☀︎︎
"Sana da merhaba Minji."
Siyah saçlı kız Hyunjin'e sahte olduğu oldukça belli bir gülümseme verirken gözlerini Felix'e çevirdi. "Bize bir kaza sonucu öldüğünü söylemişlerdi. Hatta cenazene gidememiş olsam da oldukça emindim aslında. Bu nasıl oldu bilmiyorum ama sorgulamak da istemiyorum. Bu yüzden seni gördüğüme çok sevindim."
Felix karşısındaki sinir bozucu gülümseme ile kendisine bakan kıza yüzündeki boş ifade ile bakarken bakışlarını Hyunjin'e çevirdi. Hyunjin ise bir açıklama verme gereği duyarak konuştu. "Yanılıyorsun Minji. Bu Yongbok değil Felix. Felix o da sana anlattığım Yongbok ile liseden beri aynı sınıfta olduğumuz kız Minji. Kendisi Yongbok'a biraz aşıktı ama karşılık alamadı yıllarca."
Kız, Hyunjin'in dediğine sesli bir kahkaha atarken "Gerçekten çok komiksin Hyunjin. Peki ya sen? Yongbok ölünce dayanamadığın için kendine onun bir kopyasını mı buldun?" kollarını göğsünde bağlayıp dudaklarına ukalaca bir gülümseme yerleştirdi ve kendisini sessizce izleyen Felix'e döndü. "Erkeklerden hoşlanıyor ve eski hoşlandığı çocuğa çok benziyorsun diye seninle takılıyor haberin olsun tatlım. Yerinde olsam hiç beklemez bütün ilişkimi keserdim."
"İlk olarak ben hiçbir zaman Yongbok'tan hoşlanmadım. İkinci olarak da lütfen gider misin Minji. Rica ediyorum, hadi."
Minji gözlerini devirirken parmaklarını Felix'in çenesine koyarak kendine çevirdi onu. "Onu dinleme. Yine de biriyle takılmak istersen eğer arkandaki binada derslik birdeyim. Yanıma gelebilirsin." parmaklarını geri çekip göz kırparak uzaklaştı ikilinin yanından.
Hyunjin sinirle gülüp dudaklarından hah diye bir ses çıkardı. "Görüyor musun? Bir insan ancak bu kadar sinir bozucu ve yapışkan olabilir. Sakın onun dediklerini düşünme ve sakın dersliğine gitmek gibi bir şey geçirme içinden."
Felix gözlerini devirirken "Islak mendilin var mı?" diye sordu. Hyunjin birden gelen ve mantıksız olan bu sorunun nedenini sorduğunda ise "Parmakları ile yüzüme dokundu. Temizlenmem lazım." diyerek cevap vermişti.
Bu Hyunjin'in yalnızca birkaç saniye boş boş durup sonrasında gür bir kahkaha atmasına sebep olurken Felix dudaklarındaki minik gülümseme ile izledi onu. Tanıdık olduğunu düşündüğü duygular yeniden sarmaya başlamıştı bedenini.
Ikili daha fazla burada bulunmanın mantıksız olduğunu düşünerek en hızlı şekilde ayrılmışlardı alandan. Şimdi ise birlikte deniz kenarında bankalara oturmak yerine yere bağdaş kurarak oturmuş bir şeyler atıştırıyorlardı.
"En sevdiğim yiyecek neydi?"
Bunun gibi nice sorunun ardından buna da gülümseyerek cevap verdi Hyunjin. "Daha önce söylemiştim. Körili tavuğa bayılırdın. Çok acıyla aran yoktu ve tatlı şeyleri severdin. Elindeki jelibon ve çikolata gibi."
Küçük olan bir elindeki paketlere bir de Hyunjin'e baktı. Bunu gerçekten çok seviyordu. Oturup jelibon yemek garip bir şekilde stresini alıyordu. Paketteki jelibonlardan birini daha ağzına atarken "Kaliteli bir insanmışım. Yine de hala bir başkasından bahsediyormuşuz gibi geliyor. Kafam karışıyor sürekli."
"Kendini çok yorma bu konuda. Yavaş yavaş hatırlayacağını umuyorum. Ki bana inanman bile büyük bir adım bence. En başta benden nefret ediyordun. Bir de şimdiki halimize baksana. Bana eski bizi hatırlatıyor." Hyunjin içeceğinden bir yudum daha alırken gülümseyerek baktı denize. Eski biz.. Bir yandan hoşuma gitmiş bir yandan da içinde bir şeyleri kırmıştı bu tanımlama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shoot Me | Hyunlix ✓
Fanfiction"Hyunjin ben, Hwang Hyunjin." İşaret parmağını kaldırıp yavaş hareketlerle Felix'in kafasına vurdu birkaç kez. "Sanmıyorum ama artık o kullanmayı bıraktığın kafanda bir çağrışım yapması gerekiyor bu ismin." Yakasındaki ellerini gevşetip düşünüyormu...