Paragraf arası yorumlarınızı bekliyorum bu sefer :*
∞
Bangchan'ın evinde olan konuşmanın ardından Felix hiç beklemeden evden çıkıp Jeongin'i çağırmıştı. Fazla sinir bozucu dakikalar yaşamıştı. Rahat bir şekilde konuştuğu adamın psikiyatır olduğunu öğrenmesi gibi mesela. Bu nedensiz bir şekilde gerilmesine sebep olmuş ve kelimelerini daha fazla seçerek konuşmaya başlamıştı. Bunu anlayan Bangchan ise defalarca kez istediği gibi konuşabileceğini hatırlatmıştı ona.
Sonuç olarak o evde geçirdiği iki buçuk saat ona zehir gibi gelmişti resmen. Gereksiz ve boşa zaman kaybıydı. Yine de Hyunjin'e söz vermişti ve sözünü tutmak geliyordu içinden. Bu yüzden sorun çıkarmamak adına üstün bir çaba gösterdiği de söylenebilirdi. Bangchan ona daha sonra yeniden görüşebileceklerini söylediğinde de kibarca reddederek ayrılmıştı.
Bomboş olan ara sokakta tam önünde siyah bir araba durduğunda kaldırıma sabitlediği bakışlarını kaldırdı. Hyunjin, onu bırakabileceğini söylese de bunu anında reddetme gereği duymuştu. Sonuç olarak buna ihtiyacı yoktu. Aradığı an yanına gelecek olan Jeongin vardı, tam da şu an olan gibi. Arabanın kapısını açıp kendini ön koltuğa atarken göz ucuyla Jeongin'i bakıp kemerini de taktı. Jeongin ise anında arabayı çalıştırarak yola koyulmuştu.
Düşünmek istemiyordu aslında ama bulunduğu konum ile varacağı konum arasında maalesef ki yarım saat kadar bir mesafe olduğundan ve yine maalesef ki trafik de olduğundan düşünmeden edemiyordu. Önlerindeki kırmızı ışık yeşil ışığa döndüğünde ne zamandır tuttuğunu bilmediği nefesini sesli bir şekilde dışarı verdi ve bedenini Jeongin'e çevirdi. "Hayatın gayet iyi giderken birden bir adam çıkıp sana geçmişinin yalan olduğunu söylese ne yapardın? Ona inanır mıydın? Yoksa yoluna devam mı ederdin?"
Jeongin araba kullandığı için göz ucuyla Felix'e bakıp geri önüne döndükten sonra bir süre düşündü ve bu süre boyunca arabayı rahatsız edici bir sessizlik ele geçirmişti. "Yani, Bay Lee ben-"
"Hayır Jeongin, sana bunu patronun olarak değil arkadaşın olarak soruyorum. Lütfen bana o şekilde cevap verir misin?"
Felix'in uyarısı ile gözleri yeniden kesiştiğinde bu sefer derin bir nefes alma sırası da Jeongin'deydi. "Hyung..." kısa bir an duraksasa da Felix'in devam et dercesine kafasını sakladığını gördüğünde o da devam etti konuşmasına. "Ben olsaydım yoluma devam ederdim. Çünkü geçmişimi çok iyi hatırlıyorum. Kafamda hiçbir şekilde bir soru işareti bile yok. Eğer biri gelip bana geçmişinin yalan olduğunu söyleseydi... Büyük ihtimalle iyi bir şekilde ya da kötü bir şekilde fark etmeksizin o kişiden kurtulurdum. Çünkü kendimden de geçmişimden de oldukça eminim ama..."
Arkadaşını dikkatle dinleyen Felix son söyledikleri ile kafasında bir anlığına Hyunjin'den nasıl kurtulabileceğini düşündü. Jeongin konuşmaya devam etmeyince eliyle bir işaret yapıp "Ama?" diyerek devam etmesini söyledi.
"Ama kafamda sadece tek bir soru işareti bile olsaydı, beni rahatsız edecek ufacık bir şey dahi... O zaman dikkatli bir şekilde o kişiyi dinlerdim. Söylediklerine körü körüne inanamazsın. Çünkü bu tamamıyla aptallık olur. Bu dünyada kimse kimsenin iyiliği için bir şey yapmaz. Mutlaka arkasında bir şey vardır. Bu yüzden de," trafikten dolayı mecburen durmak zorunda kaldıklarında yoldaki bakışlarını Felix'e çevirdi.
"Tuhaf bir benzetme olduğunu düşünebilirsin ama sokakta gördüğün ürkek ve yalnız kalmış bir kediye yaklaşır gibi yaklaşman lazım. Kediler sevimlidir evet ve eğer sen bu sevimliliğe aldanıp ona gereğinden fazla yaklaşırsan seni tırmalaması da kaçınılmaz olur. Zarar görmek istemiyorsan eğer mesafeni koruyup uzaktan sevmen gerekir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shoot Me | Hyunlix ✓
Fanfiction"Hyunjin ben, Hwang Hyunjin." İşaret parmağını kaldırıp yavaş hareketlerle Felix'in kafasına vurdu birkaç kez. "Sanmıyorum ama artık o kullanmayı bıraktığın kafanda bir çağrışım yapması gerekiyor bu ismin." Yakasındaki ellerini gevşetip düşünüyormu...