☀︎︎
Şirket binasından sinirle atmıştı kendini dışarı. Kaldırımda öylece durup sakinleşmeyi beklerken duvardaki yeniden gözüne çarpan kırmızı yazı ile siniri yerini hırs almıştı. Dudaklarında bir gülümseme yer edinirken "Bitireceğim senin işini." diye konuştu. "Ölmek için yalvaracaksın bana."
Sinirden çenesini sıkarken önünde duran mavi arabası ile bakışları duvardan aşağı indi. Ön taraftaki cam yavaşça açılmış ve kolunu camdan çıkartıp kendisine gülümseyerek bakan Hyunjin ile kaşlarını kaldırdı Felix. Sinirinin bir kısmı yok olmuştu bile birden.
Hyunjin, bir eli direksiyondayken diğer eli ile sarı saçlarımı geriye taradı. "Gel hadi. Biraz daha burada dikilirsen sinirinden o baktığın duvar yıkılacak." Hyunjin eğlenerek konuşmuştu ama karşı taraftaki Felix gözlerimi devirmiş öyle binmişti arabaya. "Arabamın sende ne işi var?"
"Anahtarı arabanın üstünde unutmuşsun aptal." zaten boş olan yola girip yavaşça ilerlerken göz ucuyla yanındaki arkadaşına baktı. "Ne olur ne olmaz diye gelmiştim buraya. Jeongin'den geleceğini duydum. Arabanın anahtarını bıraktığını görünce de birkaç tur attım sonra da seni alayım dedim."
"Sağ ol ya zahmet etmişsin beni de alarak."
Kollarını göğsünde birleştirmiş kaşları çatık bir şekilde yolu izleyen Felix'e karşı güldü Hyunjin. Bu hali bile şirin geliyordu gözüne. "Ne konuştunuz? Bizim yaptığımızı anlamıştır. Ne anlattı yine sana?"
"Açık mı konuşayım yoksa birkaç şeyi söyleyerek kestirip atayım mı?"
Hyunjin merakla duyacakları I beklerken arabayı biraz daha yavaşlattı ve sabit bir hızda ilerledi. "Tabiki açık konuş. Sana ne dediyse anlat bana."
"Pekala." derin bir nefes aldı. "Hayatımı mahvettiğinden bahsetti. Beni aslında öldürmek istediğini ama Kangdae yaşamanı istediği için yaşadığımı söyledi. O sikik herife hayatımı borçluymuşum öyle söylüyor."
"Canı cehenneme. Başına ne geldiyse o ikisinin yüzünden oldu. Bir de kalkmış hayatını ona borçlusun mu diyor?"
Omuz silkti kısa olan. Jane'in kendisine söylediklerini şimdi Hyunjin'e aktarırken oldukça rahattı. Oysa o odada Jane'den dinlerken sinirden delireceğini hissetmişti. "Benimle anlaşma yapmak istedi."
"Ne anlaşması?" diye tereddütle sordu Hyunjin. Ne olursa olsun iyi bir şey olmayacağını biliyordu ve Felix'in kabul etmemesini diledi.
"Onunla olmamı istedi." basit bir cümleydi ama Hyunjin anlamayarak "Nasıl yani, onun tarafına mı geçmeni istiyor?" diye sordu. Bu Felix'in istemeden de olsa gülmesine sebep olurken başını iki yana salladı. "Hayır aptal. Yatağına girmemi istiyor. Kangdae'yi yeterince eğlendirdin, biraz da beni eğlendir diyor."
Hyunjin duydukları ile şok olurken arabayı emniyet şeridine çekip ani bir fren ile durdurdu. Bedeni anında Felix'e dönerken hayretle kalkmıştı kaşları. "Ne dedi ne dedi? Tanrım... O orospu çocuğunu ellerimle öldüreceğim. Bunu yapacağım."
Felix'in hiçbir şey demesine izin vermeden önüne dönerken yeniden çalıştırdı arabayı ama onun amacını anlayan Felix ellerini direksiyondaki ellerin üzerine koyup arabayı yeniden kenara çekmesini sağladı. "Saçmalama istersen. O kadar plan yaptık Hyunjin. Şimdi öyle bir şey yaparsan cinayetten hüküm giyersin aptal mısın?"
"Şu an bu umrumda bile değil Yongbok. Zaten sanki hiçbir şey olmamış gibi Kangdae'nin sana dokunması beni mahvediyor. Bir de diğer pezevenk diyor ki sıra bende." ister istemez sesi yüksek çıkmıştı. Kendini kontrol etmek için derin bir nefes alırken dişlerinin arasından konuştu. "Kafasını asfalta sürtüp alev almasını sağlayacağım. Yalvaracak öldürün beni diye ama öyle kolay kolay ölmesine izin vermeyeceğim..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shoot Me | Hyunlix ✓
Fanfiction"Hyunjin ben, Hwang Hyunjin." İşaret parmağını kaldırıp yavaş hareketlerle Felix'in kafasına vurdu birkaç kez. "Sanmıyorum ama artık o kullanmayı bıraktığın kafanda bir çağrışım yapması gerekiyor bu ismin." Yakasındaki ellerini gevşetip düşünüyormu...