∞
"Hiçbirinizi istemiyorum burada, gidin diyorum size! Başımıza ne geldiyse sizin yüzünüzden geldi."
Ameliyathanenin önünde yedi kişi her bir kenara dağılmış otururlarken Jeongin durup durup ya ağlama krizlerine giriyor ya da diğerlerine bağırıp duruyordu. Gelen hemşire ve doktorlar onu uyarsa da onlara da sinirleniyordu. Felix ve Bangchan ellerinden geldiğince Jeongin'i sakinleştirmeye çalışsalar da pek başarılı oldukları söylenemezdi.
Bangchan yeniden Jeongin'in yanına yaklaşıp elini omzuna koyduğunda küçük olan hiddetle omzunu çekip geriye doğru bir adım attı. "Dokunma sakın bana."
Herkesin bakışları kapının önündeki ikiliye döndüğünde Felix dayanamayarak yerinden kalkmış ve Bangchan'a oturmasını söylemişti. Arkadaşına yaklaşıp "Jeongin onların hiçbir suçu olmadığını biliyorsun değil mi?" diye konuştu nazik bir tonda.
Jeongin kendisine gelen soruya alayla gülmüş ve kaşlarını kaldırarak bakmıştı büyüğüne. "En başından beri onlardan kurtulma planı yaptın ve şimdi onların tarafına mı geçtin Hyung? Nasıl kendilerine çektiler seni? Neden inandın onların söylediklerine?" gittikçe sesi yükselirken Felix durdurmak adına adıyla seslendi ona.
"Hyung sus lütfen nolur. Onların da suçu var senin de. Hepiniz suçlusunuz tamam mı?"
"Jeongin kimsenin suçu yok neden böyle yapıyorsun?"
"Neden mi? Gerçekten soruyor musun bunu?" Felix'in üstüne doğru bir adım atıp yüzünü kendinden kısa olan oğlana doğru eğdi. "Neden Kangdae'yi öldürdüğünde Jane'den de kurtulmadın? Onun başımıza bela olacağını biliyordun. Gemilerin peşine düşeceğini ve bize rahat vermeyeceğini de biliyordun. Neden onu da öldürmedin Hyung?"
Çok da yüksek olmayan bir ses tonu ile konuşmuştu ama koltuklarda oturan beş kişi de duymuştu mavi saçlıyı. Felix yutkunurken olduğu yerde öylece kalakalmıştı sadece. Jane'in bu kadar abartacağını bilemezdi ki. Ortağı ölünce o da kendilerini bırakır sanmıştı.
"Neden susuyorsun cevap versene. Ben seni ve Seungmin'i korumak için elimden gelen her şeyi yaptım. Seungmin kollarımın arasında acı çekerken bile polisi arayamadım, sana bir şey olacak sandım. Peki sen ne yaptın? Hiçbir şey. Sadece kendi kıçını kurtarmak için o adamdan kurtuldun o kadar."
Felix gözlerinin dolduğunu hissederken başını iki yana sallayıp bir adım geriledi. "Özür dilerim." diye mırıldandı sadece belli belirsiz. Jeongin'in gözlerinden ateş çıkıyordu ve Felix o ateşin içinde cayır cayır yandığını hissedebiliyordu. Tanıştıkları günden beri bir kere bile kavga etmemişlerdi ve şimdi Jeongin'in kendisine böyle konuşması kalbini parçalara ayırmış gibiydi sanki.
"Sen özür dileyince içeride canıyla cebelleşen Seungmin iyileşmiyor Hyung."
En başından beri sakin durmaya çalışan Hyunjin bir hışımla ayağa kalkarken bileğinden tutan Minho'yu umursamadan kolunu kurtarıp ilerledi. "Ağır konuşuyorsun Jeongin. Kurduğun cümleler kalp kırıyor."
Felix'in üzerinde tuttuğu sinirli gözleri Hyunjin'i bulduğunda gülerek kaşlarını kaldırdı. "Sana ne bundan? Senin tek işin insanların kafasını karıştırıp onların hayatını mahvetmek değil mi? Sen ne anlarsın ki? Benim şu an nasıl hissettiğimi nereden bilebilirsin ki?"
Hastaneye geldiklerinden beri henüz kendine gelebilmiş olan Hyunjin, Jeongin'in sorusu ile burukça gülümsemiş ve omuzlarını kaldırıp indirmişti yavaşça. Dudaklarını aralayıp söylemek istedi, anlatmak istedi ama yeri olmadığını bildiği için cümlelerini zorlukla yutmuştu sadece. "Doğru söylüyorsun. Ben anlayamam seni ama en azından onun yaşadığını biliyorsun. Sen en azından..." kızarmış gözlerini kendisine bakan Felix'e değdirip yeniden Jeongin'e döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shoot Me | Hyunlix ✓
Fanfiction"Hyunjin ben, Hwang Hyunjin." İşaret parmağını kaldırıp yavaş hareketlerle Felix'in kafasına vurdu birkaç kez. "Sanmıyorum ama artık o kullanmayı bıraktığın kafanda bir çağrışım yapması gerekiyor bu ismin." Yakasındaki ellerini gevşetip düşünüyormu...