☀︎
Uyarı: Bölüm biraz şiddet, kapalı alan ve karanlık içeriyor.
Yatağında uzanırken duvarda asılı olan saatine baktı. Çoktan gece ikiyi geçiyordu ve hala gram uykusu yoktu. Bugün olanlar yeterince kafasını karıştırıyordu çünkü.
Hyunjin denen adamın gelip onu yıllardır tanıyormuş gibi konuşması, söyledikleri, her bir hareketi onu rahatsız etmişti. Öyle normal bir rahatsızlık değil ama. Sanki biri beyninin içine girmiş ve her köşesini tırnaklarıyla kazıyordu.
Hatırla onu, hatırla onu, hatırla..
Hayır, en ufak bir şey bile yoktu hatıralarında onunla ilgili. Büyük ihtimalle bizim karşısında olan birinin adamıdır diye düşündü Felix ama bu sefer aklına gömleğinin cebine koyduğu fotoğraf geldi. Hemen yanındaki komidinden fotoğrafı alıp yeniden incelemeye başladı. Fotoğrafta arabadalardı. Hyunjin'in üzerinde kırmızı dikine çizgili bir gömlek ve beyaz şapkası vardı. Felix'in ise beyaz bir tişört. Başını Hyunjin'in omzuna koymuş, büyük ihtimalle uyuyordu.
Yeniden zorladı kendini. Hatıralarında bu fotoğraftaki günü aradı ama hayır, yine baş ağrısından başka hiçbir şey elde edememişti.
'Senden hatıralarını almış olabilirler ama kalbinde yer edinmiş kimseyi çekip çıkartamazlar.'
Başı iyice ağrımaya başladığında fotoğrafı aldığı yere bırakıp sırt üstü uzandı yatağında. Yarın sabah oldukça fazla işi vardı ve uyumaya ihtiyacı vardı şu an. Bunun için gözlerini örttü ve uyumak amacıyla derin bir nefes aldı.
⠀⠀⠀
19 Mart 2019 Güney Kore / Daegu
Karanlık, küçük bir oda, klasik bir bodrum katı olmayacak kadar temiz ama normal bir daire olmayacak kadar az eşya var içeride. Bir yatak, bir tekli koltuk, ufak bir masa, duvarda asılı olan ama pili bittiği için 03.25'te durmuş bir saat. Dışarıdan araba sesleri geliyor ama ne camdan dışarı bakabiliyor ne de yardım isteyebiliyor. Aylardır burada olmanın da verdiği yorgunluk ile yatakta oturuyor. Zaman kavramı yok, nerede olduğunu bile bilmiyor.
"Nolur bırakın beni. Size hiçbir faydam yok. Burada durmamın bir mantığı yok. Bırakın gideyim."
Adam ise çocuğun dediklerini hiç takmadan elindeki bardağa su doldurdu. Masanın üzerindeki ufak tabağın içindeki beşten fazla ilacı alıp sarışına iteledi. "İç şunları gözümün önünde."
Yongbok tam üç aydır buradaydı. Kendisi bilmiyordu bunu tabi. Zaman kavramını tamamıyla kaybetmişti. Buraya ilk geldiğinde yerinde doğrulacak hali bile bulamıyordu kendinde. Karnında bir kurşun izi ile tahminince bir ay kadar yattı öyle. Sesini çıkaramadı canı acıdığı için.
Saatin çalıştığı zamanlar... Her gün tam dörtte bir adam gelir ve bir avuç dolusu ilaç içirip giderdi. İlaçların ne işe yaradığını bilmiyordu. Yalnızca ağrılarını dindirdiğini ve kolayca uyumasını sağladığı için içiyordu o ilaçları. Böylesi daha çok işine geliyordu çünkü.
Ama şimdi gayet kendindeydi ve o ilaçların kendisi için iyi olmadığını, onları içmemesi gerektiğini farkındaydı. Bu yüzden de tereddüt etmeden adamın eline vurarak ilaçların yere düşmesini sağladı. İlk başta bunu içindeki cesaret ile yapmış olsa da şu an karşısındaki adamın gözlerinden çıkan ateşi gördüğünde oturduğu yatakta biraz geriye doğru kaydı. Adam ise ufak bir hamle ile Yongbok'un üzerine çıkarken onu sırt üstü yatağa yatırıp parmaklarını boğazına doladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shoot Me | Hyunlix ✓
Fanfiction"Hyunjin ben, Hwang Hyunjin." İşaret parmağını kaldırıp yavaş hareketlerle Felix'in kafasına vurdu birkaç kez. "Sanmıyorum ama artık o kullanmayı bıraktığın kafanda bir çağrışım yapması gerekiyor bu ismin." Yakasındaki ellerini gevşetip düşünüyormu...