1.5

2.5K 290 355
                                    


birazını fizyo labında kameramı kapatıp yazdım, karşılığını yorum olarak bekliyorum,,,

uzun süredir mutfağa girmemiş olmamın verdiği acemilikle elim ayağıma karışmıştı. bıçağı tutarken bile elim titremişti

daniel ile izlediğimiz voleybol maçında kazanan taraf için iddiaya girmiştik ve daniel'ın seçtiği takım kazanmıştı. kaybeden taraf hafta sonu bir akşam yemeği hazırlayacaktı.

yaptığım telaşın bir nedeni de yoongi'ydi. ona söyleme işini bugüne bırakmıştım ve uyandığımdan beri evde yoktu. evde olmayışı biraz işime gelmişti ama her an eve dönebilecek olması durumu daha da korkunçlaştırıyordu.

masayı hazırlamayı da bitirdiğimde geriye sadece yemeklerin pişmesini beklemek kalmıştı. fena yemek yapmazdım ama yemeklerle ilgili de pek güzel anılarım yoktu. annem bütün gün kafede çalışmama rağmen yemekleri bile benim yapmamı beklerdi. ben onların gözünde çocukları hiç olamamıştım, her zaman kullanılmak için hazır bir hizmetçiydim.

kapı zili çaldığında üstümdeki önlüğü çıkarttım ve derin bir nefes alarak kapıya ilerledim, cidden yemek yapmak yorucuydu. kapıyı açtığımda karşımda daniel'ı beklerken minji'yi kucağına almış bir yoongi gördüm.

minji "sürpriz!" diye bağırdı ve kollarını bana uzattı. şaşkınlığımı atıp gülümsedim ve minji'yi kucağıma aldım. yüzüme sayısız ıslak öpücük kondurdu.

gözüm yoongi'ye kaydı. dün gece yaşananların ardından yoongi'den iki kat çekiniyordum. o ise hiçbir şey olmamış gibi bakıyordu bana.

resmen benim için sertleşmişti.

yoongi kapıyı kapattığında minji'yi portmantoya oturttum ve kabanını çıkarttım.

"hoşik! ben seni çok özledim, neden hiç yanıma gelmedin? anneme sürekli seni sordum ama yoongi ile işin olduğunu söyleyip durdu. ne işiniz vardı? yoksa siz de babamlar gibi bana kardeş mi yapmaya çalışıyorsunuz?"

minji'nin cümleleri tükürüğümde boğulmama sebep olurken küçücük çocuğun bunları nasıl akıl edebildiğini sorguluyordum.

yoongi önce kendini tutamayıp gülmüş ardından dayı rolüne bürünüp minji'ye kızmaya başlamıştı.

"bak sen bizim minik minji'mize. boyundan büyük laflar etmeye başlamış bile. duymayayım bir daha kardeş yapmak falan, tamam mı güzelim?"

minji'yi tekrar kucağıma aldım ve salona ilerlemeye başladım. yoongi peşimden gelmemişti. minji ile koltuğa oturduk.

"ben de seni çok özlediğim bebeğim. çalıştığım için seni biraz ihmal ettim, affedebilir misin?"

minji düşünür gibi işaret parmağını çenesine koydu. "eğer bana çikolata verirsen affederim, annem hiç vermiyor."

öne uzattığı dudaklarını parmaklarımın arasında sıkıştırdım ve tatlılığına güldüm. "bir tanecik veririm ama yoongi'ye sormamız lazım önce."

minji bakışlarını odanın kapısına çevirince yoongi'nin orada olduğunu anladım.

"dayıcığım, izin verirsen hoşik bana çikolata verecek. izin veriyor musun?"

kelimeleri uzatarak konuştu, tatlılığı karşısında eriyip gidecektim.

yoongi yanımıza gelip görüş açıma girdi. gözlerini nemlenmiş saçlarıma dikti.

"misafirimiz mi var? mutfakta güzel yemekler var."

gerginliğimi atmaya çalıştım, minji'nin yumuşak saçlarıyla oynadım.

milion dollar man | sope✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin