☀︎︎
⠀
Hemen önündeki tüm duvarı kaplayan camdan gözüne gelen güneş rahatsız etti Hyunjin'i. Uyanmak istemese de ışık direkt olarak gözüne geldiğinden mecburen yattığı yerden doğruldu. Hala Minho'nun evindeydi ve koltukta uyuya kalmıştı büyük ihtimalle.Koltuktan kalkıp parmak ucunda yükselerek gerindi ve esnedi. Gözü duvardaki saate kaydığında yanaklarını şişirip nefesini dışarı üfledi. 09.37 Henüz uyanmak için erken. Bugün planları arasına öğlene kadar uyumak vardı ve bu rahatsiz koltukla güneş yüzünden hayalleri suyun içinde yüzüyordu şu an.
Minho'dan üzerine birkaç parça kıyafet alabileceğini düşünüp yukarı çıkarak odasına doğru ilerledi. Peter gitmiş miydi çok merak ediyordu doğrusu. Tahminince Minho onu bir şekilde evden kovmuştu ama yine de bir ihtimal diye düşündü. Bir ihtimal hala burada olabilir.
Artık kilitli olmayan odanın kapısını yavaşça aralayıp içeri göz gezdirdi Hyunjin. Gördüğü manzara o düşündüğü bir ihtimalin gerçekten de büyük olduğunu kanıtlar nitelikteydi.
Minho yatağında yüz üstü uzanmış uyurken Peter yerde yan dönmüş uyuyordu. İkisinin de saçı başı dağılmış, sanki tüm gece bir haltlar karıştırmış gibiydiler. Hyunjin bu konu üzerinde düşünmekten vazgeçip Minho'nun dolabına ilerledi. Eline ilk gelen şeyi, beyaz tişörtü alıp dolabı kapattı. Zaten iki genç de uyuyor olduğundan üzerindekini çıkartıp hızlı hareketlerle elindeki beyaz tişörtü giydi. Çıkardığı tişörtü odanın bir kenarına atarken hızlı ve sessiz adımlarla odadan ayrıldı.
On dakikadır yolda olmasına rağmen hala istediği kafeye gelmemiş olması sinirini bozdu Hyunjin'in. Trafik olduğu için çevre yolundan gitmek zorunda olması da varacağı zamanın daha da uzamasına sebep olmuştu. Minho'nun kendisinden bu kadar uzakta oturması gerçekten bazen ondan nefret etmesine sebep oluyordu.
Sadece biraz daha dayanabilirim diye düşündü ama midesi onunla aynı fikirde değildi. Bu yüzden biraz daha gaza bastı.
Bir on dakika kadar daha sonra içinde takip ediliyormuş hissi oluşmaya başladı. Dikiz aynasından arka tarafa baktığında arkasında yalnızca siyah bir range rover vardı. O da büyük ihtimalle bir dahaki yoldan dönerdi diye düşündü.
Ama bir sonraki on dakika boyunca da siyah range onun peşinden gelmeye devam ettiğinde iyice huylandı Hyunjin. Gerçekten de takip ediliyordu ve o arabada kimin olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu. Normalde gideceği yoldan sapıp şehrin dışına giden yolda ilerlemeye devam etti ve işte o siyah araba hala peşindeydi. Biraz daha hızlandı onu atlatmak ümidiyle ama siyah araba da hızlandı. Hatta öyle ki bir süre sonra çaprazında olan araba tam arka hizasına geçmişti.
"Bu ne sikim... Bunlar da kim?" kendi kendine sorduğu sorudan sonra gözlerini dikiz aynasından çekti ama tam o anda arabanın arkasına bir şeyin sertçe çarpması, ardından direksiyon hakimiyetini kaybedip arabanın önünü ağaca vurması ile etrafı anında karardı.
Yarım yamalak gözlerini açmaya çalışırken tek hatırladığı şey yanına iri yarı bir adamın gelip onu arabadan çıkartması ve sürükleyerek başka bir arabaya bindirmesiydi.
―☀︎―
Başındaki yoğun ağrı ile araladı gözlerini. Nerede olduğunu anlamak amacıyla etrafına bakındı. Yarı karanlık, fazlasıyla büyük bir oda. Aslında hayır, burası için bir oda demek yanlış olurdu. Depo? Evet belki de bir depo olabilirdi.
Son yaşadığı şeyler aklına geldiğinde yerinden kalkmaya çalıştı ama kollarının ters bir şekilde bağlı olduğu sandalye ona izin vermiyordu. Aynı zamanda göğsünde oluşan sızı hareket alanını kısıtlıyordu da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shoot Me | Hyunlix ✓
Fanfiction"Hyunjin ben, Hwang Hyunjin." İşaret parmağını kaldırıp yavaş hareketlerle Felix'in kafasına vurdu birkaç kez. "Sanmıyorum ama artık o kullanmayı bıraktığın kafanda bir çağrışım yapması gerekiyor bu ismin." Yakasındaki ellerini gevşetip düşünüyormu...