ve üzerinde V yaka siyah bir tişört vardı.

"Meraba sevgilim." dedim ve eğilip onun yanağını öpmeye çalıştım. Çalıştım çünkü kafasını geri çektiği için benim dudaklarım yanağına deymedi.

Buna her ne kadar bozulsamda belli etmemeye çalıştım. Karşısına oturdum ve garsonun gelmesi için elimi kaldırdım. Garson geldiğinde Çağlayan parmağındaki kral tacıyla oynuyordu.

"Bi kahve alabilir miyim? Sütlü olsun lütfen." dedim. Beş dakika sonra garson kahvemi getirdi ama Çağlayanın ağzını bıçak açmıyordu.

"İyi misin?" dedim kahvemi elime alırken.

Tam bir yudum alacaktım ki Çağlayanın kurduğu cümleden sonra kahvem yarı  yolda kalmıştı.

"Ayrılmak istiyorum."

Bana cevap hakkı bile tanımadan masadan kalkıp gitmişti.

Ben o sözleri beynimde tekrar tekrar çalarken annemin beni aramasıyla kendime geldim.

+Efendim anne?
-Zeliha saat kaç oldu nerdesin? Kızları aradım Çağlayanla buluştu dediler. Onu aradım telefonu kapalı. Ne oluyor? Nerdesiniz?
+Anne ben tekim şu an. Az sonra Çağlayanın yanına gideceğim merak etme. Bir saate evde olurum.
-Tamam kızım.

Annemle telefon konuşmamız bittiğinde masadan kalktım. Onun oturduğu yere birazcık baktım ve daha bir yudum bile almadığım soğuk kahvemin parasını ödemeye gittim.

Kasadaki bayan çalışan bana iyi misiniz diye sordu. Kapının yanındaki aynaya bakınca suratımın bembeyaz olduğunu gördüm. Haklıydı çünkü ruh gibi olmuştum.

Taksiye binip Çağlayanların evinin arka kısmına gittim. Kapıyı çaldığımda tişörtü olmayan bir Çağlayan beni karşıladı.

"Bana açıklama yapmak zorundasın!" dedim ve onu iterek içeri girdim. Ailesi şu anda hiç önemli değildi benim için.

"Açıklamamı yaptım. Ayrılmak istiyorum." dedi bir tişörtü kafasından geçirirken.

"Bu mu açıklaman?" dedim. Evet anlamında kafasını salladı.

"Şaka mı yapıyorsun? Ne bu haller? Hayır madem istemiyorsun evliliğe hazır değilim filan de. Ne biliyim seni istemiyorum başkasına aşık oldum falan de. Ama 'mazeretim bu. Ayrılmak istiyorum."  demeseydin. Bari biraz adam olsaydın da gerçekleri söyleseydin." dedim.

Parmağımdaki kraliçe tacını çıkartıp yatağa attım. Yataktaki toplanan bavul dikkatimi çekti.

"Ha bide bavul toplamışsın. Daha demin dediklerim gerçekmiş o zaman."dedim.

Bana sadece bakmakla yetindi. Yanından geçerken tam yanında durdum.

"Benden sonra mutlu olabileceğini düşünme. Benden sonra mutlu olmak güneşte su bulmaktan bile dâha zor." dedim ve yürümeye devam ettim. Her şey çok tuhaf bir hal almıştı. Çağlayanın benden ayrılıp başka bi kıza gitmesi. Evlilik hayalleri kurarken sevdiğiniz adamın başkasına gitmesi size nasıl dokunurdu bir düşünsenize...

Çoğu kız intahar ederdi her halde.
Ama ben bunu onun burnundan fitil fitil getirmesini bilirdim.

Ondan sonra çok daha mutlu olarak.

Veya mutluymuş gibi yapmak.

Ya da onun gibi bi şey...

Neyse beni sileni, ben yırtardım. Sonuçta silinince onun izleri de giderdi ama yırtınca ne izi ne de başka bir şeyi kalırdı.

.........
(585 kelime)

Evet minnak bi bölümdü ama olmadı işte. Şimdi herkes bana veya Çağlayana-ki daha çok bana- kızacaktı ama gelecek için fena fikirlerim var.

Vote ve yorum lütfen..

Kusurluların Kusursuz Aşkı(Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin