∞
"Kalbimi hızlandırmayı başardığın için başka şeyler mi düşünmeliyim?"
"Nasıl.. Ne?"
Derin bir nefes alıp başını iki yana salladı ve "Boşver." diyerek bakışlarını yan tarafındaki cama çevirdi yeniden. Kalp atışlarını gözüktüğü makinede hala öncekinden yüksek gözüküyordu sayılar. Yine de bunu umursamadı. Zaten kafası tonla düşünce ile doluydu. Şu an hissettiklerini düşünmek için başka bir zaman seçebilirim diye geçirdi içinden.
Hyunjin ise Felix'in elini tuttuğu için yanlış anladığını düşünmüş ve ellerini anında geri çekmişti. Aslında önceden bunları pek takmazdı. Hatta Felix zaten bir temas bağımlısı olduğu için kendisi gelip sırnaşırdı Hyunjin'e ama şimdi rahatsız olmuş gibiydi sanki. Ayriyeten kendisi yüzünden hastanelik olduğunu da varsayarsa ondan biraz uzak durması gerektiğini düşünüyordu.
"Tekrar özür dilerim. Ben sadece seni düşünmüştüm. Belki bilirsen her şey daha iyi olur dedim ve bu yüzden..."
"Ne zamandır biliyorsun?"
Yere eğdiği başını kaldırıp kendisine dolu gözlerle bakan Felix'e döndü. "Neyi?"
Aylardır onun çevresinde dolanıyordu ve sabahı saymazsa ikinci kez böyle bir durumla karşılaşıyordu. Her şeye rağmen dik durup kendisine kafa tutan Felix'in karşısında ağlamak üzere olması tuhafına gitmişti.
"Kangdae'yi... Onun bana yaptıklarını... Bunları diyorum. İzlediğim şeyin sadece ufak bir parça olduğunun farkındayım. Kafamın içinde sesler yankılanıyor. Her gözlerimi kapattığımda saçma sapan şeyler görüyorum ve kendi kafamda mı kurdum yoksa gerçekten yaşadım mı anlayamıyorum." derin bir nefes alarak bakışlarını tavana çıkartıp birkaç saniye durdu. Ağlamak istemiyordu. Ağlayıp da zayıf görünmek istemiyordu.
"Geçmişim hakkında bildiklerim ve bu öğrendiklerim o kadar karıştı ki doğruyla yanlışı ayırt edemiyorum ve daha kim bilir bilmediğim neler var. Bana sürekli Yongbok diyorsun, güzel anılarımızı anlatıyorsun ama ben hiçbirini hatırlamıyorum Hyunjin. Sana baktığım zaman bugüne kadar hiçbir şey hissetmedim ki ben. Basit bir insandın benim için ama sen sürekli beni bana anlatmaya devam ettin. Şimdi de.."
Derin bir nefes daha alıp gözlerini kapattı ve Hyunjin'e fark ettirmemeye çalışarak yanaklarından süzülen yaşları sildi hızlıca. Saçma sapan konuştuğunun farkındaydı ama şu an kendisinin kim olduğunu bile bilmiyordu. Buna sadece izlediği video sebep olmamıştı aslında. O video sayesinde gördüğü rüyalar anlam kazanmıştı.
Çoğu gece gördüğü kabuslar da tıpkı o videolara benziyordu ama Felix hiçbir zaman o kabusların üzerinde durmamıştı. Her kabusundan uyandığında kendini ağlayarak terden sırılsıklam bir şekilde buluyordu ama aptal bilinç altım benimle oyun oynuyor diyerek geçiştirmişti. Şimdi ise hepsi bir anlam kazanmıştı.
O anda yatakta hissettiği ağırlıkla gözlerini aralayıp yanına oturmuş Hyunjin'e çevirdi. Samimi bir gülümseme ile izliyordu uzun olan kendisini. Gözlerinden bir damla daha yaş düşerken bir anlık dalgınlıkla burnunu çektiğinde Hyunjin Felix'in bu haline gülmeden edemedi. Eskisi gibi şirin gelmişti gözüne.
Uzun olan, Felix'in somurttuğunu fark ettiğinde sırtını yatak başlığına yaslayıp kolunu Felixin arkasından geçirdi. Diğeri onun ne yaptığını anlamaya çalışırken kendini bir anda Hyunjin'in göğsünde kollarını da bedeninde hissettiğinde şaşkınlıkla kalakaldı. "Biliyorum, bu kesinlikle hoşlanmayacağın bir şey ama zaten benim yüzümden kendini fazla yıprattın. İzin ver senin yanında olayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shoot Me | Hyunlix ✓
Fanfiction"Hyunjin ben, Hwang Hyunjin." İşaret parmağını kaldırıp yavaş hareketlerle Felix'in kafasına vurdu birkaç kez. "Sanmıyorum ama artık o kullanmayı bıraktığın kafanda bir çağrışım yapması gerekiyor bu ismin." Yakasındaki ellerini gevşetip düşünüyormu...