yoongi hakkımızda sorulan sorulara büyük bir ustalıkla cevap vermişti.yoongi kore'ye tatile geldiğinde kafede beni görmüş ve ilk görüşte aşık olmuştu. yanıma gelmiş ve önce arkadaş sonra sevgili olmamızı sağlamıştı. o almanya'da yaşadığı için ilişkimize sürekli özlem hakimdi. o yüzden bu genç yaşımda evlenmeye ikna olmuştum.
güzel birkaç yalandan sonra herkes aşkımıza imrenmiş gibi görünüyordu. gecenin devamında taehyung ve jeongguk'la birlikte kore'deki anılarımızdan bahsetmiş ve hafta içi mutlaka buluşmak üzere sözleşmiştik. telefon numaralarımızı da almıştık.
bana ilk o soruyu soran kişi bütün gece bakışlarını üstümden çekmemişti, en son yoongi eşini uyarmıştı ve bu sayede göz hapsinden kurtulmuştum.
yoongi'nin sürekli söylediği güzel sözler ve verdiği öpücükler beni sarhoş etmeye yetmişti. yatağıma girdiğimde sadece ikimizin hayalini kurarak uyumuştum.
***
ertesi sabaharabada yoongi'nin ablasına kahvaltıya gidiyorduk. açıkçası ablasının olduğunu bilmiyordum ve şaşkınlığımı gizleyemiyordum. burnumu sokmuş olmak da istemiyordum ama sanki bu medyatik ailede abla dışarıda kalmış gibiydi.
"ablan da anne ve babanla aynı sebepten mi düğüne gelmedi?"
kafasını geriye yaslamış, adem elmasının belirginleşmesine izin vermişti.
"hayır." dudaklarını yaladı. "annemlerin istemediği biriyle ilişki yaşıyordu ve evlenmeden hamile kaldı. haliyle hızlıca evlendiler ve annemler bunu kaldıramadı, çok kızdılar. altı senedir konuşmuyorlar."
bana aile sorununu anlatması iyi hissettirmişti. demek ki güveniyordu.
"anladım, kusura bakma ama ailen aşırı büyütmüş. üstelik ortada minicik bir beden var."
yüzünde oluşan gülümsemeyle telefonunu açtı ve birkaç tıktan sonra bana uzattı. baktığımda minik bir çocuğun fotoğrafı olduğunu gördüm, aşırı tatlı bir kız çocuğuydu. yoongi'ye de benziyordu.
"adı minji, kendi çocuğum olsa bana bu kadar benzerdi."
yoongi'nin kendi çocuğu düşüncesi damarlarımda akan kanı bir anlığına dondurmuştu. bir gün çocuğu olabilirdi, ben onun hayatına altı aylığına girmiş öylesine biriydim. üstelik öyle olmasa bile ona bir çocuk veremezdim.
zorlukla takındığım gülümsememle telefonu geri uzattım. "gerçekten benziyor. hem bir gün senin de çocuğun olabilir."
"sanmıyorum, minji'yi ne kadar sevsem de genel olarak çocukları sevmem. aşırı büyük bir sorumluluk."
ben çocukları severdim ama şu an kendimi bir çocuğa bakarken hayal edemiyordum. tabii 22 yaşında olmamın bir etkisi de olabilirdi bu.
üzerime eğilirken yüzünde pis bir sırıtış vardı. "çocukları sevmediğim senden haz etmiyor oluşumdan belli değil mi? ben takip etmesem öğünlerini bile düzgün yemiyorsun."
dudaklarımın iki yana sarkmasını engelleyemedim. kollarımı iki yanımda kavuşturdum. "ben çocuk değilim bir kere!"
yoongi kahkaha attı. "haline bak, bir de hala çocuk olmadığını söylüyorsun."
ben kırılgan biriydim. kimsenin alınmayacağı şeylere bile günlerce kafamı yorar, kendimi üzerdim. yüzümü ciddi bir hale getirdim ve bir hamlede yoongi'nin kucağına oturdum.
kulağına yaklaşıp nefesimi üfleyerek fısıldadım. "bu çocukla evli olduğunu unutma min yoongi." dikleşen tüylerinden irkildiğini anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
milion dollar man | sope✓
Fanfictionmrgenuisuga bu topluluğun başına sadece evli gay çiftler geçebiliyor ve ben gay bile değilim, heteroyum. hoperighthere tüh, yazık oldu.