6.0(m)

2.4K 173 317
                                    

oy ve yorum arkadaşlar, beni motive etmenin, mutlu etmenin yolu.
ödevimi yapmayıp size yb yazıyorum falan(yazma ne yapalım yani diyenleri duyar gibiyim ckaşakdmxşsşfş)

ses çıkarmamaya özen göstererek dış kapıyı kapattım. bavuluma hiç dokunmayıp girişte bırakırken, hoseok için aldığım hediyeyi yanıma aldım. uçağım inmeden önce jimin'i aramış, evi boşaltmalarını söylemiştim. hoseok'a sürpriz yapacaktım, o iki gün sonra geleceğimi sanıyordu.

bu beklenmedik yurt dışı seyahatim tahminimden de uzun sürmüştü, güzelimi görmeyeli 12 gün olmuştu. her günüm minji ile onu düşünmekle, özlemekle geçmişti. bulduğum her fırsatta onları aramıştım, yine de yeterli gelmemişti. birkaç dakika sonra ona kavuşacak olmanın verdiği heyecan bambaşkaydı. daha önce böyle bir his yaşadığımı hatırlamıyordum.

gerçi, düşününce hoseok'un bana yaşattığı çoğu hissi yaşamamıştım. olgun ve hayata dair her şeyi gördüğümü sanarken güzelim bana aşk kavramını öğretmeye gelmişti. öyle güzel gelmişti ki, gitmesin diye elimden geleni yapacaktım hayatım boyunca.

onun yaptığı her şey benim için bir nimetti.

pek fazla laf söylemeye hakkım da yoktu. zor bir adam olduğumun farkındaydım. eskiden bunu törpülemek için uğraşmazdım, hoseok bana bunu da öğretmişti. onun için yıllarca aynı olan huylarımı değiştirmeye çalışmıştım. başarılı olduğum söylenemezdi ancak deniyordum.

aramızda sürekli sorun yaratan kıskançlığımı daha az göstermeye çalışıyordum. hala aynı derecede kıskansam da hoseok bunun dörtte birine şahitlik ediyordu. elimde değildi, hoseok bağımsız bir çocuktu, farkındaydım, her an bunalıp elimden uçup gidebilirdi.

ve giderse bir şey söyleyemezdim. yirmi iki yaşındayken evli ve çocuklu olsam kafayı yerdim. ama hoseok benim gibi değildi. yaşıyla dalga geçsem de çok olgundu, bazen minji'yi benden daha çok düşünüyordu.

ona sahip olmak dünyadaki tek şansımdı.

şu an bütün hayatım onun üzerine kuruluydu. bir durumun hoseok ile alakası olmasa bile onunla birlikte düşünerek değerlendiriyordum. kafamın her bir ayrıntısı onla doluydu ve bundan gram şikayetçi değildim.

onu sevmek, ona aşık olmak, ona vurgun olmak tattığım en iyi duyguydu. o geldikten sonra hayatımın ne kadar yavan olduğunu daha iyi anlamıştım.

jung hoseok benim bütün tabularımı yıkmıştı.

ona hediye seçerken öyle zorlanmıştım ki, güzelliğine yaraşacak bir şey bulamamıştım. dünya voleybol ligini takip ettiğini biliyordum, sevdiği ispanya'lı oyuncunun imzasının bulunduğu bir tişört almıştım. romantik sayılmazdı ama sevinecekti.

bir de yüzüklerimizi yenilemek istemiştim. çünkü bunları gerçekten evlenmek istediğimiz için takmamıştık, hoseok'un yüzüğü anlamlı bulmadığının farkındaydım. bu yüzden ikimiz için de takmak daha az bunaltıcı olsun diye tarzlarımıza uygun yüzükler tasarlatmıştım. birkaç gün içinde elimde olmalarını bekliyordum.

hoseok'un hangi odada olduğunu bilmiyordum, alt kattaki bütün odalara sıra sıra baktım. üst katta olduğunu anlayarak direkt merdivenlerden çıkmaya başladım. merdivenleri bitirdiğimde yönüm odamızdı, her adımımda evimi de ne kadar özlediğimi anlıyordum.

kapıya yaklaştığımda duyduğum inleme sesiyle hoseok'a bir şey olmuş düşüncesi sardı beynimi. endişeyle kapıyı açtığımdaysa düşündüğümden tamamen uzak bir sahne gördüm. hoseok, üzerinde sadece kısa bir tişörtle yatakta oturuyordu. bacaklarını kendine çekip iki yana açmış bir şekildeydi. bir eli renklenmiş uzunluğuna sarılıyken, diğer elinin birkaç parmağı deliğinin içinde gel git yapıyordu.

milion dollar man | sope✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin