☀︎︎
⠀24 Ağustos 2021 Güney Kore / Daegu
"Vur onu artık hadi."
"Siktir git rahat bırak beni Minho, odaklanamıyorum."
"Tanrı aşkına neyine odaklanacaksın silahı ona doğru tut ve vur artık."
Elinde sıkıca tuttuğu silahtan gözünü ayırarak yanındaki arkadaşına çevirdi bakışlarını. Öylesine kolay bir şey olmadığını ikisi de çok iyi biliyordu oysaki ama Minho'nun içinde oluşan bu saçma heyecan ister istemez Hyunjin'e de yansıyordu tabi.
"Arkası dönük adamın Minho ve etrafı şu an birçok kişi ile dolu. Bunu tam üç yıldır deli gibi hayal ettiğimi biliyorsun ama önce odadaki çalışanların gitmesini beklemeliyiz. Odada yalnızca o ve ortağı kaldığında bir kez olsun onun o iğrenç yüzünü görmek istiyorum. Daha sonra ise..." Tek gözünü kapatarak eli ile yaptığı hayali silahı hemen karşı binadaki adama doğrulttu. Dilini şaklatarak hayali silahını ateşledi. "Onu öldüreceğim. Sessiz sedasız onu bu dünyadan göndereceğim. Tıpkı o zaman Yongbok'u benim gözlerimin önünde öldürdüğü gibi."
Bulundukları otelin çatısında Minho iyice yerine yerleşip cebinden yarım paket sigarasını çıkartarak içindeki bir dalı dudakları arasına yerleştirdi. Elini çakmak vermesi için yanındaki arkadaşına uzatırken Hyunjin gözlerini devirip ceketinin iç cebindeki küçük çakmağı ona attı. Böyle bir ortamda bile her zaman cebinde tuttuğu sigarasından asla vazgeçmeyen biri, kesinlikle Lee Minho.
Dudakları arasındaki sigaraya ateşi yaklaştırırken "Dön önüne de bitir şu işi. Daha fazla burada, güneşin alnında bekleyemem." diye yarım yamalak konuştu.
Gözlerini devirerek yeniden önündeki özenle yerleştirdiği silahına döndü. Fazlasıyla ağır bir makine. Asla kendi başına elde edemeyeceği ama araya soktuğu tanıdıkları dolayısıyla şu an elleri arasında duran bir makineydi bu. Yalnızca Yongbok'u kendisinden koparan bu lanet çetenin liderinden kurtularak intikam almak için almıştı bu makineyi. Daha sonra bir daha kullanmamak üzere evinin bodrumuna kaldıracaktı. Ne de olsa bir daha onu kullanmasına gerek yoktu.
Yeniden derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalışırken ellerinin altındaki en nefret ettiği şeyi daha sıkı tutarak karşı binada, son saniyelerini yaşayan adama dikkat kesildi. Tam istediği gibi çalışanlar odadan çıkıp odada iki kişi kaldıklarında parmağını tetiğin üzerine yerleştirdi.
O esnada sarı, hafif uzun saçları olan adam sanki Hyunjin'in orada olduğunu biliyormuş gibi ona doğru dönüp ukalaca gülümsediğinde kendisinin kaskatı kesildiğini hissedebiliyordu. Silahını dürbününden şaşkınca adama bakarken nefes alış-verişlerişlerinin hızlanmasına ve kalbinin yerinden çıkacakmış gibi atmasına neden oluyordu. Bu oydu işte. Tam da orada kendisine bakan adam... dudaklarının hareketinden okuyabildiği cümle ise kendisi için son nokta olmuştu.
"Vur beni."
Nolur batırmayayım nolur batırmayayım nolur batırmayayım 🤲🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shoot Me | Hyunlix ✓
Fanfiction"Hyunjin ben, Hwang Hyunjin." İşaret parmağını kaldırıp yavaş hareketlerle Felix'in kafasına vurdu birkaç kez. "Sanmıyorum ama artık o kullanmayı bıraktığın kafanda bir çağrışım yapması gerekiyor bu ismin." Yakasındaki ellerini gevşetip düşünüyormu...